30 Haziran 2015 Salı

BUKALEMUN

BUKALEMUN
Polis Komiseri Oçumelov,sırtında yeni bir kaput,elinde öteberiyle dolu bir mendil,
pazar meydanından geçiyor.El konulan frenk üzümü ile tepesine kadar dolu bir kalburu
eliyle tutan kızıl saçlı bir polis de onun peşinden gidiyor.Her yanda ölü sessizlik..
pazar meydanında da kimsecikler yok.Dükkanlarla meyhanelerin ardına kadar açık
duran kapıları ,aç kalmış canavarların ağızları gibi şu ölümlü dünyaya hüzünlü,hüzünlü
bakıyor..Yanlarında dilenci bile yok.
Birdenbire Oçumelov’un kulağına bir ses çalınıyor:
Isırmaya kalkışıyorsun ha,melun! Çocuklar,onu bırakmayın.Şimdiki kanunlar,kimsenin
kimseyi ısırmasına izin vermez.Tut! A..a!”
Bu sırada da köpek sesi duyuluyor.Oçumelov,yan tarafa bakınca,bir köpeğin üç
ayak üstünde zıplayarak,başını arkasına çevire çevire tüccar Piçugin’in odun deposundan
çıkıp meydanlığa doğru koştuğunu görüyor.Sırtında kolalı basma gömlek,yeleğinin
bütün düğmeleri çözük bir adam,bir aralık vücudunu uzunlamasına ileriye doğru
atarak yere yuvarlanıyor,köpeği de arka ayaklarından yakalıyor.Gene köpek sesi ve
birisinin :”Bırakma!”diye bağırdığı duyuluyor.Dükkanların kapılarından satıcıların
yarı uykulu yüzleri görünüyor,biraz sonra da odun deposunun çevresinde bir anda
yerden bitmiş gibi,bir kalabalık toplanıyor.
Polis:”Galiba bir vukuat var,bay komiser!”diyor.
Oçumelov,sola yarım çark edip kalabalığın toplandığı yere doğru ilerliyor.Odun deposunun
kapısının tam yanında biraz önce tarif edilen yelek düğmeleri çözük adamın ayakta
durduğunu,sağ elini havaya kaldırarak kanlı parmağını orada toplanan halka teşhir
ettiğini görüyor.Yarı sarhoş yüzünde:”Sabret,ben sana şimdi gösteririm,kahpe!”diyen
bir ifade var,zaten kanlı parmağı da bir zafer bayrağını andırıyordu.
Oçumelov, bu adamın kuyumcu çırağı Hiryukin olduğunu görüyor.Kalabalığın
ortasında,ayaklarını iki yana açarak bütün vücuduyla titreyen,bu vukuatın asıl sorumlusu
beyaz tüylü,sivri burunlu,sırtı sarı sarı benekli bir tazı yavrusu yerde oturuyor.
Hayvancağızın yaşlı gözlerinde yeisle karışık dehşet okunuyor.
Oçumelov, kalabalığı yararak:
Buraya niçin toplandınız? Diye soruyor.Neye toplandınız?Senin parmağına ne oldu?
Kimdi o bağıran?
Hıryukin,avucunun içine öksürerek:
Gidiyordum,bay komiser....şöyle kenardan,hiç kimseye dokunmadan ...diye anlatmaya
başlıyor.Mitriy Mitriç’le odundan falan konuşacaktık..birdenbire bu alçak,durup dururken
parmağıma yapışmaz mı?..Beni mazur görün,ben işçi bir adamım...İşim de ince bir iştir.
Bana tazminat versinler,çünkü bu parmağımı belki bir hafta kımıldatamam..Hayvanların
yüzünden insanların zarar görmesine ne yasa,ne de adalet müsaade etmez..Eğer herkes
ısırmaya kalkarsa bu dünyada yaşamamak daha hayırlı...”
Oçumelov,öksürerek kaşlarını yukarı aşağı oynatıyor,sonra sert bir sesle
Hım!...Peki!” diyor.”Peki! Bu kimin köpeği? Ben bu işi böyle bırakmam.Köpekleri
başıboş sokaklarda dolaştırmanın ne demek olduğunu gösteririm.Kararlara boyun eğmek
istemeyen bu gibi baylara dikkat etmek zamanı geldi.O keratayı cezaya çarptırırsam,
köpeklerle sair serseri hayvanları,sokağa salıvermenin ne demek olduğunu hemen anlar..
ona Hanya ile Konya’yı gösteririm...”
Polis Memuruna:”Yeldirin,diyor,bu köpeğin sahibinin kim olduğunu öğren de
Zabıt tut! Köpeği de hemen öldürmeli.Hemen! Belki de kuduzdur...Size soruyorum,
Bu kimin köpeği?
Kalabalığın arasından birisi:
Galiba,General Jigalov’un” diyor.
Ne? General Jigalov’un mu? Hım?....Yeldirin,şu kaputu sırtımdan çıkar bakayım..
dehşetli sıcak var! Galiba yağmur yağacak da ondan.
Oçumelov, Hiryukin’e:
Yalnız bir noktaya aklım pek yatmıyor,diyor. Nasıl oldu da,köpek seni ısırdı...
Senin parmağına hiç yetişebilir mi?Bak o küçücük,sense kadana kadar varsın.Anlaşılan
parmağını bir çivi ile yaraladın,sonra da tuttun köpek ısırdı diye bir yalan uydurdun.
Sizin ne millet olduğunuzu bilirim.Sizin gibi şeytanları avucumun içi gibi bilirim.
Bay komiser,alay olsun diye sigarasını köpeğin suratına dokundurdu,o da budala
değil ya,tuttu ısırıverdi...Zaten bu gürültücü,kavgacı adamın biridir,bay komiser.”
Yalan söylüyorsun,topal! Hem görmedin,hem de yalan uyduruyorsun!Bay komiser
akıllı adamdır,kimin yalan,kimin de Tanrı huzurunda olduğu gibi doğru söylediğini
pek iyi anlar..Yalan söylüyorsam varsın sulh mahkemesi yargıcı halletsin.Yargıcın
önünde duran yasalarda bunlar yazılıdır..Şimdi herkes bir..Benim öz kardeşim de
Jandarma..Böylece bilmiş ol..”
Sus bakalım!”
Polis memuru büyük bir anlayışla:
Hayır,bu köpek generalin köpeği değil”diye söyleniyor.”Generalde böyleleri yok.
Onunkiler hep av köpeği...”
İyi biliyor musun?”
Çok iyi biliyorum,bayım”
Zaten ben de biliyorum.Generalin köpekleri,hem kıymetli,hem de en iyi cins
köpeklerdi;bu ise hiçbir şeye benzemiyor.Ne tüyü tüye benziyor,ne de görünüşü var..
Pis şey vesselam!...Böyle bir köpeği de köpek diye besliyorlar ha?..Şaşarım,akıllarına!
Böyle bir köpek Petersburg’da yahut Moskova’da yakalansaydı,ne yaparlardı,biliyor
musunuz? Orada yasaya falan bakmazlardı,hemen,gebertirlerdi!Hıryukin,sen zarar
gördün,bu işi böyle bırakma...Onlara ibret dersi vermek gerek.Artık zamanı geldi...
Polis memuru,yüksek sesle fikir yürütüyor:
Belki de generalindir....Köpeğin suratında yazılı değil ki..Demin onun bahçesinde
böyle bir köpek görmüştüm.
Kalabalığın arasından bir ses:
Elbette generalin köpeğ!”diyor.
Hım...Yeldirin,şu kaputu giymeme yardım et, bakayım.Rüzgar esiyor gibi..
İnsanın iliklerine kadar işliyor...Bana bak,köpeği generale götürüp sorarsın.Benim
bulup gönderdiğimi de söyle...Hem de tembih et sokağa bırakmasınlar..Köpek,belki
kıymetli,iyi cins bir köpektir,eğer her rasgelen dangalak suratına sigarası ile dokunacak
olursa hayvancağız berbat olur.Köpek dediğin nazik bir hayvandır..Sen de,hayvan,
elini indir.Mantıksız parmağını teşhir edip durma.Kabahat kendinde...
Durun,generalin ahçısı geliyor,bir kere de ona soralım..Hey,Prohor,buraya gelir
misin, azizim.Şu köpeğe bir bak da söyle,sizin mi?..
Uyduruyorsun.Bunun gibileri bizim evde görülmüş değildir.”
Oçumelov:
E,uzun uzadıya sormaya ne lüzum var,canım?”diyor “Serseri köpek olduğu
besbelli!Sözü uzatmakta mana yok. Mademki ben,serseridir,diyorum,serseridir.İşte o kadar.
yok edilsin vesselam”.
Bu bizim değil”diyor.”Bu geçen gün gelen generalin kardeşinin köpeği.Bizimki
tazılardan pek hoşlanmaz .Biraderleri hoşlanıyorlar..”
Oçumelov:
Ne diyorsun,generalin biraderi teşrif buyurdular,ha?
biraderleri Vlademir İvanoviç,öyle mi?”diye sorarken yüzünde rikkatten gelen bir
gülümseme beliriyor.”Bak sen! Benim haberim bile yoktu.Misafirliğe mi geldiler?”
Evet,misafirliğe..”
Bak sen şu işe...Ağabeylerini görecekleri gelmiş,demek...Benimse bundan
haberim bile yoktu.Demek onların köpeği? Çok memnun oldum..onu al,birader..
fena köpecik değil..Hem de öyle çevik ki.Bu herifin parmağını hap,diye ısırıvermiş!
Ha-ha-ha!..E, e,neye titriyorsun,bakayım?Hırrr hırrr...Kızıyor,haylaz..Seni gidi
yaramaz,seni...
Prohor, köpeği çağırıyor,onunla beraber odun deposundan uzaklaşıyor..Ahali,
Hiryukin ile alay ediyor,kahkahalarla gülüyor.
Oçumelov da ona parmağıyla gözdağı vererek:
Sabret,bir gün,elbet senin de yuvanı yaparım!”diye bağırıyor,kaputuna sarılarak
pazar meydanından geçiyor,yoluna devam ediyor.
 ÇEHOV
Toplu Eserler/Engin Yay

Türkçesi:Servet Lünel