5 Şubat 2012 Pazar

etimolojik sözlük



Öksüz kelimesinin kökü olan "ök" Eski Türkçe'de "ög" olarak geçer, bu kelimenin anlamı ise "anne''dir.


Perşembe, Farsça beş anlamına gelen "penc" ve gün anlamına gelen "şenbih" kelimelerinden yapılmış birleşik kelimedir.


Rakı kelimesi Arapça her türlü damıtılmış alkollü içki anlamındaki "arakı" kelimesinden dilimize girmiştir.


Araklamak kelimesi Ermenice çabuk anlamına gelen "arag" kelimesinden dilimize girmiş olup argoda "aşırmak, çalmak" anlamlarında kullanılır
Züccaciye kelimesi Arapça "cam" manasındaki "zücac" kelimesinden türemiştir. Çift sesli telaffuz Arapça meslek isimlerinin bir özelliğidir. Çift sesle telaffuz edilen Arapça meslek isimlerine örnek verecek olursak bakkal, sarraf vs.


Martı kelimesi İtalyanca "martin" kelimesinden dilimize girmiştir. Latince maritimus kelimesi denize ait olan, denizci manalarını taşır.


Gelibolu, Tirebolu, Safranbolu isimlerindeki bolu kelimesinin anlamı şehir demektir.


Kokona Yunanca "kokkona"dan geliyor ve ''Hristiyan kadın'' anlamındadır . Bizde ise giyimi ve süslenmesi aşırıya kaçan, yaşlı kadınlar için kullanılıyor.


Kapuska. Slavca'da "lahana" demektir. Bizde ise "kıymalı lahana" yemeğine denmektedir.


Karyola, bizde genelde yatağın üzerine serildiği, çoğunlukla metalden yapılan ayaklı mobilya anlamına geliyor. Oysa gerçek anlamı "el arabası"dır (carriola: İtalyanca). İtalyan gemicilerden bizim kullanımımıza geçti; gemicilerin kullandığı taşınabilir tekerlekli yataklara denir, kökü "taşımak"tır


Farsça "dil" kelimesi "gönül" manasını taşır. Bu kelimeden türeyen "dilber" kelimesi "gönül alan, gönül çelen" anlamındadır.
"Karga tulumba" deyimi İtalyanca yelkenleri indirip toplama anlamına gelen "carga la tromba" sözünden gelir. 




Efkar kelimesi Arapça "fikr" kelimesinin çoğuludur, "fikirler, düşünceler" anlamına gelir. Efkar basmak deyimi ise "tasalanmak, kaygılanmak" anlamında kullanılır.


''Karanlık'' kelimesinin Eski Türkçedeki karşılığı "karangu" dur. "ngu" Moğolca "-lık" anlamı veren bir ektir. Yani karanlık kelimesindeki "n" sesine bir ses kalıntısı denilebilir ve karanlık kelimesindeki "n" sesi Moğolca "ngu" ekinin yadigarıdır.


" Aşk"....... Üzerine milyonlarca kez düşünülüp bir o kadar satıra konuk olmuş tılsımlı kelime... Peki merak ettiniz mi kökeni hangi dile dayanır? Aşk, Arapça kökenli olup orijinali "Işk" tır. Işk ise sarmaşık demektir. Yani nasıl ki sarmaşık bulunduğu ortamı veya sarıldığı şeyi sarıp sarmalar ya hani, işte aşk da öyle sarıp sarmalar aşık olan insanı.




Tülbent; Fransızcada ‘tulipe’ İngilizcede ‘tulip’ İtalyancada ‘tulipa’ Portekizcede ‘tulipa’ Almancada ‘tulpe’ sözcükleri lale anlamına gelmektedir.
Sözcüğün hikayesiyse çok enteresan, Hollandalı A.G. Busneck , 16. yy ortalarında Edirne’de gördüğü laleye (anlamından dolayı olsa gerek) tülbent (eşarp) demiştir ve tüm Avrupa’da adı bu şekilde yayılmıştır. Kullanmakta olduğumuz bu sözcük de aslen Farsça bir kelimedir. Orijinali dil-benttir. Asıl anlamı ise gönül bağlayandır


Türban ise; Batıda 1920'li yıllarda moda olan sarık şeklindeki kadın başlığıdır. Aslen Türkçe olan sözcük Batı dillerinden anlamı değiştirilerek geri alınmıştır.


Kaltak, Türkçe'de "alta konup üzerine oturulan" anlamına geliyor. Eyer için de bu sözcük kullanılır. "Önüne gelenin altına yatan kadın" anlamında aşağılama sözcüğü olarak kullanılması da enteresan... Zaman bazı kelimelere çok acımasız davranmış. 


Siyah, Farsçada siyāh şeklinde yazılıyor, Ermenicede ise syav. Anlam olarak ise bizim bildiğimiz gibi değişen bir şey yok yani koyu renk. Ermeniceden olduğu gibi geçmiş denilebilir.
Kara, Arapçada ḳārra şeklinde. Yine anlam bildiğimiz gibi, kıta, anakara ve koyu renk. Herhangi bir kök değişimi olmamış.


Yosma, gerçek anlamı "şen, güzel genç kadın" iken ne duruma düştüğünü ibretle izliyorum. Kadının neşe ve güzelliğinin gizli kalması gerektiği düşüncesinin bir sonucu olsa gerek. Ya da sapkın zihniyetlerle dilinden bihaber yaratıklar!


Sosyete, bizim kullandığımız söyleyiş Fransızcadan alıntı. Anlamı ise "topluluk".
Bizde önceleri "yüksek sosyete" denen zengin tabakaya sonradan kısaca "sosyete" denmeye başlanmıştır.


Gebermek, Eski Türkçede eski anlamı "şişmek" idi. Şimdi ise ölmenin kaba bir tabiri oldu. Yine anlam kayması denilebilir. Ölüp beklemiş hayvanların şişmesinden geliyor olsa gerek. (Gebe ve göbek sözcükleri de aynı kökten geliyor.)


Serbest, gerçek anlamı "baş bağı"dır (Farsça, ser: baş, best: bağ). İmza ve mühür gibi hukuki belgelerin bağlayıcı işareti anlamına geliyor. Daha önce “konfirme, belgeli” anlamında bir hukuk terimi iken şu an bizde "bağışık, muaf" anlamını kazanmıştır.


Ameliyat, Arapçadaki "amel" (iş, eylem) sözcüğünden geliyor. Gerçek anlamı, "işlemler, eylemler" demektir. Bizde ise, "yetkili uzmanın hastaya uyguladığı işlem" (genelde cerrahi) olarak kullanılıyor.


Delalet, Arapçada dalālat olarak geçer anlamı yol gösterme, işaret etme, delil olmadır. Bizde de delalet olarak kullanılıyor. Anlam ise aynı.


Meyhane, şarap evi demektir. 
May, Farsçada, Soğdcada, Zend dilinde ve Hint Avrupa anadilinde (medhu olarak geçer) mayalanmış içki anlamına gelmektedir, hane ise Farsçada bildiğimiz konut, ev anlamında Arapçada ise Arap rakamlarında basamakları ifade etmek için kullanılır.


Safsata, Yunancadaki "sophistes" bilgili, bilgisi olan anlamına geliyor. Türkçe ve Arapçada ise "gereksiz söz" anlamında kullanılıyor.


Ten, Türkçeye özgü olan “deri” anlamına 19. yy'dan önce rastlanmaz.
Farsçada “tan” olarak geçiyor ve bizdeki vücut, beden, gövde anlamını taşıyor.


Ensest, Fransızca ''inceste'' olarak geçiyor ve anlam bizdekiyle aynı, aile içi cinsel ilişki.
Not: Sıfat olarak kullanımı Türkçeye mahsustur.