30 Haziran 2015 Salı

GERDANLIK

GERDANLIK
Sanki bir kader hatası olarak bir memur ailesi arasında doğmuş olan o güzel ve
sevimli genç kızlardan biriydi.Drahoması yoktu,umudu yoktu,zengin ya da seçkin bir
erkek tarafından tanınma,anlaşılma,sevilme ve onunla evlenme olanağı yoktu.O da
Eğitim Bakanlığı’nda küçük bir memurla evlendi.
Süslenemediği için basitti;ancak sınıfı dışına düşmüş gibi de mutsuzdu.Kadınların
sosyal tabakaları,ırkları yoktur; zarafetleri,güzellikleri ve çekicilikleri onlarda aile ve
doğumun yerine geçer.Doğuştan gelen incelikleri,içgüdüsel zarafetleri,zeka kıvraklık-
ları onları tek soyluluklarıdır ve böylece bazı halk kızları büyük hanımefendilerin
eşiti olabilirler.
O ise kendini bütün inceliklere ve lükslere layık doğmuş hissettiğinden sürekli
ıstırap çekiyordu.Oturduğu dairenin yoksulluğundan,duvarların köhneliğinden,eskimiş
koltuklardan,solgun kumaşlardan hep bir sıkıntı içindeydi.Kendi durumunda olan
başka bir kadının fark edemeyeceği bu şeyler ona işkence oluyor,öfke uyandırıyordu.
Bu alçakgönüllü evi mümkün kılan o ufak tefek Brötanyalı,kendisinde hüzünlü pişman-
lıklar ve çılgıncasına hayaller uyandırıyordu.Duvarlarından Doğu işi halılar sarkan,
yükseklere asılı bronz şamdanlarla aydınlanan sakin odalar hayal ediyordu.Kısa pantolonlu
iri yarı uşak kaloriferlerin ağırlaştırdığı havada geniş koltuklarda uyuklamaktaydılar.
Kadın eski brokalarla döşeli büyük salonlar,paha biçilmez öteberiyi barındıran zarif
Dolaplar,en yakın dostlarla,bütün kadınların ilgilerini çekmek için yarıştığı erkeklerle
sohbetler için düzenlenmiş,koketçe parfümlenmiş odalar hayal ediyordu.
Sofra örtüsünün üç gündür kullanılmakta olduğu yuvarlak masaya, kocasının
karşısına oturup da kocası kasenin kapağını kaldırarak.”Oh yaşasın! Haşlama.Bundan
daha nefis yemek olamaz!” deyince,zarif davetleri,parıldayan gümüşleri,duvarlara gerili
halılarda orman perileri arasında nadide kuşları ve eski zamanın insanlarını,şahane
tabaklar içinde sunulan lezzetli yiyecekleri,bir alabalığın pembe eti ya da bir tavuğun
kanadı yenirken mırıldanılan iltifatları bir sfenk gülümsemesiyle dinlediğini düşünürdü.
Ne tuvaleti vardı,ne de mücevherleri.Ve sevdiği sadece bunlardı.Onlar için yaratılmış
olduğuna inanıyordu.Günlerce üzüntüden ,pişmanlıktan,umutsuzluktan ve düş kırıklığından
ağladı durdu.
Kocası bir akşam elinde iri bir zarfla çıkageldi.
Al bakalım,bu sana,”dedi.
Kadın zarfı aceleyle yırtıp üzerinde şunlar yazılı bir kart çıkardı.
Eğitimi Bakanı ve Bayan George Ramponneau Bakanlık Konağı’nda 18 0cakta
verilecek daveti Bay ve Bayan Loisel’in şereflendirmelerini rica eder.
Kadın kocasının umduğu gibi sevinecek yerde davetiyeyi öfkeyle masanın
üzerine fırlattı.
Bunu ne yapmamı istiyorsun?”
Ama sevgilim,ben senin memnun olacağını düşünmüştüm.Hiç dışarı çıkmıyorsun,
bu ise güzel bir fırsat işte.Davetiyeyi elde edene kadar çok uğraştım.Çok seçkin olduğu
için herkes istiyordu ve personele fazla verilmiyordu.Orada tüm resmi kişileri göreceksin.
Kadın sinirli bakışlarla kocasını süzdü.
Sence böyle bir yere gitmem için ne giymem gerekir?”
Adam bunu düşünememişti.
Tiyatroya gittiğimiz zaman giydiğin elbiseyi giyersin,”diye kekeledi.”Bence çok da
yakışıyor sana...”
Karısının aniden ağlamaya başladığını görünce birden aptallaşıp susuverdi.Kadının
gözlerinin kenarlarından iki iri damla ağzının kenarlarına süzüldü.
Ne oldu?”diye kekeledi kocası,”Ne oldu, söylesene.”
Kadın öfkesini güçlükle tutup ıslak yanaklarını silerek sakin bir sesle yanıtladı kocasını.
Hiç.Elbisem yok ve bu nedenle o davete gidemem.Davetiyeyi benden daha güzel
giysilere sahip karısı olan bir arkadaşına ver.”
Adam çok üzülmüştü.
Bak,Matilda.Uygun bir elbise kaç paradır? Basit ve başka bir yerlere giyebileceğin
bir şey?”
Kadın bir an düşündü,kafasından hesaplar yapıp tutumlu kocasından derhal bir
retle karşılaşmadan isteyebileceği bir rakam düşündü.
Sonunda titrek bir sesle,”Tam olarak bilemeyeceğim;ana dört yüz frank yeter sanırım”
dedi.
Kocası hafifçe sararmıştı; gelecek yaz Nanterre Ovası’nda Pazar günleri avlanmaya
Giden arkadaşlarına katılmak için bir tüfek almak üzere yaklaşık o kadar bir para
biriktirmişti.
Balo günü yaklaştıkça bayan Loisel de üzgün ve huzursuz görünüyordu.
Elbisesi hemen hemen tamamlanmıştı.Bir akşam kocası,”Senin neyin var?”diye sordu.
İki üç gündür bir garipliğin var”
Bir mücevherimin olmaması canımı sıkıyor,”dedi kadın.”Bir tek taşım,kendimi
süsleyebileceğim hiçbir şeyim yok.Üzerimden yoksulluk akacak.Bu davete gitmesem
daha iyi olacak.”
Çiçek takarsın,”dedi kocası.”Bu mevsim gayet şık olur.On franga iki üç tane
şahane gül alabilirsin.”
Ama kadın tatmin olmuş değildi.”Zengin kadınların arasında pejmürde görünmekten
daha aşağılayıcı bir şey olamaz,”dedi.
Ne kadar da aptalız!”diye kocası bağırdı birden.”Gidip arkadaşın Bayan Forostier’den
sana mücevherlerini ödünç vermesini istesene.Bunu yapabilecek kadar iyi dostsun onunla.”
Kadın buna çok sevinmişti.”Doğru”dedi.”Bu aklıma gelmemişti doğrusu.”
Ertesi gün arkadaşının evine gidip sıkıntısını anlattı.Bayan Forestier aynalı
dolabından aldığı büyük mücevher kutusunu açarak”İstediğini seç,canım,”dedi.
Kadın önce bileziklere,sonra inci gerdanlığa,daha sonra elmaslarla işlenmiş altın
Venedik haçına baktı.Mücevherleri ayna önünde denedi,duraksadı,ama bir karara varamadı.
Başka yok mu ?”diye sordu.
Var elbette.Al kendin bak.Hangisinden hoşlanacağını bilemem ki.”
Kadın siyah saten bir kutuda elmas bir gerdanlık bulunca kalbi çılgın bir arzuyla çarpmaya
başladı.Gerdanlığı alırken eli titriyordu.Gerdanlığı boynuna tutup baktı ve kendinden
geçmişçesine öylece kalakaldı aynanın karşısında.Sonra heyecan dolu bir sesle sordu:
Bana bunu sadece bunu verebilir misin?”
Elbette.”
Kadın arkadaşının boynuna sarıldı,onu coşkuyla kucakladı,sonra hazinesini alıp gitti.
Balo günü gelmişti.Bayan Loisel çok başarılıydı.Bütün kadınların en güzeli,
en zarifi,en neşelisi oydu.Bütün erkekler kendisini fark ettiler,adını sordular,onunla
tanışmak istediler.Bütün kabine üyeleri onunla vals yapmak istediler.Eğitim bakanı
bile bir süre kendisiyle meşgul oldu.
Kadın güzelliğinin zaferi,başarısının görkemi içinde hiçbir şey düşünmeden,
zevkten sarhoş olmuş bir halde,büyük bir heves ve tutkuyla dans ediyordu.Bütün bu
hayranlık, bu uyanmış arzular,kadınlara o kadar mutlak ve tatlı gelen bu zafer,bir
mutluluk bulutuyla sarmıştı çevresini.
Sabah saat dörde doğru evlerine döndüler.Kocası gece yarısından beri eşleri
büyük bir keyifle eğlenen üç beyefendiyle birlikte küçük salonlardan birinde kestirmişti.
Bay Loisel dönüşte omuzlarını örtmek için getirdikleri mantoyu,o gündelik giysiyi
yoksulluğu balo tuvaletiyle çelişen kumaş parçasını karısının sırtına attı.Kadın bunu
hissediyor ve zengin kürklere sarınan diğer kadınların kendisini görmemeleri için acele
etmek istiyordu.
Dur biraz,”dedi Loisel.”Dışarda üşütürsün.Bir taksi çağıracağım.”
ama kadın onu dinlemeyerek hızlı adımlarla merdivenlerden aşağı indi.Sokağa çıkınca
araba bulamadılar ve aramak için titreyerek Seine’doğru yürüdüler.Sonunda rıhtımda
Paris’te sanki gündüzleri sefaletlerinden utanıyorlarmış gibi geceleri ortaya çıkan o eski
kupa arabalarından birini gördüler.
Araba kendilerini Martyr Sokağı’ndaki evlerinin önüne kadar getirdi ve yorgun
adımlarla dairelerine çıktılar.Kadın için her şey sona ermişti.Adam ise saat onda bakan-
lıkta bulunması gerektiğini düşünüyordu.
Kadın ayna önünde mantosunu çıkararak bütün o görkemini son bir kere daha
Görmek istedi.Ancak birden bir çığlık kopardı.Gerdanlık boynunda değildi.
Yarı yarıya soyunmuş olan kocası,”Ne oldu?”diye sordu.
Kadın heyecanla erkeğe döndü.
Bayan Forostier’in gerdanlığı boynumda değil.”
Ne! Nasıl olur? Mümkün değil.”
Elbisenin ve montonun kıvrımlarına baktılar,ceplerine baktılar, ama bulamadılar.
Balodan ayrılırken boynunda olduğundan emin misin?”
Evet,holde elimi sürdüğümü hatırlıyorum.”
Sokakta düşürmüş olsaydın sesini duyardık.Herhalde arabada düşmüştür.”
Herhalde.Numarasını almış mıydın?”
Hayır.Ya sen nasıl bir araba olduğuna dikkat etmiş miydin?”
Hayır.”
Her ikisi de yıkılmış bir halde birbirlerine baktılar.Loisel tekrar giyindi.
Ben yürüdüğümüz yerlere bir kere daha bakacağım,”dedi.
Kocası gidince yatağa gidecek gücü kalmayan Bayan Loisel üzerinde tuvaleti
olduğu halde hiçbir şey düşünemeden bir sandalyeye çöktü.
Kocası saat yediye doğru döndü.Hiçbir şey bulamamıştı.
Sabah polise ve araba şirketlerine gitti,gazetelere bir ödül vaat eden ilanlar
verdi.Kendilerine bir umut sağlayacak her şeyi yaptı.
Kadın bu müthiş felaketten,düştüğü şaşkınlıktan hiç çıkmadan bütün gün bekledi.
Loisel solgun bir yüzle akşam döndü;hiçbir şey bulamamıştı.
Arkadaşına bir mektup yazıp gerdanlığın klipsinin kırıldığını ve tamir ettireceğini
bildir.Bu bize biraz zaman kazandırır.”
Kadın kocasının dediğini yaptı.
Bir hafta sonra artık bütün umutlarını kaybetmişlerdi.Karısından beş yaş daha
büyük olan Loisel”Bu gerdanlığın yerine bir başkasını vermek gerekiyor,”dedi.
Ertesi gün gerdanlığın kutusunu içinde adı yazan kuyumcuya götürdüler.Kuyumcu
defterleri karıştırdı.
Bu gerdanlığı ben satmadım,hanımefendi,”dedi.”Ben sadece kutuyu satmıştım.”
Kuyumcu kuyumcu dolaşıp gerdanlığın bir eşini aramaya koyuldular.
Palais-Royal’de bir mağazada kaybettiklerine tıpatıp benzediğine inandıkları bir
tane buldular.Kırk bin franka satılıyordu.Ama kuyumcu kendilerine otuz altı bin franka
verebilecekti.
Kuyumcuya üç gün içinde kimseye satmaması için yalvardılar.Gerçeğini şubat
Sonuna kadar buldukları takdirde kuyumcu gerdanlığı otuz dört bin franga geri alacaktı.
Loisel’in babasından kalan on sekiz bin frangı vardı. Gerisini borç aldı.
Parayı birinden bin,birinden beş yüz frank,bir diğerinden beş louis,ötekinden
Üç louis isteyerek denkleştirmişti.Herkese senet veriyor,tefecilerden borç alıyordu.
Karşılığını ödeyip ödeyemeyeceğini bilemeden senetler verdi,imzalar attı ve sonunda
Otuz altı bin frangı verip gerdanlığı aldı.
Bayan Loisel gerdanlığı Bayan Forestier’e iade edince kadın buz gibi bir sesle,
Daha önce getirmeliydin,ihtiyacım olabilirdi,”dedi.
Kadın arkadaşının korktuğu gibi kutuyu açmamıştı.Eğer gerdanlığın değiştirildiğini
anlarsa kim bilir ne düşünecekti? Ne diyecekti?Onu hırsız sanmaz mıydı?
Bayan Loisel artık yoksulluğun ne demek olduğunu anlıyordu.Ancak kendisi
Cesaretle üzerine düşeni yapmaktaydı.Bu korkunç borcu ödemek gerekliydi.Ödeyecekti de.
Hizmetçilerini gönderdiler,evlerinden taşınıp bir çatı arasına yerleştiler.
Kadın evin ağır işlerini,bir mutfakta çalışmanın ne demek olduğunu öğrendi.Bulaşıkları
Yıkıyor,pembe tırnaklarıyla yağlı tencerelerin ve tavaların diplerini kazıyordu.
Kirli çamaşırları yıkayıp kuruması için ipe asıyor,her sabah çöpü sokağa indirip
Yukarı su taşıyor,yorgunluktan her katta soluklanmak için durmak zorunda kalıyordu.
Ve halktan biri gibi bakkala,kasaba,manava gidiyor,her metelik için kıyasıya pazarlık
ediyordu.Her ay senetlerden bazıları yenilenerek zaman kazanılıyor,bir kısmı da
deniyordu.
Kocası akşamları çalışıyor,bazı tüccarların defterlerini tutuyor,geceleri de
sayfası beş meteliğe kopya çekiyordu.
Ve bu yaşam on yıl sürdü.
On yıl sonra tefecilerin faizleriyle birlikte bütün borçlarını ödemişlerdi.
Bayan Loisel artık yaşlanmış gibiydi.Güçlü ve haşin bir kadın,yoksul evlerin
o kaba saba kadınlarından biri olmuştu.Tarak yüzü görmemiş saçları,çarpık eteği,kı-
zarmış elleri vardı;bağıra bağıra konuşuyor,kova kova suyla döşeme tahtalarını yıkıyordu.
Ama kimi zamanlar kocası işteyken pencere önünde oturur, o eski günlerin balosunu
o kadar güzel olup iltifatlara boğulduğu o baloyu düşünürdü.
Gerdanlığı kaybetmeseydi nasıl olurdu acaba? Kim bilir? Yaşam ne kadar garip ve
ne kadar değişikliklerle doluydu!Basit bir şey nasıl bir insanı kurtarıyor ya da mahvediyordu.!
Bayan Loisel bir Pazar günü haftanın sıkıntılarını unutmak için Champs-Elysee’de
dolaşırken birden çocuğunu gezdiren bir kadın gördü.Bu, hala genç,hala güzel ve çekici
olan Bayan Forestier’di.Bayan Loisel duraksadı.Onunla konuşmalı mıydı? Evet,konuşacaktı.
Artık borçlarını ödediğine göre ona herşeyi anlatacaktı.Neden anlatmasındı ki?
Kadına yaklaştı.”Günaydın,Jeanne.”
Arkadaşı kendisini tanıyamamış,böyle halktan birinin kendisine teklifsizce hitap
Etmesine şaşırmıştı.
Ama hanımefendi...ben sizi tanımıyorum..bir yanlışlık olacak..”diye kekeledi.
Yanlışlık yok,ben Matilda Loisel’im.”
Arkadaşı bir çığlık attı.”Vah benim zavallı Matilda’cığım!Ne kadar değişmişsin..”
Evet,seni son gördüğümden bu yana çok güç günler geçirdim.Çok kötü günler.
Ve hep senin yüzünden...”
Benim yüzümden mi?Nasıl?”
Bakanın balosundan takmam için verdiğin o gerdanlığı hatırlıyor musun?”
Evet,gayet iyi hatırlıyorum.”
Onu kaybetmiştim.”
Nasıl olur?Bana iade ettin ya.”
Sana onun tıpatıp eşi olan bir tane iade ettim.Ve bedelini ödememiz tam on
yılımızı aldı.Hiçbir şeyi olmayan bizler için bunun kolay olmadığını tahmin edebilirsin.
Ama borçlar ödendi artık ve şimdi çok memnunum”
Bayan Forester durakladı.
Yani benimkinin yerine elmas bir gerdanlık mı satın aldığını söylemek istiyorsun?”
Evet.Demek fark etmemiştin?Birbirlerine çok benziyorlardı.”
Ve Bayan Loisel gurur ve sevinçle gülümsedi.Bayan Forestier pek üzgün bir
Tavırla eski arkadaşının ellerini avuçları arasına aldı.
Vah zavallı Matildacığım!Benimki sahteydi.Beş yüz frank bile etmezdi!”
GUY DE MAUPASSANT
Milli Eğitim Bakanlığı

Seçme Hikayeler