STAND UP GÖSTERİ DUYGUSAL GÜLÜMSEMELER
1 | GİRİŞ KONUŞMASI |
2 | HİÇ Mİ YOK |
3 | KENEL ÇERRAHİ |
4 | ADLİ TIP |
5 | BEYAZ -- GÜL |
6 | ATA DEMİRER |
7 | CEM YILMAZ |
8 | JULİUS SEZAR |
9 | PİLAV GÜNÜ |
10 | KÜSME |
11 | DOKUNMANIN GÜCÜ |
12 | SIFIRLAR VE BİR |
13 | KADAVRA |
14 | BULUNAMAYAN YATAK |
15 | NÖBETÇİ MÜDÜRLÜK |
16 | BEBEK |
17 | MUSTAFA HOCA |
18 | KOMONİST DİYETİSYEN |
19 | ZAYIFLAMA |
20 | MAKBUL DOKTOR |
21 | KAYBOLMAYAN ……. |
22 | MİSSOURİ |
23 | DAMAR YOLU |
24 | YOLLARIMIZ |
25 | KÖPEKLER |
26 | YEMEK |
27 | LOKAL |
| |
GİRİŞ MÜZİĞİ : BEYAZ GİYME SÖZ OLUR, SİYAH GİYME TOZ OLUR
Efendim hoş geldiniz.. katılımınız için verdiğiniz destek için çok teşekkürler..
Biliyorsunuz şubat mart aylarında yaklaşık bir ay süren hizmet içi eğitim programı yaptık.Bu program sunulurken bu kadar uzun süreçte insanlar ciddi konulardan sıkılabilirler birde biz bu kadar geniş bir aileyiz çalışan sayımız binlerle ifade ediliyor hele bir de hastaları ve hasta yakınlarını sayarsanız rakam katlanarak artıyor dolayısıyla başımızdan her gün bir sürü olay geçiyor ve bu olayların arasından komik olanları derleyelim de anlatalım hem hoş bir şey hem de moral olur diye düşünmüştük. Dolayısıyla o gün bir fikir olarak yola çıkılan söyleşi bugün hayata geçebildi.
Efendim biz profesyonel değiliz. Metin yazmak özellikle mizah metni yazmak zor iş.Hele bir de işin içine oynamak da girince daha da zorlaşıyor buraya çıkmak. Ama amaç kutsal olunca her şeyi göze aldık ve hoşgörünüze sığınıp çıktık. Umarım keyif alırsınız bu söyleşiden..
Biz söyleşi dedik ama yeni trend de buna stand up diyorlar.. neyse efendim stand up ya da söyleşi.. siz hangisini isterseniz..ben söyleşiyi tercih ederim de diğer taraftan stand up olsa iyi olur.. Hani belki bazen alkışlarsınız ..:-)))))))))))
Bu fikri ilk ortaya attığımda olmaz dediler.. --niye dedim.. Burası hastane, Bizim hastanemizde o kadar komik olay ne olur ki .. 45 dakika ne anlatacaksın.. (45 dakika buradasınız yani)..Öyle demeyin malzeme bol dedim.. Aslında bunu söylerken düşündüğüm coğrafyamızın bu konuda baya cömert olduğu idi... Düşünsenize stand up’çılardan daha komik siyasetçilerimiz, sanatçılarımız var..televizyonumuz var..dizileri,reklamları, tele vole’siyle.. Arabesk gibi, Tele vole de artık bir kültür oldu kabullenmesekte.. yöresel insanlarımız lazı Trakyalısı,hiçbir yöre insanına bu kadar fıkra yakıştırılmamıştır..Hacivatımız karagözümüz ve tabi ki Nasrettin hocamız.. Futbolumuz var.. futbolcusuyla eleştirmeni hakemiyle.. Ermanı Şansalı Fatih Terimiyle…şimdi fatih terim denilince korkuyorum bir yerlerden çıkıp…-- Sezar yapacaksan yap artık şu espriyi diyecek diye.. hep rengarenk bir coğrafya.. Yani mizahı hayatın her yerinde bulmak mümkün..Biz de hastanemizde aradık..
Ben ısrar edince topla hikayeleri de sonra bakarız dediler..Düşünceleri nasılsa bişi bulamayacak böylece de bu iş açılmadan kapanacak..Gerçektende hikaye aramaya başladığımda zorluğu anladım..Kapısını çaldığım bir çok kişi ---hocam bırak bu işleri modunda.. morali bozuluyor insanın.. Ama daha sonra da bir çok kişi de bak bu çok komik bunu anlat deyip bişiler anlattılar.. Hepsini tek tek inceledim yazdım.. Fakat bir esprinin burada anlatılabilmesi için genel olması gerekir. Anlatılan hikayelerin çoğu özel. Ya kişiye özel ya da çalışılan bölüme özel..Anlatamıyorsunuz..değişik karşılaşmayı ummadığım bir durumu ayniyattan arkadaşlar anlattı..sorduğumda “bizde espri standart hocam” dediler. Hadi ya standart espri mi olur dedim...—Oluyor hocam dediler ve anlattılar..;
–enjektör var mı?..Bilgisayardan stoklara bakılır sonra..
—hayır efendim YOK…
--HİÇ Mİ YOK…!!!!!
Ben buna kendimce bir de cevap yazmıştım..
--şey efendim..kenarından acıcık kopardığım bir tane var.valla ağzımı değdirmedim ..o olur mu?
Yok un azı hiçi çoğu olmaz tabi ki..Yok yoktur..
Enteresandır aradan 3-5 gün geçmedi bana bir şey lazım oldu aradım ayniyatı;
--Kartuş varmıydı acaba..benim yazıcınınki bitmiş de..
--Maalesef Sezar bey yok..
--Acil lazımdı ya.. HİÇ Mİ YOK.. konuşmamı bitirdim aklım başıma geldi ya derse kenarından kopardığım bir tane var diye.. hemen kapattım telefonu..
bir de tek kelimelik ya da tek cümlelik espriler var..bunları nasıl hikaye yapacaksınız?
Örnek; geçenlerde bir hasta elinde bir kağıt..
--kizum ha pu şahısla körüşeçeğum.. Sekreterimiz kağıda bakınca gülmemek için zor tutuyor kendini..Kağıtta aynen şöyle yazıyor..;
---kenel çerrahiden oğuz pey.. adamcağıza söylemişler o da kendi şivesiyle yazmış.. O adamın üzerine benzin döküp yaksanız genel diyemez..o genel deduğun kenel dur da…en cüzel çay doğuş çay diyecesun da.Bir gün sonra da sayın rektörümüze geçmiş olsuna gittik..Hoş beş ten sonra Faruk bey bu kağıdı saklamış Rektörümüze gösterdi..Hocamız gülümsedi tabi..
--bu adam Laz dedi..ve ekledi.. bize de gelmişti böylesi.. eşimi arıyormuş..kağıda da “”sinir dohtoru--- bakinin de garusu”” yazmışlar yollamışlar..:-))
Bir örnek de Adli tıp tan Başar hocamızdan..Başhekim yardımcılığı yaptığı dönemde sekreter ;
--hocam hastalarınızdan biri arıyor… dediğinde..:
--Hayırdır.. beni pek hastalarım aramazda… kızım sor bakim nerden arıyormuş..cennettense bağla.. cehennemdense boşuna bağlama feryatlarından ne dedikleri anlaşılmıyor..:-))
Adli tıp deyince aklıma geldi, hep merak ederim burada rotasyon olsa olabilir mi diye..ben çok severim rotasyonu...Burada yani hastanemizde uygulasak bunu.. mesela plastik cerrahların ameliyatına adli tıpçılar girse.. gerçi kesip biçerken ve de dikerken biraz özensizler falan ama olur..Türkiye de her şey olur..mesela şahsen ben kendi adıma yüzümde bir kesik olsa kesinlikle adli tıpçıların yapmasını isterim.niye onlar ucuz mu yapıyorlar?diyebilirsiniz.. tabi ki hayır da nerde façası bozuk mafya adam varsa hepsi el üstünde..bu ülkede rektör tutuklanır ama Türkiye sizinle gurur duyuyor alkışını mafya babaları alır....
Tabi bunlar anlık durumlar yani durum komedisi benim aradığım ise biraz daha farklı bir şeylerdi.Biraz daha uzun fıkramsı ama bizden bişiler..İnsanlara anlatılırken merak uyandırsın sonu beklensin ve gülümsetsin....
Sonra efendim ben baya bir hikaye topladım.. baktılar ki iş ciddi.. ya da ben ciddiye alıyorum.. sonra engellemelerin şekli değişti…bu sefer sen yapamazsın edemezsin ciddi adamsın kimse sana gülmez lere geldi... Neden gülmicekler ki.. Ben komik adam olmayabilirim..Ama bana bakıp gülsünler diye çıkmadım ki ben buraya.. anlattıklarıma gülecekler..ben cem yılmaz değilim ki tipime bakıp gülsünler... Sahneyi doldurmak gibi endişemiz hiç olmadı..Öyle olsaydı da Ata Demirer’i getirirdik.. Maşallah enine boyuna biri yani.. 2 ye 5..o derece..
Ama Haklarını yememek lazım stand up olunca bu konuda bu adamlar usta.. Beyaz, Ata Demirer, Cem Yılmaz.. Bu kişileri baya bir izledim...Neler yapıyorlar sahnede diye..
Mesela Beyaz olsaydı..;
Genelde toplumlar arası davranış farklarından bahsediyor..Bu konuda da enteresan örnekler veriyor..Mesela …--pardon o gülü bir alabilir miyim..—teşekkür ederim.. Avrupalı bir adam yerde bir gül bulsa yerden alır bir güzel temizler ve kız arkadaşına centilmence sunar.. Peki biz ne yaparız... ? alırız gülü.. yapraklarını koparırız.. diğer avucumuzu şöyle yapar gül yaprağını koyar ve şlakkk… ailenizin komedyeni..
Ata Demirer … saklambaç bile oynamamış, komik, komedide taklit olayını hortlatan,sahneyi sadece gövdesiyle değil sesiyle de dolduran adam.
Cem Yılmaz ı pek anlayamadım.. Yaptığı Show boyunca herkesi kahkahaya boğuyor.Dışarı çıkıyorsunuz soruyorlar nasıldı diye.. süper diyorsunuz öldürdü bizi..ne anlattı diyorlar.. dumur durumlar.. Ahmet ne anlattıydı bu bize yav.. Bu mudur? Budur.. Bir de çok duygusal..hatta tamamen duygusal olduğu rivayet ediliyor.. ama herkes hasta adama.. ne yapsa tutuyor..
Efendim bizim ki farklı tabi...Biz BİZİ anlatacağız. Memuruyla Doktoruyla Yöneticisiyle Hemşiresiyle bizi anlatacağız.
Başlayalım o zaman.. (9,30 dakika)
Yananı ALLAH görür…
Madem başlıcaz bari ilk önce kendimi ateşe atim diye düşündüm.. yani bak bak bizi anlattı da kendini anlatmadı demesinler..
Üniversite yıllarım.. Yıl …. M.Ö… 1982..Sabah kalktık okula gideceğiz ama önce kahvaltı tabii..Özel bir yurtta kalıyorum..Çok özel değil canım Eskişehir öğrenci yurdu. Ben 2. katta kalıyorum mutfak 7. katta. Ayıptır söylemesi sucuklu yumurta ve çay var mönüde.. Hem ayıp olup hem söylenen laf bir bizim ülkemizde var sanırım..Neyse efendim ayağımda Tokyolar işimi bitirdim aşağı iniyorum.Fakat temizlikçi teyzelerimiz var yerleri yıkıyorlar arapsabunlu suyla. Ben 5. kata kadar gelebildim.Ayaklarım bir kaydı 2 ayağımı da yukarda gördüm.Elimdeki çaydanlık ve tavayı atayım da üstüme dökülmesin diyorum ama o kadar hızlı atmışım ki hesap etmediğim demlik bir an havada bekledi ve üstüme boca oldu.Tabi hemen bizim çocuklar geldi.Yurt olduğundan Cerrahpaşa da okuyan çocuklar var arkadaşım hemen hastaneye götürdüler.Doktor açık yara dedi tetanos iğnesi yapalım da mikrop kapmasın.Ben uyardım doktoru aç karnına yaparsanız bayılırım diye.. yok bişi olmaz deyip bastılar iğneyi.Ben tabi küt bayılmışım kendime geliyorum beyaz giymiş birileri var başımda bişiler söyleyip duruyor..dedim her hal cennetteyim.. ama cennette olsam neden tokatlayıp duruyorlar.. olsa olsa zebanilerdir düşünceleri arasında en son anlayabildiğim cümle –hah kendine geliyor.. söyle bakalım adın ne? Ben zaten yarı baygın ---SEZAR dedim.. doktor.. ;
–saçmalamaya başladı dedi kendini imparator sanıyor …sonra Allah tan arkadaşlar orda da inandı..Aslında imparatorum ama yetkisiz imparator..biliyorsunuz huzurlarınızda tabi ki evet diyerek yetkileri devrettik efendim..:-))
Sonrasında beni çarşafa sarıp yurda getirdiler..Gerçekten Sezar kıyafetinde yani.. bir zeytin dalından tacım eksik..Odada yatıyorum ama çıplak.. yanıyorum.. diyorum..dostlar bugünler için lazım.. sağ olsunlar..arkadaşlar sırayla üflüyorlar, yelliyorlar ama gözleri kapalı..Bakamıyorlar ki.. adem baba şeklindeyim ama bir incir yaprağım bile yok…neyse efendim kızdım ya teyzelere..beni düşüren ve yanmama sebep olan onlar..Bende Sezar’sam bunun intikamını temizlikçi teyzeden alırım..Teyzelerimiz önce koridorları temizliyorlar sonra da tek tek odalara girip odaları temizliyorlar.Hemen planı yaptım.Ama şikayet ederse diye de önlemi mi aldım. kapıya görebileceği bir not astırıp (hani sigara şirketlerinin tazminat ödememek için paketlere yazdıkları gibi..ben bunu kaç yıl öncesinde akıl etmişim) TEYZE SAKIN GİRME…(altına da bizim muzipler eklemişler girersen de gözlerini kapa ) odada yatıyorum.. teyze önce bir tıklar gibi yapıp daldı odaya sonra beni görünce adem baba halinde gözlerini fal taşı gibi açıp abereyyyyyyyyyy deyip kaçtı..sonra şikayet etmiş beni müdüre..benim savunmam hazır tabi.. ne giriyorsun odaya odada yatan biri var....ve de çocuk değil.... tabi bu arada itiraf edeyim ben biliyorum ama onlar benim bildiğimi bilmiyorlar TEYZENİN OKUMA YAZMASI YOK…
(4.00 dakika)
PİLAV GÜNÜ
bizim geçenlerde 1. GELENEKSEL PİLAV GÜNÜMÜZ yapıldı. Hem 1. hem geleneksel olmasıyla tarihe geçebilecek bu olay süperdi. Organizasyonda emeği geçen kişileri kutluyorum ellerine kollarına sağlık...Herkes eğlendi.. Yemekler nefisti.. ustalarımız harikaydı..Hele o final yarışması muhteşemdi.. Gerçi bu sene kaybettiler ama seneye Bilgi işlemden Tayfun bey ve ekibinin daha sıkı hazırlanıp yarışmayı kazanacaklarına inancım sonsuz..(ne yarışması ya ben görmedim) diyenler için olayı anlatmam gerek.. biliyorsunuz pilav günümüz kent orman da Açıkhava da yapıldı..yemekler yendi.. güzel sanatlardan müzik öğrencilerinin katılımıyla şarkılar türküler söylendi.. en sonunda da yani finalde de bu bahsettiğim yarışma yapıldı..Yarışma; biliyorsunuz oradaki masalar piknik masaları iki tarafına oturuluyor yemekler ayranlar tatlılar masa üstünde bulunuyor.. ee.. yarışma bu işte.. kim erken kalkar VE KAÇARSA o kazanıyor.. ödül mü?? Haaa ödül.. erken kalk kaç ve karşı tarafı seyreyle…Hiç bir masraftan kaçmayarak sanal Dolby dijital surround ortamda hazırladığımız görüntülerle bakalım ne oluyor.. OYNAT UĞURCUUMM….Yağlar ayranlar tatlılar karşı tarafın üstüne boca olunca ki o kişiler eğer siz değilseniz komik oluyor..Hani demin Cem YILMAZ’IN yaptığı espriler akılda kalmıyor dedim ya.. bir tanesini hatırladım..KENDİNE YAPILMASINI İSTEMEDİĞİN ŞEYİ BAŞKASINA YAP.. ÇOK ZEVKLİ OLUYOR….:-))
(1.30 dakika)
Dedik ya bizi anlatacağız diye..Bazen anlatırken olayların başlangıcını alıcaz sonrasına kendi mizansenimizi yerleştireceğiz.Yani kendi diyalogumuzla oynayacağız.Ama kimseyi kırmadan, incitmeden, küstürmeden…
Küsdüm
Efendim küsmek deyince birde bizim içimizde (ki her ailede olur) anlamsız küsüşmeler var.. o onu dedi ben bunu dedim..sonuç küstük.. iyi halt ettiniz diyesi geliyor insanın.. Bu haltı ben de yediğimden rahat rahat söylüyorum.. Kime mi küsdüm.. Çay ocağı sorumlumuz Gül hanıma.. sebep önemli değil sonuç önemli küsdüm.. Protesto olarak da çay içmemeye başladım. Sonra bir baktım ki Gül hanım bir üzülmüş bir üzülmüş kendini düğünlere vurmuş..malum yaz ayı ve haliyle düğün dernek çok..bizde bazılarına gidebildik bazılarına gidemedik..gittiğimiz düğünlerde gül hanımı gördüm.. üzüntüsünden kendini pistlere atmış…(müzik girer) Sezar bey bana küsdü yandan.... çay istemeyecekmiş artık.. yandan.... ya bir nefes al be kadın bu kadar mı üzüldün..sanki suyun yüzeyine çıkıp nefes alan yunuslar misali..arada bir masaya uğruyor bir nefes alıp tekrar piste..yav el insaf orkestra akort yaparken oynanır mı ya..oynadı.. .. Bakın işte böyle küsmelerin sonuçları çok vahim olabiliyor.... kimsenin kimseyi üzmeye hakkı yok.. Karar verdim Bugünden tezi yok barışacam..Artık bana çay getirebilir.. (Gül hanım çay getirir)
(1.30 dakika)
Efendim kimse kimseye küsmesin biz bir aileyiz..şimdi sarılma zamanı…aynen Britanya da dünyaya gelen ikizler misali..
DOKUNMANIN GÜCÜ...(Yaşanmış Bir Hikayedir)
Britanya'da Dünya'ya Gelen İkizlerin İnanılmaz Hikayesi;
Her şey Doktorların Aralarından Birinin Yaşama şansı Olmadığına Karar Vermesiyle Başladı.İkizler Önce Ayrı Ayrı Kuvözlere Konuldu. Ancak Ayni Hastanedeki "Kural Tanımaz" Bir Hemşire, İki Kardeşi Ayni Kuvöze Koydu.
Sağlıklı Olan Bebek, İçgüdüsel bir şekilde Ölümü Bekleyen Kardeşine Sarıldı..
Bu Sarılışın Etkisiyle Hayatından Ümit Kesilen Kardeşin Kalp Atışları Ve Vücut Isısı Normale Döndü. Britanya’da Minik Bir Bebek, "Yaşamaz" denilen İkizine Sarılarak Hayat Fonksiyonlarının Düzelmesini Sağladı.
Lütfen sarılın.. hayata, eşinize, dostunuza .. ama sarılın ..lütfen..
***Dostum,
Evin varsa bir sıfır koymalısın varlıklar hanene, İşin varsa bir sıfır daha
koymalısın, İş seninse üç sıfır daha koymalısın, İşin iyi gidiyorsa üç
sıfır daha, Araban varsa bir sıfır, Yazlığın varsa bir sıfır daha,
Daha sıralanabilir sıfırlar hanesi...
Ancak, Sağlığın varsa bir koyarsın başına, bütün sıfırlar anlamlı bir
değere ulaşır. Yoksa sonuç sıfırdır, hiç uğraşmayasın boş yere..." ***
*Vehbi Koç*
bazen hiç tanımadığımız insanların, bazen yakınlarımızın başlarına olmadık dertler hastalıklar geliyor.
Eşimle benim de Allah’a şükür diyelim birkaç sıfırlık bir hayatımız ve sağlığımız vardı.Geçenlerde başımıza küçük diyebileceğimiz bir hastalık gelince baştaki Bir’in yani sağlığın ne anlama geldiğini öğrendik.Tanrıdan dileğim kimsenin Vehbi beyin söylediği BİRden yani sağlığından mahrum olmaması..
Öğrendim ki...
İnsanların başına ne geldiği değil
O durumda ne yaptıkları önemli.
İnsanların başına ne geldiği değil
O durumda ne yaptıkları önemli.
bu yüzden Ben eşimle gurur duyuyorum.. O’nun her durumdaki dik duruşundan.. Her şeyin üstesinden gelebilecek bir yapıya sahip olmasından.. Birbirimize ne kadar ihtiyacımız olduğunu bilmesinden…Desteğinden….Ve bana tüm verdiklerinden.. Bu yüzden aşığım O’na.. Nuriye’nin nezdinde herkesten bu güzel duyguları bizlere yaşatan eşlerimiz, desteğimiz olan dostlarımız için bir alkış istiyorum….
(2.00 dakika)
Efendim aramızda Hüsnü hocamızın öğrencileri de var. Onlara buradan bir şeyler söylemek istiyorum doktor olduklarında yazdıkları reçetelerdeki ilaçları sevgi ve aşkla yoğursunlar..Sonucu görüyorsunuz..
Duygusal Gülümsemelerin Duygusal kısmı buraya kadar..Ve artık gülümseme zamanı.. Daha çok güneş toplayacağız…
..eee hadi artık gülelim…
ah şu yöneticilerimiz..
efendim yöneticilerimizden bazıları alınmasınlar maalesef konumuz hastane ve onlarda buradalar.. onları da Anlatıcaaz tabi ki.. …
efendim başhekimlikte işler çok yoğun olur. Yan yana odaları olup gün boyu birbirlerini pek göremez müdürlerimiz.Akşam servislerindeki 15-20 dakikalık yol konuşabilmek için birebirdir.Servis sohbetlerine doyum olmaz... Bir gün sohbet nerden açıldıysa konu kadavraya geldi.. sohbet devam ederken arkadaşlardan biri sordu başmüdürümüze..
—hocam kadavranın ömrü ne kadar.. hocamız gayet kendinden emin..
-- ÖMÜR BOYU.. (yav hocam kadavra adı üstünde ölü.. ömür boyusu ne!!!!!!)
Bu söyleşi için izin almaya gittiğimde bu hikayeyi anlattım kendisine...Kendisi ile alakalı bölüm diye.. –ama kadavranın ömrü var Sezar.. diyordu ısrarla..:-)
(0,40 saniye)
bir akşam oğuz hocamız nöbetçi müdürü arar ve 2 tanıdığı için yatak bulunmasını ister mümkünse de özel oda olsun der..Sopalı da olduğumuz ve yatak kıtlığının yaşandığı dönemler..fakat yer yoktur.. zar zor bazı yataklar ayarlanır ve güçlükle de olsa yataklar bulunur..
aradan çok geçmez oğuz hocamız yine arar ve bu seferde kendisinin ateşlendiğini söyleyip yatak ayarlanmasını ister ve ambulans gönderin der.... fakat yatak yoktur… en sonunda hani arabada yer yoktur da sen bagajda idare et misali çocuk cerrahisin de yer bulunur ve hocamız geceyi çocuk bağırtılarıyla geçirir.. ama bu arada gelmesi gereken ambulans gecikince yükselen ateşinin de etkisiyle ;
–kardeşim siz ne biçim hastanesiniz ,sizin ne biçim ambulansınız var..halen gelmedi.. yoksa devlet hastanesinin ambulansını çağıracam haa…(hocam hatırlatırım bu hastane bizim!!!!!!!)
(1.00 dakika)
nöbetçi müdürlük…
Deneysel hayvan laboratuarından bir tane tavşan kaçar ve bulunur nöbetçi müdürlüğe getirilir. Nöbetçi müdürlük hayvanı tekrar laboratuara yerine yerleştirmek ister fakat laboratuarın anahtarı tüm aramalara rağmen bir türlü bulunamaz.. napalım derler ve bir kutu içinde tavşanı bekletirler..
ertesi gün raporlarında şöyle yazmaktadır.. laboratuardan kaçan tavşan anahtar bulunamadığından nöbetçi müdürlükte kutu içinde MİSAFİR edildi.. (kolonya da tutsaydınız? havuç da bulundurmak lazım nöbetçi müdürlükte..)
Kolonya dedikte, Kurban bayramı 1. günü..dahiliye yoğun bakımda kolonya zehirlenmesi sonucu EX olan adli vaka biri için otopsisi yapılmadan önce savcı Hüsnü Bey EX yakınını çağırıp sorar..
—merhum neden kolonya içerdi.. EX yakını..
—bunalımdaydı işsizdi..Savcı bey..
---ŞİMDİ İŞ BULDU MU…
-- he buldu.. ateşe odun atıyor öbür tarafta..
Efendim nöbetçi müdürler normal işlerinin yanı sıra hiç aklınıza gelmeyecek işleri bile yaparlar.Bunların arasında nöbetçi doktorun hiç üşenmeden arayıp --bizim TV starı çekiyor mu sorusuna cevap vermek bile vardır,Ya da bir refakatçinin banyo sorununa çözüm bulmak da..kese yapıyorlar mı bilemicem…bir örnek de bizden…
Geçenlerde bir ödül töreni için İstanbul’a gittik..Güzel bir geceden sonra midibüsümüzle dönüyoruz.Yorgunuz ama, tatlı bir yorgunluk var üzerimizde..Sanki ödülü biz almışız gibi sevinçliyiz.Dedik ya biz bir aileyiz onun içinde kim ödül alırsa kendimiz almış gibi hissediyoruz.Neyse efendim..Benim telefonum çaldı.Arayan nöbetçi müdürlerimizden Hakan bey..nedense hakan beyden telefon gelince özellikle de onun nöbetçi olduğu zamanlarda içimiz bir hoş olur.şansından mı kendinden mi bilinmez tüm vukuatlar gelir onu bulur…telaşlandık tabi…
- Efendim Hakan hayırdır.. Halit beylere ulaşamadın mı?Yoldayız, arabadayız hakan dönüyoruz.. telefonları çekmemiştir..
- Sen söyle ben ileteyim..Dinliyorlar zaten..
- Biri bebek mi bırakıp kaçtı…!!!nasıl yani..?
- Şu bebeği bir dakika tutar mısınız dedi .. annesi şimdi geliyor deyip kaçtı öyle mi? Plakasını aldın mı?
- Yaya kaçtı alamadık diyorsun..
- Duyuyorlar beni hakan sen devam et..Tüm hastane duyuyor zaten.. ağlama sesi nerden geliyor?
- Ha bebek ağlıyor.. ne mi yapacaksın?
- Tamam tamam telaş etme..Bebeği göğsüne yasla..yüzü sana dönük olacak..başı omzundan arkaya bakacak şekilde..evet..
- Neden mi? Ağlıyor dedin ya.. Gazı vardır onun..gazını çıkaracaksın..pat pat pat vur sırtına..
- Gark yaptı mı? Allah iyiliğini versin kustu mu?üstün başın battı diyorsun..
- Ama be kardeşim arkadaşınla şakalaşır gibi vurmasaydın sende.. bebek o bebek..yavaşça pat pat vurcan..
- Ha.. ben pat pat pat deyince öyle vurdun.. küt küt küt deseydim napacaktın. Tamam tamam pıt pıt pıt vur...
- Alttan da mı çıkardı? Nasıl anladın..?
- Sesi duydum diyorsun..tamam tamam anladım şimdi nasıl diyeyim Halit beye bebek pırt yapmış diye..hallet işte.. Altını kokladın mı?
- Ya niye olacak altına yaptıysa diye?
- Kokuyor diyorsun.. doldurmuştur şimdi..neyse dinle..
- Hemen masanın üstünü boşalt..bir bez ser oraya.. ne mi yapacaksın? Altını değiştireceksin..bir de bebek bezi buldur hemen..
- Açtın mı altını? Katı mı sıvı mı?
- Ne katı mı sıvı mı? Ne olacak Bebeğin kakası..iki parmağının arasında şettir anlarsın..tamam iyi öyleyse sorun yok.. güzelce al altını.. ıslak mendille de sil ha..iyice temizle..bezini iyi bağla ama..Biliyorsun di mi bez bağlamayı..
- Artık gülüyor mu? Tabi keyfi yerine geldi altı alınınca…
- Şimdi de gömleğine mi saldırıyor.. niye ki..ha..gömleğinin üstünden göğsünü ısırmaya çalışıyor..
- Tamam..tamam..şimdi ne yapacağını söyleyeyim….gömleğinin düğmelerini çöz … sıyır gömleğini…göğsünü aç ve alttan sıktır..!!!
- Aklımdan bile geçirmeyeyim mi????? Niye bağırıyorsun hakan..
- Alo alo…yüzüme kapattı..
(4.00 dakika)
MUSTAFA HOCANIN CUMA GREVİ
Biliyorsunuz bizim bir Mustafa hocamız var.Mustafa hocamız bir bölümün sekreteryasında görevli. Hocamız Aynı zamanda serde hocalık olduğundan Cuma namazlarında da cemaate namaz kıldırma işini de içinden geldiği için gönüllü olarak yapıyor. Üstlerinden bir talebi var.Kendisine sorumluluk verilmesini Fakat yöneticilerimiz yapamamışlar bu isteği.çünkü sorumluluk olması için birilerinin size bağlı çalışması lazım. Hocamız da kızmış “Bende artık Cuma namazlarını kıldırmıyorum” demiş.. Eee Cuma namazı için hoca şart. Bizim yöneticilerimiz de ne yapsak diye düşünürlerken diyetisyenimiz Ercan çıkmış ortaya..Ben hallederim bu işi diyerek.. tamam denmiş fakat nasıl yapacağını sormamışlar.Cin fikirli Ercan hemen bir dedikodu yaymış.. Mustafa hoca cemaatten para istemiş cemaatte vermeyince Cuma namazını kıldırmıyor diye.. Ama buradaki herkes Mustafa hocamızın zaten böyle bir şeye tenezzül bile etmeyeceğini iyi bilir ve zaten amaç da bu..Bunu duyan Mustafa hoca hemen o hafta başlamış Cuma namazını kıldırmaya…söylenti amacına ulaşmış.Ama hocamız sonra işi öğrenince Ercan’ı kovalamaya başlamış koridorlarda;
---grev kırıcısı…. pis sendikacı…...:-)
DİYETİSYENLERİN HEPSİ KOMÜNİST Ercanın maceraları 2
Efendim bir gün diyabetli bir hastaya diyetle ilgili tavsiyelerde bulunuyor yine Ercan beyimiz.. Hastanın fazla değil ama çok sık yemek yemesi gerekiyor. Sanırım şekeri çok yüksek ve Ercan bey yaklaşık bir saat durumu anlatıyor ve lafın arasında da amca sen oruç tutmasan iyi olur diyor. Hepsi hepsi bir cümle.. Adam dışarı çıkıyor eşi dışarıda soruyor ne dedi doktor diye.. adamın cevabı;
--Bu doktorların hepsi komonist.. bana oruç tutma dedi..
ZAYIF İNEK Ercan’ın maceraları 3
Efendim yine Ercan bey ve yine bir hasta.Sopalıdayız.. prefabrikte olduğumuzdan dışarıda konuşulanlar içerden içerdekiler dışardan duyuluyor.İçerdeki bir hastaya hocamız diyet anlatırken dışardan gelen sesleri dinliyor bir yandan.Dışarıdaki Adam karısına sitem edip duruyor..
--ne getirdin bizi şimdi diyetisyene..önce ye ye şiş..sonra diyetisyene..ne diyecek şimdi sana YEME.. ee ben ne diyorum sana YEME.. boşu boşuna geldik..be kadın ye yeşilliği zayıfla işte…
neyse sıra onlara gelmiş ve girmişler içeri..Adamda surat bir karış suratından negatif enerji akmıyor fışkırıyor sanki.. hocamız başlamış anlatmaya..Hanfendi biz diyetisyen olarak diyoruz ki yiyeceksiniz yemek yemeden zayıflama olmaz.olursa da sağlıksız olur...(adama inat) yiceksiniz ama dikkat edeceksiniz.. bu arada kadın adama okkalı bir dirsek atar.. (gördün müü..boşuna gelmemişiz…)..Ercan beyimiz devam eder.. bilmeyenler bu konuda ahkam keserler.. neymiş efendim yeşillik yiyecekmişsin.. yeşillik yiyerek zayıflansaydı inekler zayıflardı…. hiç zayıf inek gördünüz mü?adam odayı terk eder…
makbul doktor….
…servisimizden birinde bir hasta yatıyor.. durum ümitsiz ve yapılabilecek bişi yok.. artık yatmasının da bir mantığı yok. Doktorlar taburcu etmek evine göndermek istiyorlar fakat hasta yakını çıkmasını istemiyor ve başında oturmuş Yasin okuyor.. Baş hekim yrd.mıza yansıyor olay ve başhekim yardımcımız bölüm AD başkanı hocamızla odaya gidiyor. adama;
–kardeşim aslında hastaya yapılabilecek bişi de yok alın bu hastayı eve götürün son zamanlarını evinde geçirsin vs. cinsinden bişiler söylüyor ama adam oralı bile değil.. ve bir de şikayet ediyor.. sorumlu doktoru göstererek; (takke ve tespih)
-- Hem bakamıyorsunuz hem de bacak kadar doktorlar geliyor bişiler söylüyor.. nasıl yer burası…
Başhekim yrd hocamız dışarı çıkıyor. Yapabileceği bişi yok hasta yakını istemezse gönderemeyiz.. Nasıl yapsak nasıl etsek diye düşüne düşüne ilerlerken, Levent hocayla karşılaşıyor ve kafasında şimşekler çakıyor..(bilmeyenler için hatırlatayım Levent Karabaş hocamız kendisine sordum 1,90 boyundaymış ama enini soramadım döver diye korktum)
Faruk hocamız;
–gel .. diyor …gel bir işimiz var seninle hem de resmi bir iş.. beraber gidiyorlar ve Hüsnü hocamızı da alıyorlar yanlarına ve tekrar odaya geliyorlar.. Hocalarımız (biri göz uzmanı biri nörolog) kendi uzmanlıklarıyla alakasız bölümdeki hastayı güya muayene ediyorlar ve;
- bu hasta öğlene kadar kalabilir.. ama öğleden sonra çıksın…
hasta yakını dev gibi hocalarımızı görünce tamam diyor ve hasta taburcu..
kaybolmayan sakız
başhekim yardımcılarımızdan birine hastanın biri şikayete geliyor. Şikayet aynen şöyle..
-Efendim bir maruzatım var..görevli elemanınız falan işimi yapmadı ve ağzında sakızla benimle lakayt bir şekilde konuştu…
başhekim yardımcımız her zamanki güleç yüzüyle;
-tamam efendim gelin gidelim ve görevini yapmayan ve sakız çiğneyen memurumuzu bana bir gösterin..
giderler ve memurun yanına gelirler.. memuremiz neden hastanın işini yapamadığını ayrıntılarıyla bir güzel anlatır ve hasta da sakin kafayla dinleyince ikna olur…. ama ortada bir de sakız durumu vardır. başhekim yardımcımız;
-kızım aç ağzını der ve memur itiraz etmeden ağzını açar. sakız falan yoktur.. başhekim yardımcımız ;
-tamam efendim der hiç endişe etmeyin en kısa zamanda KAYBOLMAYAN SAKIZ da alıcaz..
Tatbikattan alıntı!
(amerikan ve kanada bayrakları)
Amerikan Deniz Kuvvetleri'ne ait ünlü savaş gemisi Missouri'nin görevlileriyle, Newfoundland'de görevli Kanadalı yetkililer arasında 1995 yılında yapılan ve tümüyle gerçek olan bu telsiz görüşmesi, Amerikan Deniz Kuvvetleri tarafından aynı yıl açıklanmıştır.
Amerikan gemisi: Çarpışmayı önlemek için lütfen rotanızı 15 derece kuzeye çevirin! Tamam!
Kanadalı yetkililerin yanıtı: Çarpışmayı önlemek için biz sizin rotanızı 15 derece güneye çevirmenizi öneriyoruz. Tamam!
Amerikan gemisi: Amerikan Deniz Kuvvetleri gemisinin kaptanı konuşuyor! Tekrar ediyorum! Rotanızı değiştirin. Tamam!
Kanadalı yetkililerin yanıtı: Hayır, biz rotamızı değiştiremeyiz. Tekrar ediyorum; siz rotanızı değiştirin. Tamam!
Amerikan gemisi: Burası Amerikan uçak gemisi Missouri. Adımızı duymamış olanlara anımsatıyoruz; Amerikan Deniz Kuvvetleri'nin büyük savaş gemisi Missouri'yiz. Lütfen şakanızdan ya da inadınızdan vazgeçin, derhal rotanızı değiştirin. Hem de hemen simdi! Tamam!
Kanadalı yetkililerin yanıtı: SS/Missouri… Peki bizde size kendimizi tanıtalım BURASI Newfoundland DENİZ FENERİ! Tamam!
Amerikan Deniz Kuvvetleri'ne ait ünlü savaş gemisi Missouri'nin görevlileriyle, Newfoundland'de görevli Kanadalı yetkililer arasında 1995 yılında yapılan ve tümüyle gerçek olan bu telsiz görüşmesi, Amerikan Deniz Kuvvetleri tarafından aynı yıl açıklanmıştır.
Amerikan gemisi: Çarpışmayı önlemek için lütfen rotanızı 15 derece kuzeye çevirin! Tamam!
Kanadalı yetkililerin yanıtı: Çarpışmayı önlemek için biz sizin rotanızı 15 derece güneye çevirmenizi öneriyoruz. Tamam!
Amerikan gemisi: Amerikan Deniz Kuvvetleri gemisinin kaptanı konuşuyor! Tekrar ediyorum! Rotanızı değiştirin. Tamam!
Kanadalı yetkililerin yanıtı: Hayır, biz rotamızı değiştiremeyiz. Tekrar ediyorum; siz rotanızı değiştirin. Tamam!
Amerikan gemisi: Burası Amerikan uçak gemisi Missouri. Adımızı duymamış olanlara anımsatıyoruz; Amerikan Deniz Kuvvetleri'nin büyük savaş gemisi Missouri'yiz. Lütfen şakanızdan ya da inadınızdan vazgeçin, derhal rotanızı değiştirin. Hem de hemen simdi! Tamam!
Kanadalı yetkililerin yanıtı: SS/Missouri… Peki bizde size kendimizi tanıtalım BURASI Newfoundland DENİZ FENERİ! Tamam!
damar yolu açma (BİZİM AMERİKALILARDAN NE EKSİĞİMİZ VAR)
(yarım doktor önlüğü giyilecek ve telefon kulaklığı takılacak)
efendim geçenlerde bippp servisinde yatan bir hasta var durum kritik.. asistan doktor hemşire kim varsa uğraşıyor hastanın damar yolu kapalı.. naptılar ne ettilerse açamıyorlar.. napalım napalım derken kim söylediyse bilinmez 80 39 u arayalım deniyor.. Heyecana kapılan asistan doktorumuzda kimdir nedir sormadan etmeden 80 39’u arıyor veee.... telefon çalar…;
(bilgisayar ve dahili telefon) bilgisayardan telefon çalma efekti…)
– efendim..
- damar yolu açılacak gelebilir misiniz?.. biz açamadık da..
- efendim anlamadım ne yolu..
- hastanın yolu efendim durum acil..
- hangi bölümdesiniz?
- Bippp servisinde…
- Ama bippp servisinde herhangi bir aksama tıkanıklık görünmüyor..Ne yapmamı istiyorsunuz?ekrandan yapabileceğim bişi var mı?
- yaw hocam durum kritik …damar yolu..
- arkadaşım gelip napıcam..
- hocam damar yolu açacaksınız..
- anlayamıyorum.. programa mı giremiyor sunuz? Neresi tıkalıysa söyleyin ben açayım buradan..
- ya hocam dalga geçmeyi bırakın da çabuk gelin hastayı kaybedecez..
- yahu delirdiniz mi ben bilgisayarcıyım.. ne anlarım damardan ne anlarım yoldan..siz kimi aradınız….. derin bir sessizlik…..
- sevgili serkan telefonunu verdik sen bundan sonra daha çok damar yolu açarsın hatta ameliyat yapman bile söz konusu..
kara dalış hikayesi
Efendim şimdi bahsetmek istediğim konu yollarımızla alakalı..Tabi biz bu konuları yazalı çok oldu.Gündem değişti, yollarımız yapılmaya başlandı ama şimdi de toz toprakla boğuşuyoruz ve umarım yollarımız yapılana kadar araçlarımız sağlam kalır…
biliyorsunuz yollarımız harika!!!! Bu yollarda baya bir çile çekeceğe benzeriz. Hele bir de kar yağınca tam oluyor macera.. biz kandıra yolundan geliyoruz diğer servislerse dapdaracık yollardan arabanın bir tarafı evlere ha değdi ha değecek şekilde şehir içinden. Neyse efendim yine diz boyu kar ve yollar malumumuz..kandıra ya giden yoldan saptık ve gündoğdu konutlarının oradan tırmanmaya başladık. Yollar karla kaplı ama sağ olsun belediyemiz 3 lü olan yolun aşağıdan yukarı doğru 2 sini temizlemiş.. tırmandık bize ait olan orta yoldan.. bir yere kadar gelince tek yol temizlenebilmiş ve o yola girmemiz gerekli.. fakat o da ne şöferimiz karlı yola girdi..yola girmeklere kalmadı ilerde kar aracının karları yolun ortasına yığdığı yere doğru gaza bastı……..dur napıyosun demeye bile vaktimiz olmadı…
Sağ olsun şoferimiz bize kara nasıl saplanılır uygulamalı olarak göstertti.. Sanırsınız yel değirmenlerine saldıran DON KİŞOT..Tamam don kişotluk yap da be adam don kişot bile mızrağını saplıyordu yel değirmenlerine rozinante yi yani atını değil.Sen niye atını pardon arabanı saplamaya çalışıyorsun.. Birde içinde biz varız arabanın.. bir sor bakalım biz saplanmak istiyor muyuz..kara bir saplandık ki ..O ne muhteşem bir kar görüntüsüydü tanrım.... çünkü kardan araba olmuştuk.. Her yerde kar var kalbim senin bu gece Her yerde kar var kalbim senin bu gece …herkes birbirine bakıyor ve ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.. şoferimiz gayet sakin indi ve biraz önce ALLAH ALLAH ALLAH nidalarıyla girdiği kara bakıp ALLA ALLA nasıl oldu yaw dercesine bakıyor ve bizim sinir katsayımızın tavanını kontrol etmeye çalışıyordu.. kapıları zar zor açıp indiğimizde belimize kadar gömüldüğümüz karın içinde yürümeye çalışıp arabanın halini nasıl kurtarabileceğimizi anlamaya çalışıyorduk..bayanları arabanın içinde bırakıp biz erkekler arabayı geri geri itip kurtardık.. (laf atılır)
--ne kadar centilmensiniz!!!!!
--ne centilmenliği ..sen öyle san.. bayanları ağırlık yapsınlar diye bıraktık herhalde…
efendim bu bölümün provalarını yaparken Ayniyattan Celal bey izliyordu.Bu hikayenin sonunda ne dese beğenirsiniz;
--Bayanlar arabada olunca araba badanaj yapmıyor değil mi?Badanaj patinaj değil.:-)
Köpeklerimiz..
Biliyorsunuz hastanemizde baya bir miktar köpeğimizde mevcut.Bu başıboş köpekler bazen sıkıntı yaratıyorlar.Gerek personeli gerekse hastalarımızı korkutuyorlar.Önlem olarak bu köpeklerin tabancayla vurularak bayıltılması
Gündeme gelmiş..Öncesinde bir barınak yapılması fikri vardı ama sanırım vazgeçilmiş..Bu vurma işini de temizlik firma şefi İbrahim bey üstlenmiş. İlacın azlığından mıdır bilinmez köpek vurma işi komediye dönüşmüş..İbrahim köpekleri vuruyor ama köpekler bir türlü bayılmıyormuş.. İbrahim beyde peşlerinden koşturup duruyormuş.Sonunda köpekler de isyan etmişler..
Ama alma mazlumun ahını… Köpekler bakmışlar İbrahim’e diş geçiremiyorlar gitmişler onlarda mesai arkadaşı Demet hanımı ısırmışlar..
yemek
biliyorsunuz yemek en büyük sorunumuz.. Kalitesi, çeşidi, parasıydı derken baya bir meşgul ediyor bizi.. biliyorsunuz 2 yemek firmamız var.. bu çekişmelerin arasında sıkışıp kalan.. tabi 2 firma olunca haliyle rekabet de söz konusu.. aralarında bir yarıştır başladı.. önce küçük olan porsiyonlar büyüdü.. yetmedi ana yemek seçmeli oldu.. sonra salata meyve veya tatlı seçenekleri çıktı.. ve en sonunda rekabet sayemizde akıl almaz boyutlara ulaştı...:
--Ahmet hangi yemekhaneye gideceksin?
--walla ben DAR KEPÇE yemekhanesine gidelim diyorum.çünkü orda garsonlar elini kaldırınca hemen geliyorlar ve düğmeleri çözüp gömleğinizin kollarını sıvıyorlar.. yemek sonrası da ıslak mendil veriyorlar...sen ne düşünüyorsun..?
--tabi iyi güzel şeyler bunlarda BAKIR KAŞIK yemekhanesi de canlı yemek müziği yapıyor..ana yemeği 3 ten seçmeli yapmışlar..salata meyve veya tatlıdan 2sini alabiliyor muşsun..ayrıca aynı öğünde iki kere yiyene 3. bedava..
(((tam o sırada yemekhane sorumlularından biri ile göz göze gelinir kaş göz işaretlerinden sonra o yemekhane hakkında reklam yapılmaya başlanır..sorumluda gelir ve cebime bir kağıt koyar.. ))) ama bence DAR KEPÇE yemekhanesi en iyi yemekhane.. temizlik,çeşit, kalite, manzara..ambiyans.. VE yakında dev hizmet..hiçbir masraftan kaçınmayarak yemeklerde ocak başı hizmeti..sloganları da şimdiye kadar hep biz pişirdik siz yediniz artık kendiniz pişiriniz kendiniz yiyiniz.. miş..;DAR KEPÇE lezzetle buluşulan yer…. (verilen kağıt okunarak) CİMRİ HERİF O KADAR REKLAM YAPTIK SADECE BANA OLUR MU? HERKESE HEPİMİZE..(kağıt gösterilir) ÜCRETSİZ YEMEK
Lokal ihtiyacımız….
efendim baş müdürümüz anlattı.. başka bir üniversitenin çalışma saatleri dışında gittikleri bir yer varmış. İş bitiminde buraya gider kağıt oyunları vs oynar bir şeyler içer hoş sohbetler yaparlarmış.. geçenlerde müdürümüz burayı ziyaret etmiş duruma bakmış.. o arada bir masada BATAK oynanıyormuş. Hocamızın gözü takılmış bu masaya.. (eski okeycilerden kim kaldı)..Oynayanlar profesör.. birdenbire masa hareketlenmiş..o da ne…. profesörlerden biri çıkmış masanın üzerine horoz gibi ötüyor ve kanat çırpıyormuş..bizim müdürümüz şaşırmış “”ne oluyor”” diye sorunca karşı tarafı batırmışlar ona seviniyor diye cevap almış.. koskoca profesör masa üstünde bir oyunda rakibi batırdım diye seviniyor hem de ne sevinme… şimdi hayal ediyorum..benle Ercan beyi partner kabul edin.. rakiplerimiz de Halit bey ve Faruk hocamız olsun.. ve bizi o el için batırmış olsunlar.. ve hepimizin olduğu ortamda masa üstüne çıkıp horoz sesi çıkarıp kanat çırpsınlar… hayal bile edemiyorum..
bunu ne için anlattık.. biz de üniversitemizde böyle sıcak ortamlar istiyoruz. Bir lokalimiz olsa akşamları eşimizle dostumuzla gidip oturabilsek..Demin anlattığım yemek hikayesinin devamı olarak öncelikle sıcak ortamlarda yemek yiyebilsek..... Kaliteli olsun sıcak olsun .. mümkünse parasız VE PARAVANSIZ olsun..
Efendim Sürçü lisan ettiysem affola..amatör bile denmeyecek bir söyleşi denemesi yaptık.. Umarım hoş vakit geçirmişsinizdir.
Saygılar sunuyorum..
FİNAL MÜZİĞİ : ÇIKTIK AÇIK ALINLA…