30 Haziran 2015 Salı

HOBİSİ OLAN ADAM

HOBİSİ OLAN ADAM
Otelden çıktğımda saat on civarı olmalıydı.Gece sıcaktı ve içecek bir şeye gereksinim
duymuştum.Kokteyl salonuna gitmenin bir yararı yoktu,çünkü tımarhaneye benziyordu.Bowling
müsabakası için gelenler,burayı da ele geçirmişti.
Euclid Bulvarı’ndan aşağı doğru yürürken,Cleveland’in bowling oyuncularıyla dolu
olduğu izlenimine kapıldım.Dahası çoğu,içecek bir şeyler arıyor gibiydi. Önünden geçtiğim
tüm barlar,hepsi rozetlerini takmış,gömlekli adamlarla tıka basa doluydu.Aslında kim
olduklarını belirtecek fazladan bir şeye gereksinimleri yoktu. Zaten hemen hepsi,
standart yuvarlak çantaları içinde kendi bowling toplarını taşıyorlardı.Ayrıca çoğu,sarhoş
olmaya yetecek kadar içki de taşıyordu.
Bowling oyuncularının içmeyi bu kadar çok sevmeleri gariptir.Bir bowling oyuncusunun
damarını kesin,genellikle kan yerine alkol akar.Rip Van Winkle ve cüceler hakkında yazarken
şu bizim yaşlı Washington İrvine bile bu gerçeğin farkındaydı.
Tabii bu kalabalıkta hiç cüce yoktu;yalnızca normal erkek ölçülerine sahip içkiciler
vardı.Ayrıca uzaktaki dağların zirvelerinden gelen gök gürültüsü,kalabalıktan yükselen
kahkahalara ve bağırtılara karışıyordu.
Bu şamataya katılmak istemedim.Böylece Euclid’den uzaklaşıp sakin bir yer arayarak
dolaşmayı sürdürdüm.Bowling çantam gitikçe ağırlaşmaya başlıyordu.Aslında niyetim,
çantamı doğrudan istasyona götürüp trenin saatine kadar kilitli bir dolaba bırakmaktı,
ama içki içmeliydim.
Sonunda bir yer buldum.Loş, kir pas içinde ama aynı zamanda bomboş bir yerdi.
Barmen,tezgahın ta öbür ucunda kendi başına oturmuş,radyodan ikili bir maçın son
yarısını dinliyordu.
Kapıya yakın bir yere oturdum ve çantamı yanımdaki tabureye koydum.Sonra bana
bir bira getirmesi için barmene seslenerek,”Bana bir şişe bira getirin”dedim.”Böylece
sizi bir daha rahatsız etmek zorunda kalmam.”
Yalnızca kibar olmaya çalışıyordum,ama bu zahmete girmesem de olurmuş.Barmen,
maçı dinlemek için geri gitmeye fırsat bulamadan,içeri bir başka müşteri girdi.
Duble viski,suyu boş ver.”
Başımı kaldırıp baktım.
Bowling oyuncuları şehri kesinlikle istila etmişlerdi.Bu da,elli yaşlarında,alnındaki
çizgiler kel kafasının da tepesine kadar uzanan,iri yapılı biriydi.Bir ceket giyiyordu ve
siyah,şişkin ve benimkine çok benziyen bowling çantasını da beraberinde taşıyordu.
Ben adamı incelerken,o da çantasını hemen yanındaki tabureye büyük bir dikkatle yerleştirdi
ve içkisine uzandı.
Başını arkaya atıp,içkisini bir dikişte mideye indirdi.Boynundaki soluk beyaz derinin
hafifçe dalgalandığını görebiliyordum.Ardından boş bardağını uzatarak,”Bir daha”dedi
barmene.”Şu radyonun sesini de kısıver,olur mu Mac?”Cebinden bir avuç dolusu kağıt
para çıkardı.
Barmenin yüz ifadesi,bir an için kaş çatma ile gülümseme arasında gidip geldi.Sonra
tezgahın üzerinde kanat çarpan paraları fark etti ve yüzüne birgülümseme yayıldı.
Omzunu silkip döndü ve ses kontrol düğmesini çevirerek,spikerin sesini uzaktan gelen
Bir vızıltıya dönüştürene kadar azalttı.Barmenin aklından ne geçtiğini biliyordum.
Bira olsa avucunu yalamasını söylerdim,ama bu adam viski içiyor.”
İkinci dubleyi neredeyse radyonun sesinin kısılması kadar kısa bir sürede mideye
indirdi.
Bir daha doldur”dedi iriyarı adam.
Barmen geri geldi,tekrar doldurdu,parasını aldı,yazar kasaya kaydetti;sonra da barın
diğer ucuna çekildi.Spikerin sesini duymaya çabalayarak,kulağını iyice radyoya dayadı.
Üçüncü dublenin bir anda mideye indirilişini izledim.Yabancının boynu şimdi kızarmıştı.
iki dakikada içilen altı ons viski,insanın yüzünde mucizeler yaratır;dilini de çözer.
Kahrolası top oyunu!”diye homurdandı yabancı.”İnsan bu pisliği nasıl dinleyebilir
anlamam.” Alnını silip,bana şaşkınlıkla baktı.”Bazen dünyada beyzbol fanatiklerinden başka
kimse yokmuş duygusuna kapılıyor insan.Tüm yaz boyunca haybeye bağırıp çağırarak
kafalarını patlatan bir alay kaçık aptal. Ardından güz geliyor ve bu sefer de futbol
maçları başlıyor.Aynı şey,hatta daha beteri.O biter bitmez de basketbol.Allah aşkına,
ne buluyorlar bunda?”
Herkes bir tür hobiye ihtiyaç duyar.” Dedim
Tamam iyi de bunu ne tür bir hobi olarak adlandırıyorsunuz?Yani, bir topu kapmak için
boğuşan bir maymun sürüsünü seyretmekten kim heyecan duyar ki?”diyerek kaşlarını çattı.
Kimin kazanıp,kimin kaybettiğini önemsediklerini söyleyip benimle kafa bulmayacaksın
herhalde.Bir çok insan maça farklı bir nedenle gider.Sen hiç dışarı çıkıp maç seyretmeye
gidiyor musun Mac?
Arada bir”
O zaman neden bahsettiğimi anlıyorsundur.Onları,orada bağırırlarken duydum.
Bağırıp çağırırlarken yani.Esas gitme nedenleri bu işte,avaz avaz böğürmek.Peki,çoğu
zaman nedir söyledikleri şey?Söyleyeyim.Hakeme ölüm!Yaa,bağırışıp durdukları şey
bu işte.Hakeme ölüm!”
Biramın kalannın çabucak bitirerek,tabureden inmeye çalıştım.Elini uzatıp tezgaha vurdu.
Bir tane daha iç,Mac”ded.”Benden olsun.”
Başımı salladım.”Kusura bakma,geceyarısı buradan geçen treni yakalamam gerek,”dedim
Adama.
Saate göz attı.”Daha çok var” Karşı çıkmak için ağzımı açtım,barmen çoktan bir şişe
açmıştı ve bir duble daha dolduruyordu.Yabancı da,benimle konuşmayı sürdürüyordu.
Futbol daha beter”dedi.”Futbol oynarken,adam sakatlanabilir.Bazıları çok kötü
sakatlanıyor.O kalabalığın görmek istediği de,işte bu.Öf be,heriflerin kan görmek için
haykırmaya başlamaları,insanın midesini kaldırmaya yetiyor.
Bilmem ki”dedim.”Hem sonra,sıkışıp kalmış saldırganlığı dışarı vurmanın oldukça
zararsız bir yolu.”
Beni belki anladı,belki de anlamadı,ama onaylarcasına başını salladı:
Bir şeyleri açığa çıkarıyor,senin dediğin gibi,ama ben zararsız olduğundan o kadar emin
değilim.Boksu ve güreşi ele alalım bir de.Bunlara da spor mu diyelim? Yoksa,hobi mi?
İnsanlar,birinin perişan edildiğini görmek istiyorlar ama bunu itiraf edemiyorlar.”
Yüzü şimdi epeyce kırmızıydı.Terlemeye başlamıştı.”Peki,avcılık ile balıkçılığa ne demeli?
temeline inersen,aynı şey.Sadece öldürme işini burada bizzat sen yapıyorsun.Bir silah
alıyorsun eline ve aptal bir hayvanı vuruyorsun.Ya da canlı bir solucanı kesip,bir iğnenin
ucuna takıyorsun;iğne,bir balığın ağzını yarıp içine giriyor ve sen de bir tür zafer duygusu
tadıyorsun,değil mi?İğne,ete batıp keserek parçalayınca...”
Eee,durun bakalım!” dedim.”Sizi tüm insanların böyle sadist olduğunu düşündürten nedir?”
Bir an şaşkınlıkla baktı bana.”Tumturaklı lafları boş ver şimdi”dedi.”Doğru olduğunu bili-
yorsun.Bu dürtüyü herkes hisseder,er ya da geç.Top oyunları ve boks gibi şeyler de bu
dürtüyü gerçekten tatmin etmez.Bu yüzden, bu kadar sık savaşmamız gerekiyor.O zaman
geçerli bir mazeret oluyor gerçekten,öldürmek için.Milyonlarcasını.”
Nietzche kendisini karamsar bir filozof olarak görürmüş.Bir de duble viski içenlerle
tanışsaymış.
Çözümünüz nedir? Diye sorarken sesime alaycı bir ton karışmasın diye epey
çabalamam gerekti.”Cinayete karşı olan yasaları yürürlükten kaldırsınlar,sizce daha mı
iyi olurdu.?”
Belki de.” Kel kafalı adam boş bardağını inceliyordu.”Kimin öldürüldüğüne bağlı.
Varsayalım ki,serseriler ile dilencileri geberttin.Ya da bir fahişeyi,belki.İşte,ailesi
akrabaları,hiç kimsesi olmayan birinin yani.Özlenmeyecek birini.Bu işten yakanı daha
kolay sıyırırsın.”
Gözlerinin içine bakarak öne doğru eğildim.
Siz yapabilir misiniz?”
Bana bakmadı.Karşılık vermeden önce bir an bowling çantasına göz attı.
Beni yanlış anlama Mac” ded,zoraki gülümseyerek.”Ben katil değilim.Ama eskiden bu işi
yapan bir adamı düşünüyordum.Hem de burada,bu şehirde.Belki yirmi yıl önceydi.”
Siz adamı tanıyor muydunuz?”
Hayır,tabii ki tanımıyordum.Onu kimse tanımıyordu,zaten bütün mesele de bu.
Bu yüzden hep paçayı sıyırıyordu, ama herkes ondan haberdardı.Sadece gazeteleri okumak
yeterliydi.Ona,Cleveland Kellecisi diyorlardı.Kingsbury Çayı ile Jackass Tepesi civarında,
dört yılda on üç cinayet işledi.Polisler adamı bulmaya çalışırlarken,kafayı yediler.Şehre
hafta sonları geldiği tahmin ediliyordu.Sonra serserinin birini seçip,onu ayartarak aşağı
bir kanala ya da demiryolunun oradaki çöplüğe götürüyordu.Bir şişe içki ya da başka bir
şey vaat ediyordu herhalde.Aynı şeyi kadınlara da yapıyordu.Sonra da bıçağını kullanıyordu..
kendini kandırmaya çalışarak oyun oynamıyordu o.Gerçeğin peşindeydi;gerçek heyecanların
ve sonunda gerçek ölüm bulunan bir şeyin.Anlarsın ya,o insanları kesip biçmekten hoşla-
nıyordu.Kesmekten hoşlandığı şeylerden biri de...”
Ayağa kalkıp, çantama uzandım.Yabancı kahkahayı bastı.
Korkam Mac”dedi.”Bu herif,ta 1938’de tüymüş olmalı şehirlerden.Belki de Avrupa’da
savaş başlayınca,gidip oraya takılmıştır.Bir komando birliğine katılıp aynı işi yapmayı
sürdürmüştür;ancak bu sefer bir katil sayılmak yerine,bir kahraman olmuştur,anlıyor
musun? İşini dürüstçe yapıyordu;yapıyormuş gibi görünmeye çalışmıyordu.Şu,tavuğa
benzer insanlardan değildi.”
Yavaş olun bakalım”dedim.”Boşuna heyecanlanmayın.Bu sizin kuramınız,benim değil.”
sesini alçalttı.”Kuram mı? Belki de öyledir Mac.Ama bu gece seni gerçekten sarsacak
bir şeyle karşılaştım.Tüm bu içkileri neden yuvarlıyorum sanıyorsun?”
Bana kalırsa,tüm bowling oyuncuları çok içer,” dedim adama. “Ama şöyle bir düşünün
ce,madem spor etkinlikleri hakkında gerçekten böyle hissediyorsunuz,o zaman neden
bowlingle ilgileniyorsunuz.?”
Kel kafalı adam eğilerek bana yaklaştı”Bowling oyuncusu olduğumu da kim söyledi”
diye mırıldandı.
Tam konuşacağım sırada bir gürültü koptu.Caddeden gelen siren sesini,ikimiz de
Aynı anda duymuştuk.
Barmen başını kaldırıp baktı.”Buraya doğru geliyor sanki.Sizce de öyle değil mi?”
Ama kel kafalı adam çoktan ayaklanmış,kapıya doğru gidiyordu.
Peşinden koşturdum.”Hey,çantanızı unutmayın.”
Bana bakmadı bile.”Teşekkürler”diye homurdandı.”Teşekkürler Mac.”
Sonra da gitti.Caddeden yürümeyip,bitişik iki bina arasındaki dar bir geçide saptı.
Bir anda ortadan kaybolmuştu.Sirenlerin sesi caddeyi kaplarken,kapının ağzında duru-
yordum.Bir devriye arabası,motorunu çalışır halde bırakıp barın önünde durdu.Üniformalı
bir çavuş,kaldırımda koşarak,arabaya eşlik ediyordu.Geldiğinde nefes nefeseydi.Çarçabuk
bir kaldırıma,bir bara,bir de bana baktı.
Bir bowling çantası taşıyan,iriyarı,kel kafalı birini gördünüz mü?”dedi nefes nefese.
Ona gerçeği söylemeliydim.”Şey,evet.Daha bir dakika önce çıktı buradan.”
Ne tarafa?”
Elimle binaların arasındaki geçidi işaret ettim ve çavuş devriye arabasındaki adamlara
bir takım emirler verdi.Araba yola koyuldu,fakat çavuş peşlerinden gitmedi.
Bana ondan bahsedin”dedi,beni bara doğru sürüklerken.
Tamam da tüm bunların anlamı nedir?”
Cinayet.Otelde tertiplenen bowling müsabakasında.Bir saat kadar önce.Komi,onu
kadının odasından çıkarken görmüş ve kapkaççı sanmış,çünkü adam asansör yerine mer-
divenleri kullanmış.”
Kapkaççı mı?”
Otel fareleri,kongrelere dadanırlar ve çaktırmadan odalara girip bir şeyler yürütürler.
her ne ise,komi adamı görmüş ve otel dedektifine haber vermiş.Otel dedektifi de,oda
numarasını kontro etmiş ve gülüp geçmiş.Orada,kongre tayfasına muziplikler yapan
yaşlı bir yarasanın bulunduğunu biliyormuş.Bu nedenle,odadan çıkan adamın,muhtemelen
müşterilerden biri olduğunu düşünmüş.Kısa bir süre sonra kat hizmetçilerinden biri,
tesadüfen kapının aralık olduğunu fark ederek,içeriye göz atmış.Kadını,tam yatağın
üstünde bulmuş.Parçalanmış haldeymiş,ama güzelmiş doğrusu.”
Derin bir nefes alarak,”Demin burada olan adam” dedim”Durmadan Cleveland’ın
kafa kol kesen katilinden bahsetti.Sarhoş olduğunu düşünmüştüm,ya da benimle dalga
geçtiğini.Sizce o...”
Çavuş homurdandı.”Şu sizin bowling çantanız mı?”diye sordu,bar taburesini
işaret ederek.
Başımı sallayarak,benim olduğunu belirttim.
Açın”diye emretti.
Çantayı açmam uzun sürmüştü,çünkü ellerim titriyordu.
Bowling topuna dikkatle bakarak,içini çekti.
Pekala.Adam kendininkini aldı,değil mi?
Bir kere daha başını salladım.
Bu durumda adamımız o”dedi çavuş.”Kominin tarifi,caddenin aşağısındaki gazetecinin
kine uyuyor.Bu tarafa doğru geldiğini görmüş.”
Yani,bu bara kadar izini böyle sürdünüz,öyle mi? Diye sordum.
Evet.Bu ve bir şey daha.Bowling çantası.”
Birisi görüp de,size tarif etti mi?”
Hayır,birinin tarifine gerek yoktu.Bir iz bırakıyordu.Kaldırımdan buraya doğru
nasıl koştuğuma dikkat ettiniz mi? İzi takip ediyordum.Taburenin altına,yere bakın hele.”
Baktım.
Yani,o çantanın içinde bir bowling topu taşımıyordu.Bowling topları bir şey sızdırmaz.”
Tabureye oturdum ve oda dönmeye başladı.
Neden sonra başımı kaldırdım.Bir polis devriyesi bara girdi.Hırıltıyla nefes alışına
bakılırsa,koşarak gelmişti, ama yüzü kırmızı değildi.Yeşilimsi beyaz bir renkti.
Yakaladınız mı?” diye acelele sordu çavuş.
Adamdan geriye ne kaldıysa artık.”Devriye başka tarafa baktı.”Bu blokun arka tarafındaki
tellerin üstünden atlamış ve demiryoluna doğru koşmuş olmalı.Makas değiştiren yük
trenini görememiş,tren arkadan...”
Ölmüş mü?”
Devriye başını salladı.”Teğmen demin aşağıdaydı.Ambulans da. Ama adamı raylardan
kazımaları gerekecek.Şu ana kadar kimliğini belirleyecek bir şey çıkmadı,dahası cesetten
de bir şey elde edemezler.”
Çavuş fısıltıyla kükredi.”Bu durumda emin olamayız,” Dedi.”Otel faresinin tekiydi
Belki de.”
Anlamanın kesin bir yolu var”dedi devriye.”Hanson,adamın çantasıyla geliyor.Tren
çarptığında açığa düşmüş.”
Biz kapıya bakarken,devriye memuru Hanson içeri girdi.Bowling çantasını taşıyordu.
Çavuş,çantayı Hanson’ın elinden alıp,bar tezgahının üzerine koydu.
Adamın yanındaki çanta bu muydu?” diye sordu bana.
Evet” dedim.
Sonra arkamı döndüm.Çavuşun çantayı açışını seyretmek istemiyordum.İçine baktık-
larında yüzlerinde belirecek ifadeyi görmek istemiyordum.Ama tabii ki seslerini duydum.
Galiba Hanson’ın midesi bulanmıştı.
Böylece gene ayağa kalkmaya çalıştım,ama çavuşun başka düşünceleri vardı.
Resmi ifademi almadan beni bırakmayacaktı.Bir isim ve adres istedi,aldı da.Hanson her
şeyi yazıya döktü ve bana imzalattı.
Yabancıyla yaptığım konuşmayı,hobi olarak cinayet kuramını,aranma olasılıkları
bulunmadığından serseriler ile dilencileri seçme fikrini tümüyle anlattım.
Bunları anlatmal kulağa garip geliyor,değil mi?”diye bitirdim.”Tüm bu süre boyunca,
bunun gülünç bir öykü olduğunu düşünmüştüm.”
Çavuş,bowling çantasına şöyle bir göz attı,sonra da bana baktı.
Gülünç bir öykü falan değil”dedi.”Büyük ihtimalle katilin kafası da böyle çalışıyordu.
onun hakkındaki her şeyi biliyorum.Teşkilattaki herkes,kafa kol kesma vakalarını en ince
detayına kadar çalışmıştır.Hikaye mantıklı.Ortalık kızıştığında,katil,yirmi yıl önce şehri
terk etmişti.Belki Avrupa’daki savaşa gerçekten katılmıştır;belki de savaş bittikten
sonra işgal kuvvetleriyle orada kalmıştır.Sonra da memleketine dönüp,her şeye yeniden
başlamak zorunda kalmıştır.
Neden acaba?”diye sordum.
Kim bilir neden?Belki de adamın hobisiydi bu. Oynadığı bir tür oyun.Ödül kazanmayı
da seviyordu.Bir bowling müsabakasına dalıp böylesine tehlikeli bir numarayı başarıyla
gerçekleştirdiğine göre,sinirlerinin ne kadar sağlam olduğunu düşünebiliyor musunuz?
Başı, bir hatıra olarak yanında götürebilmek için bir bowling çantası taşıyor.”
Sanırım yüzümdeki ifadeyi gördü,çünkü elini omzuma koydu.
Affedersiniz” dedi.”Kendinizi nasıl hissettiğinizi çok iyi anlıyorum.Kıl payı kurtuldunuz,
sadece konuştunuz onunla.Muhtemelen gelmiş geçmiş psikopat katillerin en zekisiydi.
kendinizi şanslı sayın.”
Başımı salladım ve kapıya yöneldim.Hala şu geceyarısı trenini yakalayabilirdim.
Çavuşun,kıl payı kurtulmak ve dünyadaki psikopat katillerin en zekisi belirlemelerine
katılıyordum.Şanslı olduğum görüşüne de katılıyordum
Demek istediğim, şu salak otel faresi bardan kaçarken,kan sızdıran bowling çantasını
onun eline son anda tutuşturmuştum.
Onunla çantaları değiştirdiğimin farkına varmamış olması,benim için büyük bir şanstı.

Hobisi Olan Adam
Robert Bloch
Klasik Cinayet Hikayeleri isimli kitaptan

Doğan Kitap Yayınları