Daima
çok dikkatli olan bir adamdan bahsetmek istiyorum.Adı Wilfried
Kalk’tı ve hayatında asla geç kalmamıştı.Adam bundan çok
gurur duyuyordu.Daha çocukken Wilfried düzenli bir biçimde çalar
saat zilinden yarım saat önce uyanırdı.Onu uyandırmak için
annesi içeriye geldiğinde,o giyinmiş vaziyette odasında oturuyor
olurdu ve “Günaydın,anneciğim. Acele etmeyiniz.” Derdi.
Her
mesai günü,okul görevlisi sabah erkenden esneyerek okul bahçesinde
ayağını sürüye sürüye okulun büyük bahçe kapısını açmaya
geldiğinde,Wilfried çoktan önünde hazır dururdu.
Diğer
çocuklar okuldan sonra top oynar ve eve dönüş yolunda vitrinlere
bakardı. Wilfried bunu asla yapmazdı.O yemeğe geç kalmamak için
hemen eve koşardı.
Wilfried
daha sonra komşu şehirdeki büyük bir büroda çalıştı.İşe
trenle gitmesi gerekiyordu.Buna rağmen o asla geç kalmazdı.En
erken giden trene biner ve daima kalkıştan yirmi dakika önce doğru
peronda bulunurdu.
Hiçbir
iş arkadaşı büroya geldiğinde Wilfried Kalk’ı yazı masasında
oturur vaziyette görmediğini hatırlayamıyordu.Şef onu
memnuniyetle iyi bir örnek olarak gösterirdi.
“Bay
Kalk’ın dakikliği ile övünüyorum” diyordu.”Bazıları
bundan örnek alabilir.”
Bu
nedenle iş arkadaşları Wilfried’e “Hiç olmazsa bir defa geç
kalamaz mısın? Sadece bir defa” diyorlardı.
Ancak
Wilfried hayır diye başını sallardı ve:”Geç kalmanın ne
faydası olacağını anlayamıyorum.Bütün hayatım boyunca dakik
oldum.” Diyordu.
Wilfried
asla başkalarıyla randevulaşmaz ve asla bir toplantıya
gitmezdi.”Bütün bunlar insanın geç kalmasına
vesiledir,tehlikelerden kaçınmak gerekir.”açıklamasında
bulunurdu.
Bir
defasında bir iş arkadaşı Wilfried’i geç kalırken
yakaladığını sandı.Sinemada oturup yedi matinesini
seyrediyordu.Wilfried film esnasında birden içeriye girdi ve
karanlıkta el yordamıyla sıralar arasında yer aradı.
“Hey,Wilfried!
Sen galiba geç kaldın.” dedi iş arkadaşı hayretle.Ancak
Wilfried gücenmiş bir biçimde hayır diye başını salladı ve
:”Saçma! Dokuz matinesinde zamanında burada olmak için sadece
biraz erken geldim.” Dedi.
Wilfried
zaten sinemaya çok nadiren giderdi.Daha çok evde koltukta oturmayı
ve taşıma araçlarının tarifelerini incelemeyi severdi.O ,sadece
bütün kalkış-varış saatlerini değil, trenlerin numaralarını
ve doğru peronları da ezbere bilirdi.
Wilfried
yirmi beş yıl boyunca hiçbir zaman işe geç kalmayınca,işten
sonra şef onun onuruna bir kutlama töreni düzenledi.Bir şişe
şampanya açtı ve Wilfried’e bir belge takdim etti.Wilfried’in
içki içtiği ilk andı.Daha birinci kadehten sonra şarkı
söylemeye başladı.İkinci kadehten sonra sallanmaya başladı ve
şef ona üçüncü kadehi doldurduğunda,iki iş arkadaşı tamamen
sarhoş olan Wilfried’i eve yatırmaya götürmek zorunda kaldı.
Ertesi
sabah,önceden olduğu gibi çalar saat zilinden yarım saat önce
uyanamadı. Saat zili çoktan çaldığında,o hala derin
uykudaydı.İlk olarak,güneş yüzüne düştüğü zaman gözünü
açtı.
Dehşet
içinde yataktan fırladı,telaşla istasyona gitti.İstasyon saati
9.15’i gösteriyordu. Dokuzu çeyrek geçiyor ve o hala yazı
masasının arkasında oturmuyordu! Arkadaşları ne diyecekti? Ya
şef ne diyecekti!
“Bay
Kalk,daha dün size bir belge takdim etmemizden sonra geç
kaldınız?!”
Şaşkın
bir biçimde peron boyunca koştu.Telaşla orada duran bir bavulun
üzerinden tökezleyerek iyice peronun kenarına yaklaştı,ayağı
boşluğa geldi ve aşağıya rayların üstüne düştü.
Daha
düşme esnasında biliyordu:”Her şey artık bitti.Bu dört
numaralı perondur,buna göre buraya şu anda 9.16 treni girecek,tren
numarası 1072 dir,tarifeye göre yola devam etme saati 9.21’dir.Ben
ölmüş olacağım.”
Bir
müddet bekledi,ancak hiçbir şey vukuu bulmadı.Belli ki kendisi
hala yaşıyordu.Bu nedenle afallamış biçimde ayağa
kalktı,tırmanarak tekrar peron rıhtımına çıktı ve bir
demiryolu görevlisini aradı.
Onu
bulduğunda nefes nefese kalarak:”9.16 treni! 9.16 trenine ne
oldu?”diye sordu.
“Yedi
dakika rötar yaptı.”dedi görevli yanından geçip giderken.
“Rötar”
diye tekrarladı Wilfried ve idrak ederek başını eğdi.
O
gün Wilfried katiyen büroya gitmedi.Ertesi sabah ancak saat onda
geldi ve daha sonrakinde ise saat on bir buçuktu.
“Bay
Kalk,hasta mısınız?” diye sordu şef hayretle.
“Hayır.”
Dedi Wilfried.”Ben bu arada sadece rötarların bazen oldukça
faydalı olabileceğini anladım.