evrene, nesnelere ve olaylara dair düşüncelerimi paylasmayı düşündüğüm alan (elçin)
11 Aralık 2011 Pazar
10 Aralık 2011 Cumartesi
ŞAİR EVLENMESİ- ŞİNASİ
ŞAİR EVLENMESİ
-BİR PERDELİK KOMEDİ-
OYNAYANLAR:
Müştak Bey: Şair, güveyi
Hikmet Efendi: Müştak Bey’in yakın dostu
Kumru Hanım: Müştak Bey’in sevgilisi
Sakine Hanım: Kumru’nun çirkin ablası
Ziba Dudu: Kılavuz Kadın
Habbe Kadın: Yenge kadın
Ebül-Laklaka: Nikahı kıyan kişi
Batak Ese: Mahalle bekçisi
Atak Köse: Mahalle çöpçüsü
Mahalleli: İki-üç kişi esnaftan
YAZAN: ŞİNASİ
Sadeleştiren:M. Ali SÜNGER
Mekan: Gelin odası... Arka planda yatak, oda genişçedir. Sahneye iki taraftan da giriş yapılabilir. Kapının biri selamlığa açılır. Odada Müştak Bey ve Hikmet Efendi ayaküstü konuşmaktadırlar.
MÜŞTAK BEY: Bu akşam güveyi giriyorum ya sevinçten havalara uçuyorum. Allah’tan bugün nikâhımız kıyıldı, az kalsın telâştan nikâhsız güveyi girecektim.
HİKMET EFENDİ: Hiç öyle şey olur mu?
MÜŞTAK BEY: Niye olmasın? Aşıklar dalgın olur. Buna aşık evlenmesi derler.
HİKMET EFENDİ: Acayip!
MÜŞTAK BEY: Öyle ya! Aşksız, sevgisiz, görücü usulüyle evlenenlere aşk olsun. Ben Kumru Hanımla niye evleniyorum; çünkü onu tanıyorum, seviyorum. Ne dersin onunla evlenmekte akıllılık etmemiş miyim?
HİKMET EFENDİ: Her halde öyledir.
MÜŞTAK BEY: Onun yüzü gibi huyu da güzel. Ben her halinden memnunum; fakat Kumru’nun o karga suratlı ablası olmasa!
HİKMET EFENDİ: Gerçekten... onun adı neydi?
MÜŞTAK BEY: Sakine midir, nedir... Cadı suratlının adını bile sevmiyorum.
HİKMET EFENDİ: Niçin?
MÜŞTAK BEY: Bize engel olduğu şöyle dursun, yüzünde meymenet yok karga suratlının... Yüzüne bakanın işi rast gitmiyor. Kırk beş yaşına gelmiş daha evlenememiş. Akıldan yana da pek nasibi yok. Böyle bir baldızım olduğundan alemden utanıyorum.
HİKMET EFENDİ: Eee, gülü seven dikenine katlanır.
MÜŞTAK BEY: Gel şunu sana vereyim be! Ama nikâhla ha! Geçinemeyecek ne varmış; ya o akıllanır, ya da sen çıldırırsın.
HİKMET EFENDİ: Sakın Kumru’nun yerine onu sana vermesinler! Olur mu olur. Büyük dururken küçüğü kocaya vermek pek adet değildir.
MÜŞTAK BEY: Yok, bak ben öyle şaka sevmem.
HİKMET EFENDİ: Biraz önce şakayla bana veriyordun ya?
MÜŞTAK BEY: Ben onu sana şakayla değil gerçekten vermek istiyorum.
HİKMET EFENDİ: Sus, özrün kabahatinden büyük.
MÜŞTAK BEY: Hiç de bile!
HİKMET EFENDİ: Yaaa!
MÜŞTAK BEY: Aman sus, kılavuzum Dudu Hanım geliyor. Galiba Kumrucuğumu getiriyorlar. Sen öbür odaya geç, birazdan yine görüşürüz.
( Hikmet Efendi çıkarken Ziba Dudu girer. )
ZİBA DUDU: Müjde evladım müjde! Müjdeliğimi peşin isterim: Gelin hanım geliyor yoldadır.
MÜŞTAK BEY: Ah Dudu teyzeciğim, sana nasıl teşekkür edeceğim, bilemiyorum.
ZİBA DUDU: Parayla, (Müştak’ın ceplerine bakar kalan son meteliğini de alır.) teşekkür edebilirsin.
MÜŞTAK BEY: Al, helâl olsun sana, al ( Sevincinden oynamaya başlar, katibim türküsünü söyleyerek oynar. )
ZİBA DUDU: Evladım biraz ağır başlı ol. Sen artık nikâhlı birisin,utan, utan!
MÜŞTAK BEY: Adam evlenirken utanır mı! Her neyse sen dışarıda bekleyedur, ben utanma talimi yapayım.
( Ziba Dudu çıkar. )
MÜŞTAK BEY: ( Kendi kendine ) Şimdi benim Kumrum kafesine girecek ha! Ah, bir kere kanadının altına girebilseydim... Yalnız insan kısmı paraya düşkün olur. Kumrum da paraya düşkünse! ( Ceplerini açar, iki yana sallar. ) Cepte para da kalmadı. Bir de yüz görümlüğü var. Ne yapmalı acaba!...
Adam sende o da kolay; şöyle birkaç kıta şiir okurum olur biter.
Bir kumrusun sen taba muvafık
Yapsam yuvanı sinemde layık
Can ü gönülden ben oldum aşık
Yapsam yuvanı sinemde layık
Benim gibi fakir bir şairin vereceği yüz görümlüğü ancak bu kadar olur.
( Ziba Dudu ve Habbe Kadın gelinin/Sakine'nin/ koluna girmiş şekilde içeri girerler. )
ZİBA DUDU: Evladım gelin hanımı getirdim. gel koluna gir de köşeye oturt.
MÜŞTAK BEY: ( Sevincinden türlü hareketler yaparak gelini karşılamaya gider.) Amanın... (Gelini görür görmez bayılır.)
ZİBA DUDU: A dostlar! Damat Bey gelin hanımı görür görmez sevincinden bayıldı.
HABBE KADIN: Damat Bey, kalk!
ZİBA DUDU: (Damadın yüzüne bir bardak su serper.) Kalk haydi sevinçten bayılmanın sırası değil.
MÜŞTAK BEY: Ben sevincimden bayılmıyorum, üzüntümden yüreğime iniyor. Ah, ah...
HABBE KADIN: ( Ziba Dudu’ya ) Aaaa, zavallı gelin hanımı bir titreme aldı. Sakın al basmasın. (Sakine Hanım’ı sandalyeye oturtur.)
MÜŞTAK BEY:Nedir bu?
ZİBA DUDU: İşte sana ömür boyu can yoldaşı olacak olan sevgili karın Sakine Hanım.
MÜŞTAK BEY: O bana can yoldaşı olacağına benim canım çıksa daha canıma minnet.
ZİBA DUDU: ( Habbe Kadın’a ) Damat Bey sayıklamaya başladı. Galiba sevincinden aklını kaybetti.
HABBE KADIN: (Ziba Dudu’ya ) Zavallı sevgilisine kavuştuğu için sevinç delisi oldu.
MÜŞTAK BEY: Ah, ah, ah... (hüzünlü)
ZİBA DUDU: Ağlama, sen ağlayacağına düşmanların ağlasın.
MÜŞTAK BEY: Ah, düşmanlarım bu halimi bilse nasıl gülerler.
ZİBA DUDU: Haydi oğlum gelin hanımın duvağını aç da yüzünü gör. Biraz gönlün açılır.
MÜŞTAK BEY: Şeytan görsün yüzünü!
ZİBA DUDU: Aç evladım, aç! Sevgilin olup olmadığına şüphen kalmasın. (Habbe ile beraber Müştak’ı gelinin duvağını açması için zorlarlar. )
MÜŞTAK BEY: İstemem! (Elini çekerken Sakine hanımın duvağı ile iğreti saçı eline ilişir, elinde kalır. Sakine’nin yüzü ve ak saçları açılır.) Bu ne?
ZİBA DUDU: Vaaay! Zavallı kızcağızın sırma gibi nazik saçlarını yolup çıkardı.
MÜŞTAK BEY: Haklısın, beyaz saçları sırma gibi. Baksana, nasıl parlıyor.
ZİBA DUDU: Ay, bu laf geline değil, yenge kadınla banadır. Ben sana laf atmayı gösteririm. ( Habbe’ye ) Haydi yenge kadın! Gelin hanımı çabuk dışarı çıkar da nikâhını kıyan efendiyi çağırt. Yandaki kahvededir. Mahalleliyi alsın da gelsin şuna laf anlatsınlar.
( Habbe Kadın gelini dışarı çıkarır. )
MÜŞTAK BEY: Mahalleli beni zorla mı güvey koyacak?
ZİBA DUDU: Evet ya güvey koyarlar, ya hapse.
MÜŞTAK BEY: Böyle bir karıyla bir evde yatmaktansa, rahat rahat hapiste yatmak bence daha iyidir.
ZİBA DUDU: Hele sen bir hapse gir de bak, başına ne dertler gelir.
MÜŞTAK BEY: Adam sende!... Sayende peyda ettiğim borçlularımın duaları sayesinde sapasağlam yaşarım.
ZİBA DUDU: Ya, kazara hasta olursan?
MÜŞTAK BEY: Borçlularım da bana doktor göndermeyip baktırmazlarsa? Ben de ölürsem?
ZİBA DUDU: Ay n’olur sanki?
MÜŞTAK BEY: Sonra kendilerine büyük zararım dokunur.
ZİBA DUDU: Ne zararın dokunacakmış?
MÜŞTAK BEY: Vallahi onlara inat ölürüm hâ!
( Habbe Kadın, Ebül-Laklaka, Batak Ese ve Mahalleli girerler. )
EBÜL-LAKLAKA: (Başında bir mendil, pijamalarla, lisanı ile ayınları çatlatarak, kafları patlatarak) Beni böyle uykudan kaldırıp, rahatsız etmenizin sebebi nedir? Böyle, ortaoyununa çıkar gibi, bakın şu kıyafetime? Ayıp, ayıp...
ZİBA DUDU: (Entarisinin kenarıyla başını örterek Ebül- Laklaka’nın elini öper.) Amanın efendim, güveyi olacak şu herif isteyerek aldığı hanımı şimdi istemiyor. Bütün saçını başını yoldu. O şöyle dursun, yenge kadınla bana etmediği edepsizlik kalmadı. Size anlatmaya utanıyorum.
EBÜL-LAKLAKA: (Müştak Bey’e) Vay namussuz vay!
MÜŞTAK BEY: Efendim müsaade ediniz bendeniz de bildiğim kadar hakikati size anlatayım.
EBÜL-LAKLAKA: Sen sus sefil! Zavallı hatun yalan mı söyleyecek?
ZİBA DUDU: Efendim bu kızı mutlaka almalıdır.
EBÜL-LAKLAKA: Almalı ya! Almazsa ırzına leke sürmüş olur. (Mahalleliye) Öyle değil mi komşular?
MAHALLELİ: Hay hay!
MÜŞTAK BEY: Alamam efendim! Bunda bir yanlışlık var. Zira bana nikah ettiğiniz kız bu değildir. Bunun küçüğüdür. Ben onu isterim.
EBÜL-LAKLAKA: Hayır, sana nikah ettiğim büyük kızdır.
MÜŞTAK BEY: Değildir.
EBÜL-LAKLAKA: Vay! Sen beni de yalancı çıkarıyorsun ha? Bu ne yüzsüzlük!
BATAK ESE: Efendi, biliyo musunuz ki, ben bunun daha bilmem nelerini bilürün. Durun size deyivereyin. Bekçi olduğum için geceleri mahallede dolanurkene bazen buna rast geliyom. Bi kere gendüsüne “nirden geliyon?” diyin soracak oldum. Bana ne garşuluk verse beğenürsünüz. “Tiyatoradan geliyom.“ dimesin mi? Bu beni maskaralığa almak dimek değüldür de nedür? Bakın şu ahmağa!
MÜŞTAK BEY: Vay ferasetli adam vay!
BATAK ESE: Feres atlı adam sensin, ulan hayvan! Bana kötü laf söyleyüp durma. Şimdi sana fan-fin demeyi gösterürüm!
EBÜL-LAKLAKA: Bu herif hem edepsiz, hem deli.
BATAK ESE: Bana kalırsa hem hapishaneye koymalı, hem tımarhaneye.
EBÜL-LAKLAKA: Bana sorarsanız bu edepsizi bir daha mahallemizde oturtmayalım. Artık istemeyiz!
MAHALLELİ: İstemeyiz!
(Atak Köse girer.)
ATAK KÖSE: (Elinde kürek, omzunda süpürge ile) İstemeyüz!
(Hikmet Efendi girer.)
HİKMET EFENDİ: (Atak Köse’ye) Ne istemiyorsunuz?
ATAK KÖSE: Ben ne bileyüm! Mahalleli istemeyüz diyor ben de öyle diyom. Elbette mahalleli öyle dimekde haklıdur.
HİKMET EFENDİ: Ay! Mahalleli nede haklıdır?
ATAK KÖSE: Haklı olduğunu pek iyi bilürüm. Ama hangi konuda haklı olduğunu bilmem.
HİKMET EFENDİ: Öyleyse bilmediğin şeye neden karışıyorsun?
ATAK KÖSE: Vay! Niye garışmam? Ben de bu mahallenin galbur üstüne gelenlerinden değül müyüm?
HİKMET EFENDİ: Sen kim oluyorsun?
ATAK KÖSE: Sen daha benim kim olduğumu bilmiyon mu?
HİKMET EFENDİ: Hayır.
ATAK KÖSE: Öyleyse, sen de bilmedüğünü niye soruyon? Hay cahil hay! Şimdi sana anlatacak mıyın ki, ben dehey öteki mahallede çöpçü başıyım diye?
HİKMET EFENDİ: Hay şaşkın hay!
ATAK KÖSE: Senin de aklın olsaydı benim gibi şaşkın olurdun.
EBÜL-LAKLAKA: Sen şimdi şu edepsize arka çıkıyorsun ha? Suça göz yummak suç işlemekle birdir. Sen de onun gibi cezaya layıksın.
HİKMET EFENDİ: Aman efendim, ben kendi suçumu anladım, ama onun suçu n’oluyor anlayamadım?
EBÜL-LAKLAKA: Daha ne olsun? Kendisine nikahladığım kızı istemiyor da onun küçüğünü istiyor. Bu ne demektir?
HİKMET EFENDİ: Efendim sinirlenmeyiniz. (Gizlice bir tomar para gösterir.) Küçük kızı senden isteriz.
BATAK ESE: Efendi nedir o? Rüşvet mi alıyonuz?
EBÜL-LAKLAKA: Ben öyle şey kabul eder miyim? İstemem. (Gizlice Hikmet Efendi’ye) Yan cebime koy. (Hikmet Efendi parayı yan cebine koyar.)
ATAK KÖSE: Gizlice “Yan cebime koy.” mu diyosunuz?
EBÜL-LAKLAKA: Hayıır. Yan cenubîmde, yan tarafımda, durma git diyorum. Benden şüphelenmeyin diye...
BATAK ESE: Galiba parayı almışa benziyosunuz.
EBÜL-LAKLAKA: Haşa, sümme haşa. Eğer paraya elimi sürdümse elim kırılsın.
HİKMET EFENDİ: Aman efendim, gerçek neyse hakkıyla ortaya çıksın da, ona göre gerekeni yapınız.
EBÜL-LAKLAKA: Böyle kibarca derdinizi anlatışınızdan gönlümdeki öfke gitti de yerine merhamet geldi. (Mahalleliye) Yahu mahalleli! Ben bu işte başka bir hakkaniyet görmeye başladım. Zira sonradan aklıma bir şey geldi.
MAHALLELİ: Nedir o?
EBÜL-LAKLAKA: Hani nikahını kıydığım büyük kızdır diye söylemiştim ya?
MAHALLELİ: Öyle ya!
EBÜL-LAKLAKA: Fakat büyük kız derken yaşta büyük değil, boyda büyük demek istemiştim. Zira büyük kız kırk yaşını geçtiği için damat beyin dengi olamaz. İşte benim bildiğim bu kadardır. Böyle olduğuna her zaman ve her mekanda şahitlik ederim.
BATAK ESE: Siz böyle dedikten keli bize şey yapmak düşer. Tasdik etmek...
MAHALLELİ: Hay hay!
EBÜL-LAKLAKA: (Habbe Kadın’a) Yenge kadın! Boyda büyük, yani yaşta küçük olan gelin hanımı getir de kendi elimle damat beye teslim edeyim; bir daha yanlışlık olmasın. (Habbe Kadın çıkar.) (Hikmet Efendi’ye) Daha başka yanlış şeyler varsa düzelteyim; zira böyle hizmetlerde bulunmayı kendime bir borç bilirim.
BATAK ESE: (Müştak Bey’e) Beyefendi, deminden söyledüğüm lafların hepicüğü şaka içündü. Sizi güldürüp eğlendürmek istiyodum.
ATAK KÖSE: (Hikmet Efendi’ye) Efendim, tövbe olsun, bi daha mahallenin çöpünden başka bir işine garuşursam adam değülüm.
( Habbe Kadın ve Kumru Hanım girerler. Kumru ağlar gibi gözlerini ovuşturur. Bir yandan da Müştak’a bakar.)
HABBE KADIN: İşte efendim, asıl gelin hanım!
EBÜL-LAKLAKA: (Habbe Kadın’a) O niye ağlıyor? Sakın damat beyimizi istememezlik etmesin?
HABBE KADIN: (Kumru ile kulak kulağa fısıldaştıktan sonra ) Efendim ağlamasının sebebini sordum, anladım. Öyle zannettiğiniz gibi değilmiş.
EBÜL-LAKLAKA: Nasılmış?
HABBE KADIN: Zavallı önce, damat beye varamadım, diye üzüntüden çok ağlamış. İşte o boş yere döktüğü gözyaşlarına acımış da şimdi de ona ağlıyormuş.
EBÜL-LAKLAKA: Ağladığını gördükçe çok üzülüyorum. Yeter artık hanım kızım. (Kumru ile Müştak’ı el ele tutuşturur.) Alınız efendim yüzünü güldürmenin çaresine bakınız. Ömür boyu mutlu olun, bir yastıkta kocayın. (Hikmet Efendi’ye) Benim halledebileceğim bir işiniz kaldı mı?
HİKMET EFENDİ: Hayır efendim. Fakat güvey ve gelinden başka evdekilerin hepsini götürmenizi rica etsem!
EBÜL-LAKLAKA: Rica neymiş, emrediniz efendim! (Mahalleliye) Haydi mahalleli! (Ziba Dudu’ya) Haydi kılavuz kadın! (Habbe Kadın’a) haydi yenge kadın!
(Hepsi çıkar. Sadece gelin, güveyi ve Hikmet kalır.)
MÜŞTAK BEY: (Kumru’nun yanına oturmuş, hayran hayran seyrederken) Sen mahalleliyle gitmiyor musun? Senin burda bir işin kaldı mı?
HİKMET EFENDİ: Hayır. Sana iki çift lafım var.
MÜŞTAK BEY: Sabahleyin gel de iki bin çiftini söyle. Bak o zaman nasıl can kulağıyla dinlerim.
HİKMET EFENDİ: Yok, yok! Şimdi söyleyeceğim.
MÜŞTAK BEY: E, haydi o zaman çabuk ol. (Başını Kumru’dan yana çevirir Hikmet’in lafına kulak vermez.)
HİKMET EFENDİ: Ey benim sevgili dostum!
MÜŞTAK BEY: Daha bitmedi mi?
HİKMET EFENDİ: Dur bakalım daha başlamadım.
MÜŞTAK BEY: Amma uzunmuş ha!
HİKMET EFENDİ: Benim gibi bir dostuna danışmadan evlendiğine tövbe mi?
MÜŞTAK BEY: Amaan sen de günah mı çıkarıyorsun nedir bu?
HİKMET EFENDİ: İşte kendi menfaati için aşk ve muhabbet tellallığına kalkışan kılavuz kısmının sözüne güvenenin hali budur.
MÜŞTAK BEY: Dostum! Bak, gideceğin yere geç kalıyorsun.
HİKMET EFENDİ: Sen ve eşin birbirinizi her yönden tanıdığınız halde, evlenirken başınıza neler geldi?
MÜŞTAK BEY: Evlenmeden önce istihareye yatmak istiyordum, unutmuşum. Aklıma gelmişken gidip yatayım. Göreceğim rüyaları sabahleyin sana tabir ettiririm.
HİKMET EFENDİ: Ya görücü usulü evlenenlerin hali nasıl olur? Ötesini var sen düşün.
MÜŞTAK BEY: (Gözlerini ovuşturarak ) Offf! Nasihat sıkıntısından uykum geldi. Azıcık kestirsem olmaz mı?
HİKMET EFENDİ: İşte ben gidiyorum. Artık ne yaparsan yap. Fakat aldığın dersi unutma.
MÜŞTAK BEY: Dostum, hiç unutur muyum? Ben o dersi alıncaya kadar az mı zahmet çektim? Her neyse evlenmenin ilmini öğrendim. İnşallah uygulamada güçlük çekmem de Kumrumla kumrular gibi yaşayıp gideriz.
( Müzik girer: Bir kumrusun sen... )
( Hikmet çıkar. Kumru ve Müştak birbirine sarılır.)
S O N
SİNEKLER OYUN METNİ
“SİNEKLER”
KOLAJ ( Gökhan Barış Özdener in düzenlemesiyle)
Aisiklos
Jean Paul Sartre
Jean Genet
EÜTT 2001
EÜTT'2001- SİNEKLER
1.Perde
1.Sahne
Sahne karanlıktır. Jüpiter (black light altında) ellerinde beyaz eldivenler ayaklarında beyaz pabuçlar vardır. Black light yanar söner Yıldırım düşmesi sesleri . Alttan (Arıların dansı) bir müzik duyulur.
Jüpiter : Canlanın! Canlanın! Duyduğuma göre buraya geliyormuş! Halkına özgürlük getirmeye! (güler) Ağları parçalayın bir sinek gördünüz mü hiç? Hadi canlanın! Oyun başlıyor! Kendisi bile şaşacak ne olduğuna. Ağların içine giren sinek nasıl olurda bu ağları parçalayacağını düşünür? (güler. Ellerini bu konuşma sirasinda bir orkestra şefi gibi kullanir.)
Arka planda sırtı sokağa dönük evler. Duvarların önünde solda ellerinde şarap testileri olan yarım daire şeklinde kara giysili kadınlar. Giysilerinin altından yaldızlı giysilerinin etek uçları görünür. Erinyeler smokine benzeyen kostümleri, uzun burunları ve beyaz perukları ile bazılarında silindir şapkaları sağdan Jüpiter heykelini iterek sahneye getirirler. Heykel gelirken Jüpiter soldan çıkar. Erinyeler kadınların ve köşede şarap içen budalanın üzerinden örümcek ağlarını alırlar. Gülerek Jüpiter’in peşinden çıkarlar. Kırmızı bir ışık yanar. Kadınlar şarapları ağızlarına dikip heykele dökerek heykelin etrafında dönerler. Suratları yaşlıdır ama buna rağmen hareketlerinde bir çeviklik vardır. Işık saraya döner.
Orestes ile Agamemnon gelirler. Agamemnonun başi kanlar içindedir. Gögsünde bir hançer elbisesinde kanlar. Şehir duvarlari kan içindedir.
Arkadan sesler : Yinede belirtidir bu belirtilerse boşuna degil . Hey ulu ve korkunç tanrim onlarin gelmesi düzeni bozacak. Yakinda savaş patlayacak.
Orestes: Hey kadınlar ! (Hepsi bir çığlık kopararak geri dönerler.)
Öğretmen: Ne çok değişmiş her şey. (kadınlara bakarak)
Orestes : Bakın ben yolcuyum. Küçük bir bilgi istiyorum sizden! (Kadınlar gerileyerek yere tükürürler.)
Öğretmen: Benim krallığında yabancılara böyle davranılmazdı.
Orestes: Beygir karılar! Görenlerde çekiciliklerine tutuldum sanacaklar.
Bir ses:İnsanlarız. Bu gün Agamemnon’un ölümünün yıldönümü. Eğlenmeye bakalım.
Öğretmen: Nereye gitsek hep aynı dehşet çığlıkları, aynı kaçışmalar, kör edici sokaklarda hep bu garip törenler. Tuu! Sonra bu güneş! (gözleri kamaşmiş) Güneşten daha ugursuz bir şey var midir?
Orestes: (kızgın) Ben burada doğdum.
Öğretmen: Burası benimde yaşadığım yerdi. Yerinde olsam bununla övünmezdim.
Orestes :Uzun etme! Onu bulmamız lazım. Hadi çal şu kapıyı! ( Öğretmen duralar Orestes güler. )
Öğretmen: E ama yeter be!
Orestes: Tamam. Tamam. Kapıyı çalamayacağını unutmuşum. (Kendisi çalmaya gider. Kapıyı çalar.)
Öğretmen: Ne bekliyorsun? Konuşacaklarini mi? Bak azicik şu evlere, bakta söyle? Pencereleri nerede? Sokaga kiçlarini dönmüşler. Tipki buradaki insanlarin bize kiçlarini döndügü gibi.
Bir ses: Ne istiyorsunuz?
Orestes: Bir şey soracaktim. Acaba şeyin nerede...
Bir ses: Cirriculum vitae (Kapı birden kapanır)
Öğretmen: Bu kadar yetmez mi!
Orestes: Tamam vazgeçiyorum! Bak! Şurada biri var! (Budalaya yaklaşir. Budala elinde içki şişesiyle oturup olanlari seyreder) Size bir şey soracaktim.
Budala: İlk önce yabancılara karşı geleneksel tavrımızı sergileyeyim sana (Orestes’in suratına tükürür ve kahkahalarla güler. Orestes şaşkınlıkla birkaç adım geriler.) Burada yabancıları pek sevmezler. Yoksa bunu öğrenmedin mi hala!
Orestes: Öğrendik öğrenmesine ama...
Budala: Öğrendik ha! ( Bir yükseltinin üzerine çıkar. Kollarını açarak konuşur.) Öğrendiniz! İki kişi misiniz? ( Sendeler) Yoksa ben şarabi fazla mi kaçirdim?
Öğretmen: ( Umuda kapılmıştır.) Baksana bu adam beni görüyor.
Budala: O neydi O! ( Sendeler yer düşer.) O ses neydi öyle? Yoksa sen şu karnindan konuşanlardan misin?
Budala: Yoksa sen Orestes misin ha?
Öğretmen: Aa bunu nereden bildi!
Budala: Bak yine yaptın işte! Vay anasını ben içkiyi fazla kaçırmış olacağım!
Orestes: Benim Orestes olduğumu nereden çıkardınız?
Budala: Yabancılardan kaçılması gerekir dostum! ( yeni bir içki açar) Sen de yabancı olduğuna göre Orestes olmalısın.
Öğretmen: Peki Orestes’ten neden korkulması gerekiyormuş?
Orestes: Sen sus bakalım! Neler olup bittiğini öğrenmek için sus. Yoksa adamı korkutacağız.
Budala: ( Orestes’in etrafında dönerek) Vay anasını! Kendin sorup kendin cevaplıyorsan bana gerek yok!
Orestes: Yanılmış olacaksınız. Neden yabancılardan kaçınılması gerek?
Budala: Bununla bu kadar ilgilendiğine göre Orestes sensindir! Neyse. ( Kralı taklit ederek ) Yüce Kralımız Aigisthos Agamemnon’u öldürüp tahtına geçtiği zaman; Agamemnon’un oğlu Orestes’i öldürmesi için muhafızlarına verdi. Ama o günden beri küçük bir kuşku kemirir durur içimi... Ya Orestes ölmediyse? Ya gelip onun koca kıçını tahtından ederse ( güler) Düzeni değiştirenler, düzenin değişmesini istemez delikanlı. Bu yüzden dışarıdan gelenlerle konuşmak yasak edildi!
Öğretmen: Alçak! Elimden gelse bir kaşik suda bogarim onu!
Budala: ( Orestes’e) Hı! Demek öyle. Sakin ol delikanlı burada yerin kulağı vardır. Aigisthos bir duyarsa yaşatmaz seni.
Orestes : Ben bir şey demedim yanliş duymuş olacaksiniz.
Budala: Vicdanının sesi mi yoksa duyduğum? (güler)
Öğretmen: Peki sen nasıl böyle konuşabiliyorsun?
Budala: (Orestes’e) Buradakiler bana pek inanmazlar . Oturup alay ederler. Ama cinayetleri seyredip iki karılarının gereksinimlerini karşıladılar gökyüzündeki kralımız Jüpiter’e adaklarını sundular mı her şey tamamdır.
Orestes: Jüpiter’e pek de inanmıyorsunuz herhalde.
Budala: Yo! Benden çok ona inanan yoktur. Şarap tanrisi bir günü içip sarhoş olmaya ayirdi. Bense her gün şu heykelin dibinde, şarabimi havaya dikip bize bu düzeni getirdigi için ona dua ederim.
Öğretmen: Peki Aigisthos nasıl bir kraldır?
Budala: (Orestes’e) Artık şaşırmıyorum sana. Çok iyidir o! Bütçesi açık olsa da bir buyrukta açığı ortadan kaldırır. Buranın insanları için sokakta sefil görünmek adet olmuştur. Aigisthos halkin karşisina heybetli zirhiyla çiktiginda heybeti bir kat daha artsin diye.
Orestes: Aigisthos halkını sefilleştiriyorsa niçin kimse ona karşı çıkmıyor?
Budala: Daha bir bok anlamadın değil mi? Biraz akıl yürüt! Görünüşe aldanma Bir karşı çıkış yoksa halkın evlerinde ipek kumaşlar, Altın yaldızlar içinde yüzmesindendir. Evlerin kıçı niçin sokağa dönük sanıyorsun? Burada fakirlik ve alçak gönüllülük sadece yabancılara karşıdır.
Öğretmen: Evlerin kıçının neden sokağa dönük olduğu anlaşıldı.
Orestes: (Öğretmene bakarak) Agamemnon’un krallığında idamlar yasaklanmıştı , halk refah içindeydi.
Öğretmen: O zamanın özgürlüğü yerini sıkıyönetime bıraktı demek.
Budala: Hala anlamadın! Agamemnon salaklığına doymadı! ( Öğretmen sinirlenir.) İdamları yasakladın mı insanlar sıkıntıda patlar. Kan görmek için can atar dururlar. Bu yüzden onun öldürülmesine kimse gıkını çıkarmadı.
Orestes: Anlamıyorum.
(Öğretmen Budalaya vurmaya çalışır ancak bunu yapmaya çalıştığı her an Budala farkında olmadan hareket ederek yumruklardan kurtulur. Öğretmen yorgun düşerek vurmaktan vazgeçer.)
Budala: (Orestes’e) Sizde içkiyi fazla kaçırdınız ha!(güler) Ama görüyorsun her yer sineklerin salyalarıyla kaplı. (Dekordan sarkan örümcek ağlarını gösterir) Erinyeler vardır. Jüpiter’in kızları, kafam biraz iyi oldu mu onları görmeye başlarım. Dinle, seslerini duyuyor musun? (Güler) Kanımca onlar Elektra. Ah ah! Buradaki tek güzel insan o da!
Orestes: Sizden bir şey ögrenecektim. Elektra’yi nerede bulabilirim?
Budala: Bu kadar konuşma yeter bakalim! Hadi bir şarap parasi çikta keyfimizi bulalim. ( Orestes Budalaya biraz para verir.) Beni yalnız bırak bakalım sevgilim gelecek. Şu tarafa doğru git.( sağdaki kulis kapısını gösterir)
(budalanın üzerine kırmızı ışık yanar, müzik sesi artar. Orestes ve Öğretmen sağ tarafa doğru yürürler,karşılarına Jüpiter çıkar. Orestes’le çarpışırlar. Kördür.)
Budalanın sesi:Buldunuz mu? Güzel miymiş?
(müzik iyice yükselir. Budalanın kahkahaları müzikle kaybolur. Müzik hafifler. Soldan Erinyeler çıkarlar. Koca göbekleri vardır. Budalanın etrafını sararlar. Gülüşmeler. Seks ayinleri. Bu sahneye eş zamanlı olarak Jüpiter’le diğerleri konuşmaya başlar.)
Jüpiter: ( tabutuyla yere yuvarlanır. Orestes adamı kaldırır.) Merhaba kusuruma bakmayın. Gözlerim görmez de.
Orestes: Buyur bakalım. Bu da körmüş.
Orestes: Kiminle tanışıyorum acaba?
Jüpiter: Adım Demetrios’tur.
(saraydan korkunç haykırışlar gelir)
Orestes: Vay vay vay! Şu seslere bak! Hiç de hoş şeyler degil bunlar, bana kalirsa gitsek daha iyi olacak.
Öğretmen: Sus! (Budalanın üzerindeki ışık söner. Nokta spot Jüpiter ve ötekileri aydınlatır.) Hiçbir yere gitmeyeceğiz.
Jüpiter: Korkacak bir şey yok. Ölüler bayrami bugün. Bu çigliklarda törenin başladigini gösteriyor.
Orestes: Argos hakkında çok şey bilir gibisiniz.
(Jüpiter’in sırtında bir tabut vardır.)
Jüpiter: İşim düştükçe gelirim buralara. Troya Savaşından sonra Kral Agamemnon’un dönüşünde de buradaydım. Sinekler yoktu o sıralarda. Argos küçük bir taşra kentinden başka bir şey değildi. Kltemnestra ile şimdiki Kral Aigisthos surların üzerinde göründü. Argoslular onları gördü. Korkunç bir şey olacak diye düşündüler. Ama hiçbir şey söylemediler. Bilirsiniz herhalde; Aigisthos, Kraliçe Kltemnestra’nın sevgilisiydi. Korkak ve haz düşkünü bir adamdır.
Öğretmen: peki siz hiçbir şey söylemediniz mi?
Jüpiter: kızdın mı delikanlı? Pek sevindim doğrusu, duygularınızın arılığı gösteriyor kızgınlığınızı. Hayır hiçbir şey söylemedim.(tabutu indirip üzerine oturur) Buralı değildim. Beni ilgilendirmezdi. Ben sadece ihtiyaç olduğunda gelirim. Gerisini buradakiler halleder. (güler)
Orestes: Böylece katil saltanat sürüyor. 15 yıl mutlu yaşadı. Ben de tanrıları doğru sanırdım.
Jüpiter: Ya! Bu kadar çabuk suçlamayın tanrıları. Her zaman cezalandırmak mı gerekir ? Bu partiyi düzen yararına kullanmak daha iyi değil mi?
Öğretmen : Böyle mi yaptılar?
Jüpiter: (öğretmene bakarak) Sinekleri yolladılar.
Öğretmen: Sineklerin bununla ne ilgisi var?
Jüpiter: Olmaz olur mu?( sahneye korka korka yürüyen bir kadın girer. Duvarın dibinde ilerlemektedir.) Şuna bakarak yargilayin yaptiklarini şurada duvari siyirarak ufak kara ayaklarinin üzerinde yürüyen şu kocamiş bok böcegini görüyor musunuz? Pencerelerin ayaklarinda kaynaşan böcekleri güzel bir örnegi işte.( yüzünü saklar, yaşli kadinin üzerine atilir, tutup sahne önüne getirir.) İşte avım. Şu çirkinliğe bakın.( kadının peçesini kaldırır.) Söyle bakalım koca karı kimden saklanıyorsun? Hadi konuş, konuşursan bırakırım seni yoksa!( tabutun kapağını ayağıyla devirir, kadını tabutun içine sokmaya çalışarak)
Yaşli kadin: Bağışlayın efendim. Bağışlayın. Argos’ta böyle giyinirler.
Jüpiter: Bunlar ne öyleyse.( kadının üzerindekileri sıyırır. Altın yıldızlı giysiler çıkar ortaya) Kimden saklanıyorsun bir kere.
Orestes: Bırakın kadını!
Jüpiter: Sen karışma. Öğrenmek istiyorsan iyi seyret.(kadına) Epeyce yaşlisin. Kralin korkunç çigliklarini duymuşsundur. Ne yaptin o zaman? ( öğretmenle Orestes’in üzerindeki ışık söner, dönerler.)
Yaşli kadin: Ne yapabilirim. Kocam tarladaydı. Kapıyı sürgüledim.
Jüpiter: Evet evet. Sonra daha iyi duymak için pencereyi araladın, dışarıyı gözetledin, soluğunu tutmuştun, kalçalarının arasında garip bir gıdıklanma vardı.
Yaşli kadin: (zevkle) Ah! Devam edin konuşmaya.( kadın Jüpiter’in bacaklarına sarılır, başını karnına yaslar.)
Jüpiter: İyi sevişmişsindir o gece. Tam bir şenlikti değil mi?
Yaşli kadin: Ah! Efendimiz çok güzel bir şenlikti. ( Kadın kendini okşamaya başlar) Efendim bir ölü müsünüz siz?
Jüpiter: Ölü mü? Hadi oradan deli karı! Ne olduğuma aldırma sen. Kendinle ilgilen de pişmanlığınla günahını bağışlat.( kadından kurtulur)
Yaşli kadin: ( yalvarırcasına) Ah efendim, çok pişmanim. Bir bilseniz ne kadar pişmanlik duydugumu. ( sürünerek Jüpiter’e yaklaşir, Jüpiter kadina bir tekme atar. Kadin bagirir; zevkle aci arasi bir çiglik.)
Yaşli kadin: Devam edin efendimiz. ( Jüpiter bir daha vurur, kadın zevkle inler.)
Jüpiter: Hayır! Çek arabanı bakalım, yıllanmış çirkef!
Yaşli kadin: ( birden ayağa kalkıp Jüpiter’e saldırır) Sen koca bir serserisin. Sen hiç bok böceği görmemişsin!
Jüpiter: ( birden kibarlaşarak) Neler söylüyorsunuz. Hakaret bu söylediğiniz.
Yaşli kadin: Hakaret ha! Al sana ( Jüpiter dizini tutar ve dehşetle bagirir.) Ama sen hoşlanmiyorsun bundan nasil olur? ( çok şaşirir)
Jüpiter: Ne sandın; bu oyun yabancılarla oynanmaz değil mi? ( kukuletasını açar.) Kadın geriler ve Jüpiter’in ayakları dibine tükürür.
Yaşli kadin: Yabancı! Yabancı! ( Kadın sıvışır)
( Jüpiter elini kaldırır. Orestes ve Öğretmen üzerindeki ışık yanar.)
Orestes: Kimsiniz siz?
Jüpiter: Kim olduğumun ne önemi var.
Öğretmen:Sizin kör olduğunuzu sanıyorduk!
Jüpiter: Körüm!
Orestes: Kadını nasıl fark ettiniz öyleyse. Hem görüyormuş gibi davranıyordunuz ona.
Jüpiter: (Öğretmene) Size de öyle davranmıyor muyum? Sadece sesinizi duyuyorum. Gördünüz ya! Kadın acı çekmekten hoşlanıyor.
Öğretmen: Şaşirdik dogrusu. Niye sizin yabanci oldugunuzu ögrenince çildirmiş gibi kaçti.
Jüpiter: Pişmanlik oyunu! (güler) Bunu sadece kendi aralarında oynarlar. Tanrılardan söz ediyorduk. Söyleyin bakalım Aigisthos’u cezalandırmak mı gerekirdi?
Orestes: Gerekirdi.... Adam! Ne bileyim ne gerekirdi! Vız gelir bana ;ben de buralı değilim. Aigisthos pişman mı?
Jüpiter: (güler) Aigisthos mu? Hiç sanmam. Bütün şehir onun adina pişmanlik duyuyor nasilsa. ( saraydan korkunç haykırışlar) Dinleyin krallarının ulumalarını her ölüm yıldönümünde canlandırırlar böyle! Şimdiyse buranın halkı ne kadar gönlüme göre. Aslında hep öyleydi ya!
Öğretmen: Gönlünüze göre mi?
Jüpiter: Bırakın, bırakın. Ben kendi kendime konuşuyorum. Tanrıların gönlüne güre demek istedim.
Orestes: Öyle mi? Kana bulanmış duvarlar, sinekler,ıssız sokaklar,öldürülmüş adam suratlı bir tanrı, bu dayanılmaz çığlıklar?Bu mu Jüpiter’in sevdiği?
Jüpiter: tanrıları yargılamayın delikanlı, acı gözleri vardır. ( sessizlik)
Orestes: Yanılmıyorsam Agamemnon’un bir kızı olacaktı öğle değil mi? Elektra adında bir kız.
Jüpiter: Evet burada Aigisthos’un sarayında yaşıyor. Bir de oğlu vardı. Orestes adında ölmüş diyorlar.
Orestes:Ölmüş mü? Öyle ya!..
Öğretmen: Evet .Elbette biliyorsun öldüğünü, tahtını korumak için Aigisthos onun öldürülmesini emretmişti.
Jüpiter: Kimileri yaşadigini söylüyordu. Aigisthos’ta bundan kuşkulanir. Ben de ölmüş olmasini isterdim.
Orestes: Neden?
Jüpiter: Bir gün buraya geldiğini düşün!
Öğretmen:Eee...
Jüpiter: Ne olacak! Onunla karşilaşsaydim derdim ki, Söyle derdim ona delikanli.... Evet, delikanli derdim ona, öyle ya yaşiyorsa senin yaşindadir. Adini ögrenebilir miyim?
Orestes: Adım Philebos.
Jüpiter: (rahatlamış görünür, kuşkuyla) Çok güzel. İşte şöyle derdim ona delikanlı gidin buradan! Sineklerin cirit attığı bir kent için ne yapabilirsiniz? Pişmanlık oyununa sizi almazlar. İçleri rahat, onlar Aigisthos’un halkı. Aigisthos’ta onların kralı. Bu düzenden memnunlar. Hem Aigisthos’u öldürseniz ne olacak düzen değişecek mi? Eğer ısrar edersen olmasını istediğinin tersine neden olacaksın. Korkunç bir yıkım çökecek üzerine. Öldüğünde tüm Bu rezillikleri seyrediyor olacaksın. Ruhun hiç kurtulamayacak bu azaptan.
Orestes: Böyle mi derdin ona? Bakın bende derdim ki... ( Öğretmen öksürür. Bakışlarıyla birbirlerini tutarlar) Ne yanıt verirdim bilmem. Belki de haklısınız, Hem bu iş beni hiç ilgilendirmez.
Jüpiter: Çok güzel ( Tabutunu sırtlanır. Orestes yardım eder.) Orestes’te bu denli mantıklı olsun isterdim. Neyse güle güle. Ben şunu bitirmeliyim.(Soldaki kapıdan tabutunu sürükleyerek çıkar)
2.SAHNE
Orestes: Ne garip biriydi.
Öğretmen: Bu adam sizin kim olduğunuzu biliyor. Yerin kulağı var dedikleri doğru.
Orestes: Adam mıdır dersin?
Öretmen: Adam mıdır dersin? Elbette adam bu sakallı. Aigisthos’un casusu.
Orestes: Sen nereden biliyorsun? Kimsenin görmemesinden faydalanıp saraya da mı girdin?
Öğretmen: Evet önceden bu adamı Aigisthos ile konuşurken gördüm.
Orestes: Ama Demetrios haklıydı belki de. Halka baksana 15 yıl boyunca değişmiş zevkleri. Hem burada hiçbir şey bana ait değil.
Öğretmen: Sana buradan götürüldüğünden beri epey bahsettim ama!
Orestes: Bahsettin. Ama bu neyi benim yapar ki? Şu heykelin arkasinda ki duvarda Kanayan yarayi mizragi elime aldigim ilk gün dikkatsizlikle açmiş olsaydim belki.
Öğretmen: Benim öldürüldüğüm yerde. ( Duygulanır. Duvarın yanına gider.)
Orestes: Evet. Sen burada yaşadin. Burasi sana ait . Ama benim sarayim degil benim kentimde degil. Burada hiç işim yok!
Öğretmen: Haklısın. Herkes hak ettiğini bulmuş. Çizgi çekilmiş toplamı yapılmış. Şimdi anlıyorum ben de suçluyum. Gitmeden önce Elektra’yı bulalım yalnızca. Aigisthos’u kovmayı düşünmüyor musun?
Orestes: Sakallı haklı. Beni pişmanlık oyunlarına almazlar. Ama bir eylem olsaydı... Bana aralarında kalma hakkı verecek bir eylem, Bir cinayet yoluyla da olsa, Öz annemi öldürmem bile gerekse.... O zaman belki.
Öğretmen: Aigisthos’u öldürmeyeceksin o zaman.
Orestes: Evet düş bunlar gidelim buradan.... Şimdiye kadar bir tane normal insana rastlamadik burada.
3.SAHNE
(Orestes konuşurken Elektra sahneye girer. Elinde tahta bir sandikla Jüpiter heykeline yaklaşir. Orestes ile Ögretmen üzerindeki işik söner. Heykelin üzerindeki yanar. Elektra’nın elbisesi farklı bir renktedir; Yüzünde bir kelebek maske vardır.)
Elektra: Süprüntü! Ahu dudu suyuna batmış pis suratındaki yuvarlak gözlerinle istediğin kadar bakabilirsin bana, korkmuyorum senden. Söyle bakalım kutlu kadınlar geldi bu sabah, kara giysili, moruk topaçlar. Kaba saba pabuçlarını gıcırdatıp durdular çevrende. Sen de hoşlandın, değil mi, koca korkuluk, bilirim, seversin koca karıları; ölmüş karılara ne kadar çok benzerlerse o kadar çok seversin onları. En değerli şaraplarını döktüler ayaklarının dibine, öyle ya senin bayramın bu gün, pis pis küf kokuları yükseliyordu eteklerinden burnuna; bu hoş kokuyla hala gıdıklanıyor burun deliklerin. Hadi şimdide beni kokla bakalım, taze ten kokumu kokla. Ben gencim, canlıyım, her halde bu yüzden dehşete düşüyorsun. Bütün kent duada bende kendi adaklarımı sunmaya geldim. Al bakalım; al sana bir sürü döküntü, bu da ocağın bütün külü. İşte, içlerinde kurtlar kaynaşan et parçaları, bir de pis ekmek parçası. Bizim domuzlar yemedi, ama senin sinekler sevecektir. İyi bayramlar inşallah sonuncu bayramın olur! Pek güçlü değilim, yere deviremem seni. Üzerin tükürebilirim bütün yapabileceğim bu işte. Ama gelecek, gelecek beklediğim kimse, elinde kocaman kılıcıyla çıkagelecek. Alaylı alaylı bakacak sana, işte böyle, elleri kalçasında, sırtını geriye çekerek. Sonra kılıcını çekecek,yukarıdan aşağı bölü verecek seni, işte şöyle! Jüpiter’in iki yarısı yere yuvarlanacak o zaman, biri sağa biri sola, bakacaklar ki, ölüler tanrısı kuru tahtadan başka bir şey değil. Tepeden tırnağa tahta. Yüzündeki bu dehşet ve kan, gözlerin koyu yeşili bir ciladan başka bir şey değil, değil mi öyle? Sende biliyorsun içinin ak pak olduğunu, bir süt çocuğunun bedeni gibi; biliyorsun, bir kılıç tek bir vuruşta yarı verecek seni, yaracakta kanın bile akmayacak. Ak tahtadan! Güzel bir ak tahtadan: çok da güzel yanar hani. (Orestes girer.)
Orestes: Korkma.
Elektra: (Korkarak) Kokmuyorum. (Cesurca) Hiçte korkmuyorum.
Orestes: Niye yere tükürdün o zaman?
Elektra: Birden seni buradakilerden sandın. Kimsin sen?
Orestes: Bir yabancı.
Elektra: (Maskesini çıkarır.) Hoş geldin. Bu kente yabanci olan her şeyin başimin üzerinde yeri vardir. (Orestes tepeden tırnağa süzer.) Adın ne?
Orestes: Philebos. Ya sen?
Elektra: Ben... Elektra.
Öğretmen: Elektra işte. (heykele bakarak) . Sana da bu yakışırdı. (güler)
Orestes: Susar mısın? Elektra’yla konuşuyorum. ( öğretmene)
Elektra: Ben Elektra’yım. Duymadın galiba.
Orestes: Kusura bakma. Dalmışım. ( öğretmene). Bizi yalnız bırak.
Elektra: Bak yine yaptın. Garip birisine benziyorsun.
Öretmen: Gidiyorum fazla oyalanma seni bekleyeceğim.
Orestes: Hı hı.
Elektra: Fazla es veriyorsun hayrola bir şey mi var?
( Orestes el işaretiyle ögretmeni gönderir. Ögretmen çikar. Elektra’nin
saf bir ifadesi vardır ama her şeyin farkındadır.)
4.SAHNE
Elektra: Neden böyle bakıyorsun bana?
Orestes: Güzelsin, buranın insanlarına benzemiyorsun.
Elektra: Güzel mi? Emin misin güzel olduğumdan?
Orestes: Evet.
Elektra: Burada hiç bana böyle şeyler söylemezler. (safça) Demek güzel olduğum için yabancıyım onlara ( kendi kendine). Sen bir yabancı olduğuna göre güzelim. Ama neye yarar ki. Topu topu bir hizmetçi parçasıyım. ( üzgün)
Orestes: Hizmetçi mi? Sen mi hizmetçisin?
Elektra: Hem de hizmetçinin en aşagisi. Kralla kraliçenin çamaşirlarini yikarim. Kral yataga geldigi zaman, Klytemnestra’nin giydigi gömlek. Ellerime bak. Çatlaklarin haddi hesabi yok! Yoksa prenses ellerine mi benzettin?
Orestes: Zavallı eller. Hayır prenses ellerine benzemiyorlar. Ama anlat daha ne yaptırıyorlar sana?
Elektra: Ne yaptıracaklar. Her sabah çöp kutusunu dökmek zorundayım. Sarayın dışına sürüklerim, sonrada ne yaptığımı gördün bu çöpleri. Söyle beni ihbar edecek misin?
Orestes: (güler) Hayır.
Elektra: İstersen et. Umurumda değil. Hapse tıkarlar beni bir daha yüzlerini görmem onları . O saçları boyalı, gösterişli kokanayı bir daha görmem.
Orestes: Kaçmayı düşünmedin mi hiç?
Elektra: O cesaret yok bende.
Orestes: (Çapkınca) Seninle gelebilecek bir dostun yok mu?
Elektra: Hayır. Bir uyuz bir vebayım ben. Kime sorarsan öyle der sana. Burada dostum yok benim.
Orestes: Yaşamin boyunca burada mi kalacaksin? Bu giysiler içinde?
Elektra: (Giysilerine bakar çığlık içinde) Yo! Yaşamim boyunca degil! Hayir! Bak bir şey bekliyorum ben.
Orestes: Bir şey mi birisi mi?
Elektra: (cilveli) Şimdilik bunu sana söylemeyecegim. Sen de yakişiklisin. Uzun zaman burada kalacak misin?
Orestes: Bu gün gidecektim. Şimdi.....
Elektra: Şimdi?
Orestes: Bilmiyorum artık.
Klytemnestra : (içeriden) Elektra!
Elektra: Şşşt
Orestes: Ne var?
Elektra: Annem kraliçe Kltemnestra.
5. SAHNE
(Parlak, aşiri abartili kraliçe kostümleri, renkler uyumsuz. Yogunluklu olarak Elektra’nin ve Jüpiter’in üzerideki renkler. Saç yukariya dogru uzatilmiş, Mümkünse ayaklarinda patenler var. Bu onun sahteligini vurgulayacaktir. Yüzünde çok aşiri bir makyaj, sesi titrek, patenler olmazsa yaninda bir yükselti - üzerine çikmak için- ve oturma için bir uşak taşir. Elinde yelpazesi, makyaji kadar abartili oynar. Girerken uşak borazan çalar; sagdan girer.)
Elektra: (Hayretle) Ne o Philebos, ondan korkuyor musun?
Orestes: (kendi kendine) Bu başi, Yüz kez gözlerimin önünde canlandirmaya çalişmiş ne sonunda da görmeyi başlamiştim. Bu boyalarin pariltisi altinda bitkin ve gevşek. (Çığlık çığlığa) Ama bu ölü gözleri hiç aklıma gelmemişti.
Klytemnestra: (Yumuşak bir sesle ayakta) Elektra! Kral törene hazırlanmanı emrediyor. Kara giysilerini giyecek mücevherlerini takacaksın. Ne o? Bu yere dikilmiş gözlerde ne oluyor (küçümseyerek) Cılız kalçalarına bastırıyorsun elerini bedenini ne yapacağını bilemiyorsun. Bu görüntüm karşisinda hep böyle olursun (kızarak) Ama bu şaklabanliklarini yutmayacagim artik. Dosdogru bak yüzüme sözüme yanit ver.
Elektra: Şenliginizin patirtisini arttirmak için pasakli bir hizmetçimi ariyordunuz?
Klytemnestra: Şakayi birak (yumuşak) sen prensessin Elektra halkımız sen bekliyor, her yıl olduğu gibi.
Elektra: Prenses miyim ben? (alaycı) Mücevherlere evet ama o pis kara giysiyi giymem!Halktan biriymiş gibi!
Klytemnestra: Ne istersen onu yap! Sana kendi adıma emir vermekten çoktan vazgeçtim. Kralın emirlerini bildirdim o kadar.
Elektra: Bana ne Aigisthos’sun emirlerinden! O sizin kocanız anne. Benim kocam olsa emri altına girebilirdim.
Klytemnestra: Benden nefret ediyorsun ama bana benziyorsun. Bu saf yüz bu içten pazarlıklı gözler bende de vardı. Bu arada bana hanımefendi diyeceksin.
Elektra: Size benzemek istemem hanım efendiciğim! (yılışarak) Sen söyle Philebos Yan yanayız; doğru değil ona benzemiyorum değil mi?
Orestes: Ne desem bilmem ki fırtına vurmuş tarlaya benziyor yüzü! Seninkinde de fırtına belirtisi gibi bir şeyler var. Tutkun, bir gün kemiklerine kadar yakacak seni.
Klytemnestra: Çök çök çök! Yoruldum.
Uşak: Peki Haşmetlim. (Emekler gibi yere eğilir borazan elindedir - bu muhafızlardan biri olabilir.)
Klytemnestra: ( Elektra’ya) Karşiya bak karşiya! Hiç asil bir insan başini yere eger mi? (kafasına yelpaze ile vurur. Orestes şaşkın şaşkın olan biteni izler.) Ya sen? ( cilveli) Ya sen insanları tepeden tırnağa süzen genç adam, sen kimsin? Dur , ben de sana bakıyım , burada ne işin var?
Elektra: ( Telaşla) Philebos! Yolcuymuş hanimefendicigim.
Klytemnestra: Philebos mu? Ya!
Elektra: Başka bir addan korkar gibiydiniz hanimefendicigim.
Klytemnestra: korkak mı? Asıl sen kork! Bu kentte yabancılarla konuşulmadığını bilmiyor musun? Ama seni seviyorum (sert) o yüzden Aigisthos’a söylemeyeceğim. (yumuşak) Yaklaş bakalim yabanci, yaklaş yaklaş. Hoş geldin. Çok genç çok tazeymişsin. Kaç yaşindasin?
Orestes: 18 efendim.( kraliçenin önünde diz çöker)
Klytemnestra: Annen baban yaşiyor mu?
Orestes: Babam öldü.
Klytemnestra: Ya annen? ( ciddileşir ) Aşagi yukari benim yaşimdadir degil mi? Hiçbir şey söylemiyorsun. (Kalkar ,Yılışarak Orestes’in etrafında döner) Hiç kuşku yok onu benden daha genç buluyorsun. Onu neden biraktin?
Orestes: Geziyorum efendim. Yunanistan’daki şehirler hakkinda bilgi sahibi olmak için.
Klytemnestra: Burası hakkında neler öğrendin? 15 yıl önce işlenmiş bir cinayetin bizi ezdiğini söylemişlerdir sana.
Orestes: söylediler.
Klytemnestra: Onun suçlusu benim yabancı. Bu çirkin kentin sahibi de. Ben kraliçe Kltemnestra’yım! ( yüce bir tarzda söyler, borazancı borazan çalar, bu melodi fon müziğiyle aynı olabilir, borazanda da sinek amblemli kurdele vardır)
Elektra: Aldanma Philebos! Kraliçe pişmanlik oyunumuzu oynuyor. Burada herkes günahini bagira bagira haykirir. Onlara acimasiz davranmani isterler, zevke gelmek için. Kraliçe onlara bu oyunu yabancilarla oynamayi yasakladi. Bu yüzden sikiliyor Argoslular. Aslinda bunu senle oynamaya kendi hakki da yok. Fakat seni böyle gencecik ve yepyeni bulunca, duydugu sevinci sen düşün. Bana kalirsa başka bir beklentisi var Kraliçenin.
Klytemnestra: Kes sesini! Herkes suratıma tükürebilir, katil diyebilir ama asla orospu diyemez bana! ( Orestes’e) 15 yıl önce Yunanistan’ın en güzel kadınıydım. Yüzüme bak da anla neler çektiğimi. İhtiyar tekenin ölümünü bugün bile düşündüm mü hala hazla titrer içim. Ama bir oğlum vardı , senin yaşlarında olacaktı. Aigisthos onu askerlere bırakınca...
Elektra: Bırakın bu duygusallığı. Gençliğinize yanıyorsunuz siz. Benim de suçsuzluğumdan çok gençliğimden nefret ediyorsunuz , hanımefendiciğim.
Klytemnestra: Ay! Bana bir şeyler oluyor.( elini Orestes’e uzatır, düşerken Orestes onu yakalar.) Ben sende kendimi gördüğüm için senden nefret ediyorum. (nefes nefese)
Elektra: Yalan bu! (ağlar) Philebos ( Orestes Kraliçenin elini bırakır, Elektra’ya gider.)
Klytemnestra: ( Elektra’ya) Yalan ya da değil ( Orestes’e bakarak) Ama o zehirli başini Aigisthos’a karşi kaldirmasan iyi edersin. Törene geleceksin yoksa bin pişman ederim seni. ( Orestes onunla ilgilenmeyince bayılır. Başını kaldırır, yine koyar, sonra kalkmaya çalışır beceremez)
Elektra: ne yapıyorlar biliyor musun Philebos? Kentin yanında bir kuyu var. Rahip ağzını kocaman bir taşla kapattırdı. Taşı kenara itiyorlar, sonra söylediklerine göre ölüler kente dağılıyor. Yaşayanların halini sen düşün artık. Canım ölüm benim, sevgili ölüm seni kırmak istememiştim bağışla.
Klytemnestra: Kalk. ( nöbetçinin başina vurur, nöbetçi kalkar) Kaldır beni! Yat. ( nöbetçi yatar. Klytemnestra üzerine biner) Çal! Görürsün sen Elektra! Kendi isteğinle gelmezsen zorla getirecekler. ( Nöbetçi borazan çalarak üzerinde Klytemnestra ile çıkar, nöbetçinin kostümü üzerinde üzengiler vardır.)
Elektra: Philebos (cilveli) sen de yola çıkışını geciktir, törenimize katıl. Kraliçeye gününü göstereceğim. ( elleri ayrılır. Elektra sağdan çıkarken) az sonra görüşmek üzere. ( soldan Jüpiter girer.)
Jüpiter: Gidiyormuşsunuz, arkadaşinizdan ögrendim.
Orestes: Gitmiyorum artık.
Jüpiter: Gitmiyor musunuz, hadi öyleyse. Size kalacak bir yer bulalım. Gelin benimle ( sağdan çıkarlarken) umarım buranın insanlarıyla tanışmışsınızdır artık. Neden gitmiyorsunuz?
Orestes: Törene katılmaya söz verdim.
(2.PERDE 1.SAHNE) SAHNE 6
Arkadaki tahta duvarın üzerine Jüpiter’in eteğindeki kumaşlar uzatılarak dağ görüntüsü verilir. Arkadaki deliğin üzerine bir kuyu konur. Üzerine strafordan bir kova yerleştirilir. Yada tahta dekorun üzerine uzatılan kumaşların ortasına bir çerçeve yerleştirilerek mağara görüntüsü verilir. Bunları 1. Sahneyi oynayacaklar yapar. Herkeste maske vardır.
Halk, Jüpiter, Orestes, Öğretmen
Yaşli kadin: Önünü iyice ört. Ölüler bunu saygısızlık sayarlar.
2.Kadın: (Yanındakini dürter ) Söylendiği zaman ötekilerle birlikte ağla.
1.Erkek: (Dekor yerleştirirken sorar.) Şuradan mi gelecekler?
Genç kadın: Evet.
1.Erkek: Korkuyorum.
2.Erkek: Korkmalı, doğru adam olmanın yolu budur.
2.Kadın: Yine hava bozdu.
Y.Kadın: Her törende böyle olur. Bak şimşekler çakiyor. (Şimşekler çakar. Bu strop-light la verilecek.)
2.Erkek: Hava yine kapanıyor.
1. Erkek: Korkunç!
G.Kadın: Yazık sesleri duyuyor musunuz? (Sineklerin dansı müziği duyulur.)
Y.Kadın: Bakın kaya yerinde oynamaya başladı. Çıkmak için sabırsızlanıyorlar.
2.KADIN: Her sene daha da korkunç oluyorlar. Bakalım bu sene nasıl olacaklar.
G.Kadın: Hemen başlasa bari. Ne yapiyor bu salaklar? Hiç aceleleri yok. Bence en zoru bu bekleme; böyle duruyorsun gözlerini taştan hiç ayirmadan, oldugun yerde tepiniyorsun.
2.Kadın: (sevinerek) Onlarda orada bize yapacakları kötülüklerin sevinci içinde bizim gibi bekliyorlar.
Y.Kadın: Anlaşildi şillik anlaşildi. Bu karinin neden bu kadar sevindigini herkes biliyor. Ceza çekmeye yeni başladi. Geçen yil kocasi öldü tam on yildir adama boynuz yaldizlattiriyordu.
2.Kadın: Evet doğru! (Acındırarak) Alabildiğine aldattım onu ama çok seviyordum kendisini, hoş bir hayat yaşatıyordum minnet duygularıyla dolu sağdık bir köpek gibi öldü. (Zevkle) Ah! Şimdi her şeyi biliyor, Benden nefret ediyor aci çekiyor. Az sonra burada olacak hiçbir şey yatiştiramayacak kizginligini ve bu gece yatagimda olacak.
2.Erkek: Hakkı var kadının. (sabırsız) Aigisthos ne yapıyor? Aklı nerede? Katlanamıyorum bu beklemeye!
1.Erkek: Sabırlı ol biraz. Belki oda geciktirmek istiyordur bu töreni. Bilirsin ya bekleyince daha heyecan verici oluyor her şey.
G.Kadın: Heyecan verici. Bir yıl bekledik. Biraz daha bekleriz.
Jüpiter: İşte tören alanı, gelin şöyle!
Orestes: Argos’lular bunlar demek, kral Agamemnon’un çok sadık uyrukları bunlar mı?
Öretmen: Kötüleme. Benim krallığımda her şey daha iyiydi. Bak hepsi ölü gibi bembeyaz. Bense pespembeyim.
Orestes: Kırmızı desek daha doğru. Sırtında bir bıçakla bu kadar sağlıklı olsan ne olur?
Jüpiter: Bıçak mı?
Orestes: Sadece aramızda bir şaka. Göremiyorsunuz diye söyleyeyim çok sağlıklıdır o.
Jüpiter: İyi öyleyse. Dostum pembe yüzle iş biter mi? Sen de pis pis kokuyorsun. Gözlerim görmese de burnum iyi koku alır. Onların burunları da kendi kokularıyla dolu senden daha iyi tanıyorlar kendilerini. (Kalabalık homurdanır. )
2.Erkek: (Tapınağın basamaklarına çıkar.) Deli mi edecekler bizi? Aigisthos’u çağıralım törenin gecikmesine daha fazla dayanamayız.
Halk: Aigisthos Hadi!
2.Kadın: Hadi! Sabırsızlanıyorum. Nefret ettiğim adamın aşağılamaları için. (Bayılır)
Öğretmen: Bu ne çılgınlık böyle.
Jüpiter: Bayılmış bir kadın için bunca gürültü fazla değil mi? Neler göreceksin daha!
1.Erkek: Kokuyorum! Hadi gelin oyun! Delin! Öç alın! (Güler) Kokuşmuş yüregime kadar kazin bedenimi. (Kaldırırlar)
Jüpiter: Hey gidi zevk düşkünü!
Halk: Aigisthos! Aigisthos! Yalvarırız emredin de başlasın dayanamıyoruz artık.
7.SAHNE
(Borazan sesi duyulur. Muhafızlar bir yükselti kurarlar Üzeri kafesli. Sonra yanlarında kalkanlarıyla dururlar. Kalkanlarda sinek motifleri vardır. Borazan bir daha çalınır. Aigisthos,solda Baş Rahip Sağda Klytemnestra görünürler. Aigisthos muhafızlar tarafından çekilen bir platformla da getirilebilir. Sinek papaza benzer. Halkı selamlar. Eğer platform tekerlekli ise askerlerce döndürülebilir.)
Aigisthos: Köpekler! Bir de şikayet ediyorsunuz! Yaptiginiz igrençligi unuttunuz mu ? Jüpiter hakki için hatiralarinizin tazeleyecegim! O gelmeden başlamak zorundayiz! Ama sakinsin kendini! Verecegim ceza tam bir ibret olacak!
Klytemnestra: Emrinize baş egecegi konusunda söz vermişti. Hazirlandigindan eminim. Şimdi gelir.
Aigisthos: Saraya gidip istese de istemese de getirin Elektra’yı buraya! Herkes yerine geçsin.
Bas Rahip: Bu adamların bekleyecek halı kalmamış efendimiz.
Aigisthos: Biliyorum. Muhafızlarım!
Muhafız : Efendimiz! Sarayda kimsecikler yok.
Aigisthos : Pekala! Bunun hesabını sonra görürüz. Başla!
Bas Rahip: Siz unutulmuşlar, birakilmişlar, kirilmişlar, buharlar gibi firtinada savrulanlar, büyük küskünlüklerinden başka hiç bir şeyleri kalmayanlar! Siz ölüler! Kalkin ayaga! Sizin bayraminiz bugün bir kükürt dumani gibi çikin topraktan, çikin dünyanin derinliklerinden. Ey yüz kez ölmüşler, yüreklerimizin her vurusunun yeni bastan öldürdükleri! Öfkeyle kirginlikla öç duygusuyla çagiriyorum sizi! Gelin canlilar üzerinde kaninizi dindirin. Gelin yogun bir sis gibi yayilin sokaklara, pişman edin bizleri. Kalkin ayaga vampirler hayaletler canavarlar! Gecelerin dehşetleri. Kalkin! Kalkin! Bakin canlilar burada işte! Pis canli avlariniz burada! Kalkin aşagilayin onlari, rezil edin, yerin dibine geçirin ve kemirin onurlarini! Kalkin! Kalkin! Kalkin!
Aigisthos: Geldiler!
Halk: Eyvah!
Orestes: Yeter artık, şimdi...
Jüpiter: Delikanlı! Bana baksana sen! Bak bak da söyle gözlerimin içine bak! Anladın mı ? Sesini çıkartma şimdi.
Orestes: Kimsiniz siz?
Jüpiter: Daha sonra öğreneceksin.
Aigisthos: Buradalar. (sessizlik) Aricie, alaya aldığın koca burada, öpüyor seni! (Erinnye yavaşça sokularak yanagina bir öpücük kondurur. Aricie bayilir.) Nikias, bakımsızlıktan ölen anan burada işte! (Erinnye kambur kambur yaklaşir. “Oglum. Rezil oglum.” -Güler-) Sonra sen, sen, Segeste, aşagilik tefeci, bütün talihsiz borçlularin burada şimdi. Girtlagina yapişiyorlar. (Asasıyla onu gösterir. Erinnye boğazını sıkar. Segeste bağırır.)
Halk: (Zevkle) Acıyın.
Aigisthos: Ya, evet! Acıyın! Ölüler acımak bilmez! Öfkeleri silinmez onların. Ölülerin varoluşu sona ermiştir artık. Bu, size saha acımasız davranacaklar demektir.
Halk: (Zevkle. Zevk inlemeleri.) Acıyın.
Aigisthos: Acıyın öyle mi? Hey gidi miskin soytarılar! Bizi görüyorlar, Görüyorlar bizi, ölüler önünde çırılçıplağız. Onların arı bakışları yakıyor sizi!
Halk: Acıyın!
Erkekler: Siz öldünüz, Biz gene de yaşiyoruz. Bagişlayin!
Kadınlar: Acıyın! Yaşamımızı berbat edin. Hadi. Aşağılayın bizi! (Erinnye’ler kaybolur.)
Bir Erkek: (Bir kadının bacaklarına sarılarak) Siz öldünüz. Ben yaşiyorum bagişlayin beni!
1.Kadın: Pis herif! Acıyın ha! Senin sokakta dolaşan itten ne farkın var!
1.Erkek: Devam et, lütfen.
2.Kadın: Bok soyu. Bok böceği seni! (Adam onun dizlerine kapanır. Kadın tekme atar.)
1.Erkek: Devam et! Devam et lütfen!
3.Kadın: Bağışlayın.
2.Erkek: Bağışlamak ha! Ettiğin suçun cezasını ben mi alayım üstüme.
3.Kadın: Daha, daha, küfredin!
2.Erkek: Hayvan karı! Sen çektirdin bana bunları!
3.Kadın: Sağ ol teşekkürle sana! Ah! (Halk birbirine girer. Uğultular.)
Aigisthos: Kesin artık! Siz böyle sızlanırsınız. Ben ne diyeceğim. Ben kralınız! Ölülerin en büyüğü belirecek şimdi!
Öğretmen: Şarlatan köpek! Elimde olsa senin kanini akitmaz miydim! Ama ölüler böyle şeyler yapamiyor işte!
Orestes: Sersem! Maskaralıklarına babamın adını karıştırmana izin vermeyeceğim! (Kılıcını çeker.)
Jüpiter: Dur delikanlı dur! (Orestes’i tutar.)
Aigisthos: Kin o küstah! (Elektra güzel bir giysiyle tapınakta belirir. Külahlı başlık giymiştir.)
Halk: Elektra!
8.SAHNE
Aigisthos: Elektra! Yanıt ver, bu giyside nereden çıktı?
Elektra: En güzel giysimi giydim. Seninkinden daha mı heybetli Aigisthos?
Baş Rahip: Ölülerle alay etmeye mi geldin? Yas giysilerini giymeliydin!
Elektra: Senin, Aigisthos’un, Klytemnestra’nın giysileri niye yas giysisi değil? Niye saklayayım şu halk gibi güzelliğimi? Hem ölü mölü yok ortada!
Aigisthos: Ölülere inanmadığımız için böyle giyinmiş değiliz. Töreni yöneten biziz Elektra. Bu kenti yönetende. Bu yüzden bizim dediğimiz olur. (Halka) Şuna bakin! Agamemnonun orospu kilikli kizina! Sabret biraz seni nasil cezalandiracagimi göreceksin.
Halk: Saygısız dinsiz! Sarayında giyin böyle!
Elektra: Güzel giyinmek dinsizlik midir? Siz niye saklıyorsunuz zenginliğinizi?
Halk: Aramızda yabancılar varda o yüzden!
G.Kadın: Ya doğru söylüyorsa!
Halk: Hayır yalan söylüyor, dedi o. Elektra git! İnançsızlığın üzerimize sıçrayacak. Törenimizin saygınlığını bozuyorsun.
Elektra: Saygınlık ha! Birbirinizi aşağılamak mı saygınlık?
Aigisthos: Sus artık, gırtlağına gömerim sözlerini.
Halk: Evet, evet sussun. Yeter artık!
1.Erkek: Bırakın konuşsun; bırakın konuşsun. Agamemnon söyletiyor onu.
Aigisthos: (Baş Rahibe) Şuna bir şeyler söyle.
Baş Rahip: Argoslular! Beni dinleyin! Bu kadın kutsal şeylere saygısızlık ediyor. Kendine de onu dinleyenlere de yazıklar olsun.
Elektra: Kutsal şeylere saygisizlik ediyorsam bir işaret verilsin de göreyim. (Dans eder.) Bakın dans ediyorum. Aşağılamıyorum, Kendimi de ezdirmiyorum.
Halk: Dans ediyor! Dans ediyor! Ölüler de susuyor. Demek onlar bizi böyle yapan!
G.Kadın: Şu coşkunlugu bakin! Dinsiz yüzü degil bu! Hey Aigisthos! Aigisthos hiçbir şey söylemiyorsun.
Aigisthos: (Baş Rahibe) Birini kaçırdık mı kenti de yitirdik demektir kural böyle. Nereden geldiğini bilmediğim bir kural bu!(Halka) Pis pis kokan hayvanlara yanıt mı verilir? Yok eder insan onları!
Halk: Gözdağı yanıt vermek değildir. Başka sözün yok mu bize. Ölüler susuyorlar; Aigisthos bize yalan söyledin.
Orestes: Elektra!
Jüpiter: Keseceğim bu kızın sesini! Pezidon karibu karibon! (Bir yıldırım sesi duyulur; Kaya gürültüyle yuvarlanır yada havaya kalkar. Elektra dansı bırakır. Halktan bir uğultu yükselir. Uzun bir sessizlik.)
Baş Rahip: Ey fazlasıyla hafif ve korkak halk! Ölüler öç alıyorlar! Saygısız bir sesi dinlediniz, lanetlendik!
Halk: Hiçbir şey yapmadik biz. Bizim suçumuz yok! Yoldan çikardi bizi!
Aigisthos: Susun köpekler! Gördün mü Elektra dünyanın düzeni senin arzularına göre dönmüyor. Onlara gözdağı vermem için yalvarıyorlar bana. Senin bu davranışının sebebi de düzen değil kendi durumundan hoşnut olmaman. Hadi evlerinize düzenin töreleri aynen uygulanacaktır. Sizde keyif alıyorsunuz bundan. (Halk çıkar. Sinmiştirler.)
Klytemnestra: Bunlar için adaletin her türlüsü geçerli görüyorsun.
Elektra: Babamın Ölümünden beri bol bol vaktim oldu incelemeye. Şimdi Agamemnon kral olsaydı hiçbir şey böyle olmazdı.
Baş Rahip: Seni her zaman yalnız bırakabilirler. Yalnız olan da sorun olabilir. Yanına gönüllü birini almalısın; Jüpiter gibi.
Orestes: Doğru değil bu! Yalnız olunca işler kolaylaşır.
Aigisthos: Evet işte benim törenimi yapmakta özgürler. Hoşlarina gidiyor bu. O özgür insanlara benim üzerimdekini yada Agamemnon’un kini giydir bakalim.
Orestes: Evet. Acımasız ve korkak olabilirler. İşte bu yüzden layık değiller yönetim güçlerini ellerinde bulundurmaya. Hiç kimse mutlak güce sahip kılınacak erdemde değildir. Bu insanlar aynı nedenle sana acıma hakkından da yoksunlar.
Aigisthos: Yöneten bir kişi olmasa bile tapinacak bir şey bulurlar. Onlar bunu hak ediyor. Hem bu onlarin hoşlarina gidiyor. Sakin yöneten olmayan bir düzen isteme delikanli! Bozguna ugrarsin. Gidelim. (Işik söner. Muhafizlar platformla çikarlar.)
Klytemnestra: Son bir söz daha. Sen yabancı! Yabancıları cezalandıramayız ama sen Elektra, yarın şafakta terk ediyorsun kenti.
Jüpiter: (Orestes’e) Aklınız başınıza geldi mi şimdi? Yada ben çok aldanıyorum. Kötüler cezalandırıldı iyiler gönderildi. (Elektra’ya) Bu kadın...
Orestes: Bu kadın benim için çok değerlidir. Hadi çek bakalım arabanı onunla konuşmak istiyorum.
Jüpiter: (Bir an ona bakar, sonra omuz silker.) Nasıl istersen. (Öğretmenle beraber çıkarlar.)
9.SAHNE
Orestes: Elektra!
Elektra: Sen misin Philebos!
Orestes: Bu şehirde kalamazsin Elektra!Hayatin tehlikede.
Elektra: Elime gecen fırsatı nasıl kaçırdıgımı gordun.Biraz da senin kabahatin var!
Orestes: Ne yaptım ben?
Elektra: Aldattın beni.Bırak da yuzunu seyredeyim biraz.Evet,gozlerine kapıldım.
Orestes: Acele etmemiz gerek Elektra.Birlikte kacacagız.
Elektra: Olmaz.
Orestes: Benimle kacmak istemiyor musun?
Elektra: Kacmak istemiyorum.
Orestes: Off! Anlayamıyorum senı! Daha ne yapmak ıstıyorsun ?
Elektra: O katıller olmelı! Evet Phılebos! Butun ıstedıgım bu ınan bana! Senın ıstedıgın nedır bılmıyorum ama yıne de ınanmamam gerek sana. Senı tanımadan once ne dusunuyordum bılıyormusun? Aklı basında bır kımsenın, yeryuzunde, kendıne yapılan kotulugun ıntıkamını almaktan baska hıc bır sey ıstemeyecegını dusunuyordum.
Orestes: Elektra! Benımle bırlıkte gelırsen aklı basında bır ınsanın daha neler ısteyebılecegını goreceksın.
Elektra: Senı dınlemek ıstemıyorum. Cok kotulugun dokundu bana. O tatlı kız yuzundekı ac gozlerınle kınımı unutturdun.
Orestes: Oldurecekler senı!
Elektra: Burada bır Apollon tapınagı var. Suclular kımı zaman oraya sıgınırlar. Icerıde kaldıkları surece kımse kıllarına dokunamaz. Bu tapınakta saklanacagım.
Orestes: Benım yardımımı neden ıstemıyorsun?
Elektra: Bana yardım etmek sana dusmez! Kardesımın olmedıgıne emınım. Onu beklıyorum.
Orestes: Ya gelmezse?
Elektra: Gelecek! Gelmeden edemez! Bu kent ceker onu! Cunku en buyuk kotulugu burada yapabılır. En buyuk felaketı de burada yasayabılır. Korkuyorum ondan, her gece ruyalarıma gırıyor. Haykırarak uyanıyorum. Ama onu sevıyorum ve beklıyorum. Sınırsız ofkesıne yol gostermek ve sucluları ısaret ederek ‘Vur Orestes! Vur! ‘ dıyebılmek ıcın burada bulunmam gerek.
Orestes: Ya dusundugun gıbı bırı degılse?
Elektra: Yuzune tukururum o zaman! Bas gıt kopek derım. Utancı cınayete yeg mı tutuyorsun ? Ama yazgın gelıp yatakta bulacak senı! Ilkın utanacak sonra ısleyeceksın cınayetı! Ister ıstemez.
Orestes: Elektra! Ben Orestesım.
Elektra: Yalan!
Orestes: Babamın ruhu adına yemın ederım kı Orestesım. Ne oldu? Yuzume tukurmek ıcın neyı beklıyorsun?
Elektra: Nasıl yaparım bunu ? Bu guzel yuz! Bu parlayan gozler kardesımın. Orestes... Senın Phılebos olarak kalmanı ve kardesımın de olmus olmasını ısterdım.
Orestes: Neden? Kardesın olmaya layık degıl mıyım?
Elektra: Ne kadar da toy gorunuyorsun! Belındekı kılıcı sımdıye kadar kullandın mı hıc?
Orestes: Hayır! Kullanmadım.
Elektra: Senı yenı tanıdıgımda kendımı daha az yalnız hıssedıyordum. Cunku dıgerını beklıyordum ama senı sevıyorum. Dıgerını sevebılecegımden daha fazla sevıyorum.
Orestes: Eger gercekten sevıyorsan beraber kacalım.
Elektra: Kacmak mı? Hayır! Atreusogullarının alın yazısı burada cozulecek! Senden yanı Phılebostan baska bır ıstegım yok! Burada kalacagım sadece.
Orestes: Elektra! Ben Orestesım! Ben de Atreusogluyum. Senın yerın benım yanımdır.
Elektra: Hayır! Orestes oldu! Sen hayatını bır cınayetın golgesınde gecırdın mı? Iyı ınsan! Cek gıt buradan! Iyılerle ısım yok! Ben bır suc ortagı arıyorum.
Orestes: Benı kovuyor musun? Onun elınden tutacak, vur dıyecektın! Benden hıc bır sey ıstemedın. Kızkardesın bıle denemeye kalkmadan kovuyor benı! Ne bıcım ınsanım ben Tanrım.
Elektra: Ah Phılebos! Nefret bılmez kalbını boyle agır bır yukun altına sokamam.
Orestes: Gıtmıyorum.
Elektra: Neden dırenıyorsun? Senı kımse ıstemıyor!
Orestes: Elıme gecen tek fırsat bu! Benı bundan mahrum bırakamazsın! Bır seylere aıt olmaya ıhtıyacım var! Bana aıt bır seyler olsun ıstıyorum. Bu son sansım.
Elektra: Aramızda yuz yıl bıle kalsan bır yabancıdan baska bır sey olamazsın.
Orestes: Barı acıkca bılsem ne yapmam gerektıgını! Offf Jupıter Jupıter! Goklerın hakımı! Iyıyı kotuden ayıramaz oldum! Yol gosterecek bırıne ıhtıyacım var! Dogdugu kentten kovulmus bır Kral oglunun surgune seve seve boyun egmesı mı gerekır gercekten? Jupıter! Yalvarıyorum sana! Koydugun yasalar boyun egmeyı, alcalmayı gerektırıyorsa bır ısaret ver bana cunku bır sey anlayamaz oldum.
Jupıter: Nasıl ıstersen. Abraska cece!
Elektra: Phılebos! Tanrılara yakarmanın sonunu gordun ıste! Ha ha ha! Hadı durma gıt burdan!
Orestes: Demek boyle yapmak gerekırmıs! Boyun egmemek, ses cıkarmamak.
Elektra: Ne oldu sana boyle?
Orestes: Gıdecek baska bır yol var!
Elektra: Tanrıların ne ıstedıgını ogrendın! Daha ne ?
Orestes: Bana kımse emır veremez artık.
Elektra: Soyledıklerınden bır sey anlamıyorum!
Orestes: Baska bır yol. Argosun ta dıbıne dosdogru gıdecek bır yol. Bana cınayet ısletecek bır yol.
Elektra: Oyle degıstın kı Phılebos, dıgerının bana ruyada konustugu gıbı konusuyorsun.
Orestes: Hepınızın pısmanlıgını ustlenıyorum.
Elektra: Bızım yerımıze ceza cekmek mı ıstıyorsun ?
Orestes: Pısmanlıklarınızı benımseyecegımı soyledım sadece.
Elektra: Nasıl yapacaksın bunu ?
Orestes: Sızın tum ıstedıgınız Kral ve Kralıceden kurtulmak.
Elektra: Kral ve Kralıce mı Phılebos?
Orestes: Onların kanını dokmek ıstemedıgıme butun tanrılar sahıttır.
Elektra: Cok genc ve gucsuzsun!
Orestes: Benı saraya sakla! Kral ve Kralıcenın odasına kadar gotur. Gucsuz olup olmadıgımı gorursun.
Elektra: Orestes!
Orestes: Bana ılk kez Orestes dedın!
Elektra: Evet Orestes’sin sen! Demek kararını verdın ve geldın. Tam hayal ettıgım gıbı! Sen benim abımsın ve de aılemızın basısın!
2.PERDE
( 2.PERDE 5.SAHNE)
1.SAHNE
(Sarayın içi; basamaklı bir taht, tahtın tekerlekleri vardır. Klytemnestra, Aigisthos, Baş Rahip. Klytemnestra’nın bilekleri bağlı, zincire vurulmuş gibi görünür. Üzerindeki kostüm Elektra’nınkinin aynıdır. Belirgin derecede sırt kısmından parçalanmıştır. Göğüsleri gözükür. Ayakta kadının önünde kostümleriyle Baş Rahip durur. Kırbacını kuyruğu varmış gibi bacaklarının arasından geçirmiştir. Öyle ki kuyruğu varmış izlenimi verir. Hepsinin de boyları çok uzun görünsün diye patenler takmışlardır. Bu kez yüzlerinde maskeler yoktur. Klytemnestra’nın dehşetli çığlığı duyulur.)
Baş Rahip: Tam ölüler bayramına uygun bir çığlıktı bu.
(İkinci çığlıkla ışıklar söner. Aigisthos Yüz üstü yere uzanmış kurumda yavaş yavaş gerileyen kadının yönünde sürünür.)
Klytemnestra: (Ayağını uzatır.) Daha bitmedi! Hadi yala bakalım! Önce ayağımı yala.... (Aigisthos ayakkabıya tükürüp, yalayarak siler. Sonra Yavaşça ayağa kalkar, görünüşte mutlu, yavaşça ve zahmetle tahtına oturur. Klytemnestra’nın tavrı değişmiştir. Buyurganlığı kaybolur, iyice uysallaşır.)
Aigisthos: (sert) Çünkü bir asisin! Suçüstü yakalandın... Kim yakaladı? Sinekler. Başarılı ve güçlü bir örgütün, Senin davranışlarını engelleyeceğini unutuyorsun. Dört bir yana dağılmış katil gözleriyle izliyorlar sizi. Hepinizi. Söyleyecek neyin var ki suçüstü yakalandın. (Yumuşar.) Hadi söyle yavrum raca ediyorum. Halkı galeyana getirdiğini söyle bana.
Klytemnestra: Evet, yüce efendimiz.
Baş Rahip: Hayır!
Klytemnestra: Hayır mı? (Baş Rahibe şaşkin gözlerle bakar.)
Baş Rahip: Bunu daha sonra söylemen gerekiyor.
Klytemnestra: Ha?
Baş Rahip: İtirafın zamanı gelmedi diyorum. İnkar et!
Klytemnestra: Edeyim de kırbaçla değil mi?
Baş Rahip: Niye kırbaçlayayım. Gözlerinde pişmanlığın izlerini aramıyorum ki. Orada suç işlemenin doymak bilmeyen tutkusunu gördüm.
Aigisthos: (Çok yumuşak.) Ben de kırbaçlanasın diye söylüyorum yavrum. Suçunu itiraf edip bağışlanman için önce inkar etmen gerekiyor. Güzel gözlerinden ılık yaşlar boşandığını görmek istiyorum. Ah! Gözyaşlarıyla sırılsıklam olmanı istiyorum. Gözyaşlarının iktidarı! Yasalarım nerede benim? (Elbisesinin altını araştırıp bir kitap çıkarır.)
Klytemnestra: Ağladım ya....
Aigisthos: Kırbaçlayacak. Pişmanlık gözyaşları dökmeni istiyorum. Pişmanlık gözyaşları olmalı bunlar.
Klytemnestra: Kolay değil bu biraz önce ağlamaya çalıştım.....
Aigisthos: (Tiyatral bir tonda okur gibi) Güzel. Şu kararsiz ses, şu ciliz ses hoşuma gidiyor.... Dinle, örnek bir kral olmami istiyorsan, seninde örnek bir asi olman gerekiyor. Sahte bir asi oldugun için , ben de sahte bir kral haline geliyorum. Anlatabiliyor muyum?
Klytemnestra: Evet, yüce kralım. Ama ben Klytemnestra olduğum için tam bir asi olamam.
Baş Rahip: Onu biliyoruz. Ama birazcık inandırıcı olsanız. Rol icabı canım.
Klytemnestra: Of. Peki yüce kralım.
Aigisthos: (Okumaya devam eder.) Peki. Şimdiye kadar her şey iyi gidiyordu. Celladim saglam vuruyordu..... Çünkü işi bu onun. Birbirimize bagliyiz. Sen, o ve ben. Örnegin eger kirbaçlamasaydi, onu vurmasin diye nasil durdurabilirdim. O halde ben müdahale edeyim ve otoritemi kanitlayayim diye vurmak zorunda o. Sende o vursun diye inkar etmek zorundasin. (Bir gürültü duyulur yan odada yere bir şey düşmüş olmalidir. Dogal bir tonda Baş Rahibe) Bu da ne? Bütün kapılar iyice kapalımı? Umarım, kimse ne görüyor nede işitiyordur bizi.
Baş Rahip: Yok, yok ferah tutun gönlünüzü. Kapıyı sürgüledim. Nöbetçilerde dışarıda; içeri bizden habersiz kimse giremez. (Kapının sürgüsünü inceler. Bir gürültü daha.)
Aigisthos: Ne oluyor yahu? Ne oluyor! Rahat edemeyecek miyim? (Yerinden kalkar.) Neler olup bitiyor?
Baş Rahip: Hiçbir şey oldugu yok. Çok sinirlisiniz.
Aigisthos: (normal tonda) Mümkündür, ama sinirliliğim bilgilendiriyor beni uyanık tutuyor. Neydi o bu gün olanlar?
Baş Rahip: (Sesiyle oynar) Gördünüz mü? Onları dehşetle çarpmasaydınız bir çırpıda sıyrılıvereceklerdi pişmanlıklarından.
Klytemnestra: (Cilveli) Gerektiğinde cesaretlerini donduruvermesini her zaman başaracaksınız.
Aigisthos: (Normal) Olabilir bu oyunlarda fazlasıyla becerikliyimdir. Yalnız Elektra cezalandırılacağı için üzgünüm.
Klytemnestra: Benden doğduğu için mi? Siz böyle istediniz bende sizin istediğiniz her şeyi doğru buluyorum.
Aigisthos: Artık yoruldum. İşte tam 15 yıldır halkın bütün pişmanlığını havada kollarımın ucunda tutuyorum. (Bunu gösterir.)
Klytemnestra: Ama efendim ben de....
Aigisthos: Biliyorum kadın biliyorum pişmanlıklarından söz açacaksın. Ezbere biliyorum senin pişmanlıklarını. Argos’ta bu oyunu ancak üçümüz oynayabiliriz saraylı olmamızdan dolayı. Artık ben aynı kişilerden sıkıldım. Ama Elektra’ya duyuyorum, bugün törende saçmalamasaydı konu bulamayacaktık oynamaya.
Klytemnestra: Değerli Efendimiz...
Aigisthos: Bırak beni kaltak! Utanmıyor musun gözleri önünde?
Klytemnestra: Gözleri önünde olsa ne fark eder.
Aigisthos: Haklısın kadın hiçbir şey fark etmez. Yorgunum. Hadi şu oyuna dönelim. Haydi baş rahip, devam edelim. (kırbacını kadına şaklatır, kadın abartılı bir çığlık atar)
Klytemnestra: Hayır Kralım, yapmıyorum. Kesinlikle yapmıyorum.
Baş Rahip: Çiziktireyim mi sırtına?
Klytemnestra: Hayır.
Baş Rahip: Ne oluyor sana? Bana laf etme, Yüce Krala cevap ver. Bana da Yüce Cellat diyeceksin.
Klytemnestra: peki Yüce Cellat.
Aigisthos: Peki törenimizde şu elbisenle töreleri çignedin.
Kltemnestra: Evet evet Yüce Kralım.
Aigisthos: (doğrulur, kitabı yerine koyar.) Harika! Harika bir görev bu! Tüm bu şeyleri yargilamam gerekecek. Ah yavrum! Dünyayla bariştiriyorsun beni. Dünya bir elma, ikiye bölüyorum bu elmayi; iyiler kötüler. Sen kötülerden oldugunu kabul ediyorsun.( yüzü seyirciye dönük) Sizin gözünüzde; evde yok avuçta yok, kaldırın şu pisliği atın bir kenara. Ama ıstıraplı bir uğraş bu. Bunun için öldüm ben. Tam özgürlük alanında yaşıyorum. Özgürüm. Cehennem Kralı olarak ölçüp tarttığım, kendim gibi ölüler. Bu kadın da benim gibi biri.
Klytemnestra: Beni korkutuyorsunuz Yüce Kralım.
Aigisthos: (tumturaklı) Sus! Cehennemin dibinde, oraya gitmeyi göze alanlar kadar bilgi ediniyorum. Sen kötülük meleği, Minos konuşuyor seninle, Minos tutuyor saçlarını. (Baş Rahibe) Kerberos!
Baş Rahip: ( Köpek taklidi yapar) Hav! Hav! Hav! ( kadın ürker)
Aigisthos: Güzelsin! Ve yeni bir kurbanını görmek daha da güzelleştiriyor seni. (Baş Rahibin dudaklarini kaldirir.) Dişlerini göster bakayim. Korkunç bembeyaz. ( Klytemnestra’ya) Ha! Ha! Ha! Ha! (arka arkaya sıralanan ha’lar korkutucu bir etki vermelidir.(ekolu olabilir))
Baş Rahip: vurayım mı?
Aigisthos: Daha değil. Neden törene bu elbiseyle geldin? Ha ha ha ! haa haa!
Klytemnestra: Yemin ederim istemeden oldu.
Aigisthos: (Baş Rahibe dogru konuşur ve yaklaşir) Ah! Ah! Zevkin buna bağlı. Kırbaçlamaktan hoşlanıyorsun değil mi? Ağzından çıkacak sözle harekete geçecek et yığını! Beni onurlandıran ayna! Dokunabileceğim şu görüntü, seviyorum seni! Seni de yavrum. Sensiz hiç olurdum. İkiniz de bütünlüyorsunuz beni. Ah nasıl da hoş bir üçlü oluşturuyoruz. Ama senin ondan bir ayrıcalığın var Elektra, önceliğinin verdiği ayrıcalık. Kral olarak varlığım senin asiliğinden kaynak alıyor. Olduğun insanı yadsısaydın eğer , sakın yapma bunu... Eğer yapsaydın varlık nedenimi yitirirdim. Ölürdüm. Hiçleşirdim. Buradan çıkan sonuç; iyiliğin kaynağı... Yani? Yani? Yadsımayacaksın değil mi bunu? ( yalvarır) Söyle yavrum, sevgilim, inkar etmeyeceksin değil mi?
Klytemnestra: (cilveli) Kim bilir.
Aigisthos: Nasıl neler diyorsun sen? Beni ret mi edeceksin?
Klytemnestra: Bana sen diye hitap etmeyin bakalım.
Aigisthos: Küçük hanım, bayan rica ediyorum size.( diz çöker) bakın önünüzde yalvarıyorum, Kral olmayı beklerken beni konumda bırakmayın. Elektra iktidarı ele geçirirsen asi olmazdın. O zaman ne olacağım ben? Beni iyi anlayın; itiraftan kaçtıkça sinirlerim yıpranıyor, beni kötü niyetle çıldırtsan da, kişnetsen de, salyalarımı akıtsan da, yerde süründürsen de... Sürünmemi ister misin?
Baş Rahip: ( Aigisthos’a) Sürünün.
Aigisthos: Bundan gurur duyacağım.
Baş Rahip: ( tehdit edercesine) Sürünün! ( Diz çökmüş Aigisthos, karin üstü yatar ve Klytemnestra’nin önünde tatli tatli sürünmeye başlar. Sürünürken , ilerledikçe Klytemnestra güler. )
Klytemnestra: Çok güzel devam edin.
Aigisthos: ( Klytemnestra ‘ya) Şu Kral kimligimle beni süründürdügün için haklisin, alçak kari, ama bir de büsbütün hayir deseydin canice bir şey yapmiş olurdun.
Klytemnestra: ( yükseklerde) Bana Hanımefendi deyin, kibar konuşun.
Aigisthos: İstediğimi yapacak mısın?
Kltemnestra: Biraz pahalıya malolur.
Aigisthos: Elektra; Hanımefendi, iyiliği kötülükten ayırt etmek zorunda kalsaydım eğer neye yarardım acaba soruyorum size?
Klytemnestra: Ben de merak ediyorum bunu.
Aigisthos: biraz önce Minos olacaktım, Kerberosum havlıyordu.( havlar) Hatırlıyor musun? (Baş Rahip kirbacini şaklatarak bir an Aigisthos’u durdurur, dogrulmaya çalişir)
Baş Rahip: Sürünün!
Aigisthos: Hanımefendi! Hanımefendi, kabul edin lütfen. Dilimle pabuçlarınızı yalamaya razıyım ama bana asi olduğunuzu söyleyin.
Klytemnestra: ( bağırır) Daha değil! Yala! Yala! Önce ayaklarımı yala! ( Klytemnestra tahta oturur, Rahip bunu çeker, aigisthos da kadının ayaklarını yalayarak emekleyerek peşlerinden gelir)
(6. SAHNE)
2.SAHNE
( Elektra önden girer. Orestes’e de girmesini işaret eder. Sahneyi baştan başa geçerler. Ayak sesleri duyulur. Birinci asker patenler takmalidir. )
Orestes: Nöbetçileri atlatmak kolay olmadı. Aigisthos nerededir?
Elektra: Bilmiyorum.(Orestes tökezleyip yere düşer) Daha dikkatli olsana, bu üçüncü , senin yüzünden yakalanacagiz. ( yerden kalkarken kilicini eline alir)
Orestes: Geliyorlar.
Elektra: Gel ardımdan, şuraya saklanacağız.
(7. SAHNE) 3.SAHNE
(Taht odası. 1. Asker ve 2. Asker tahtın iki yanına geçip dururlar. Ellerinde kalkanların üzerinde Aigisthos ve Klytemnestra resmi veya sinek amblemleri olabilir. Diğer ellerinde de mızrakları vardır)
1.Asker: Bugün sineklere ne oldu bilmem. Hepten çıldırmışlar.
2.Asker: Seslerini duydun mu?
1.Asker: Duymaz olur muyum. Havlamalar, kırbaç sesleri.
2.Asker: Ne yapıyorlar dersin.
1.Asker: pişmanlik oyunu oynuyorlardir.
2.Asker: (sevinerek) Yeni bir konu bulmuşlar demek ki.
1.Asker: Evet Elektra’nın cezalandırılmasını oynadılar. ( taht hareket eder.)
2.asker: (panikle) Duyuyor musun? Agamemnon tahtına oturuyor.
1. asker: kocaman kıçı da tahtın tahtalarını gıcırdatıyor öyle mi? Sen de bu ölüler palavrasına inanıyor musun?(sahneye agamemnon girer. Tahtını okşar ve oturur. Keyiflidir.)
2. asker: Sen inanmıyorsan bak bakalım şuraya.
1. asker: Ben bakmam.
2. asker: hani korkmuyordun.
1. asker: Ne olur ne olmaz.
2. asker: Seni ödlek.(Gidip tahtın etrafına bakar. Mızrağıyla dürter. Agamemnon bağırır. ) Burada kimse yokmuş.
1. asker: iyi öyleyse, rahatladım şimdi. (taht tekrar hareket eder.) Bu ne? Bir şey diyorum sana taht hareket etti.
2. asker: Görüyorsun ya kimsecikler yok. Agamemnon diyorum sana kahrolası! Agamemnon! İşte şu minderlere oturmuş olmalı. İp gibi dimdik. (Agamemnon vücudunu dikleştirip bogazini temizler.) Bize bakıyordur. Bakmaktan başka yapabileceği bir şey yok.
1. asker: Davranışımızı düzeltsek iyi olacak.
2. asker: Agamemnon için mi?
1. asker: Bırak şimdi bunu. Aigisthos bizi böyle konuşurken görürse hiç gözümüzün yaşına bakmaz.
( bir müddet dururlar)
2. asker: Hiç gelen giden yok. Başlayabiliriz.
1. asker: Malzemeler nerede?
2. asker: Arkada sandıkta.
1. asker: Bu sefer at sen ol.
2. asker: Tamam sen de Agamemnon olursun.
1 .asker: Hadi sandığı getir de başlayalım.
2. asker: Aigisthos’un yakalama ihtimali bu işi daha da heyecanli yapiyor. ( Malzemeleri getirir. ) Hadi soyun bakalim. ( 1. Asker heyecanla kalkan ve mızrağını bir kenara koyup soyunur ve Aigisthos’un giysilerini giyer. ) Güce, gençliğe ve canlılığa sahipsiniz.
1. asker: Ya tacım. Tacım da olacak mı? Savaş çizmelerim...
2. asker: Burada Kralım. Parlattım da.
1.Asker: Parlattınız demek; çamurla mı parlattınız?
2.Asker: Çamurla ve belki biraz kanla. Şeref madalyanizi getirdim.
1.Asker: Onun gibi görünüyor muyum?
2.Asker: Tam değil. Lütfen yüzünüzün çizgileri biraz daha uzun görünsün. Daha uzun bir yüz.
1.Asker: Beygir gibi mi? Somurtayım mı?
2.Asker: Tamam. Şimdi ona benzediniz kralim.
1.Asker: (Çizmelerine bakarak) Ya kan nerede? Kan göremiyorum.
2.Asker: Kurudu unutmayın, bu eski savaşlarınızdan kalma kandı.
1.Asker: Evet. Yulaf torbanı vermediler mi sana? (Yulaf torbasını boynuna asıp gülümser) Gülümsüyorsun. Gülümsüyorsun süvarine. Elini tanıyorsun onun yumuşak ve karalı elini. Soylu savaş atım! Güzel kısrağım az mı yol teptik birlikte?
2.Asker: Daha bitmedi! Güçlü bacaklarımın sağlam nallı toynaklarıyla dolaşmak istiyorum dünyayı.
1.Asker: Tamam ama önce diz çök! Diz çök bakayım, haydi dizlerin bükülsün, şöyle (2.Asker diz çöküp şaha kalkarak kişner.)
2.Asker: Sol ayağınız hep şişiyor mu?
1.Asker: Evet ilk adımı bu ayakla atarız. Bu ayakla tepiniriz. Sen de kafanı diktiğinde sol toynağını vurursun yere. Bekle bakalım ağzına gemini geçirelim.
2.Asker: Yo yapmayın bunu.
1.Asker: Bir krala atı akıl öğretsin. Hem de kalleşçe öldürülüp halkına mal olmuş bir generale olur şey değil. Her şeyin tamam olacak; benimde kaskım başımda, kırbacımı vurup dört nala gideceğim.
2.Asker: Şu gem feci bir şey. Diş etlerimi ve dudaklarimin kenarlarini kanatiyor. Kan tükürüyorum sonra. ( General bir çırpıda gemi geçirir ve atının üzerine biner. At kişner.)
1.Asker: Kan tükür, ateş osur. Ne dört naladir o! Tarlalarda, çayirlarda tepelerde, yatarak yada ayakta gün dogumundan akşam karanligina kadar, akşam karanligindan (Kalkar atın üzerinden birden ciddileşerek.) Savaş nerede?
2.Asker: Yaklaşiyor generalim. Zeytin agaçlariyla dolu bir ova, Vakit akşam Gök yüzü sakin ve pembe. Ortaliga ani bir sessizlik çökmüş -güvercinlerin iniltisi- savaş öncesi sessizlik. Hava çok yumuşak. Otlarin içine zeytinler düşmüş. Nesneler soluklarini tutar. Savaş başlamiştir. Hava....
Öğretmen: Bir anda mı (Heyecanlanmıştır)
1.Asker: Bir anda değil herhalde.
2.Asker: Çayırın yanındayız. Çifte atmayayım, kişnemeyeyim diye tutuyorum kendimi. Kalçaların ılık, bacaklarınla iki yanıma bastırıyorsun. Ölüm.
1.Asker: Bir anda mı?
2.Asker: Ölüm dikkatlidir. Bir parmağı dudaklarında, sessizliğe çağırır bizi. Nihai bir iyilik ışık saçar nesnelere. Artık sende dikkatli değilsin yanımda.
1.Asker: Bir anda mı?
2.Asker: Bir anda mı? Ha? Bir anda mı? (Düşünür) Ya evet, birden nallar ve ateş kapladi her yani! Matem tüllerinin ardinda analarla eşlerin gözleri kuruydu. Troya’nin duvarlarindan oluk oluk kan boşaliyordu.
1.Asker: Ya ölüler ? Ölen yok muydu?
2.Asker: Askerler sancağı öperek ölüyorlardı. Sen Agamemnon zafer ve iyiliktin yalnızca. Hatırla bir akşam.....
1.Asker: Öylesine yumuşamiştim ki kar olup yagdim adamlarimin üzerine. Kirmizi kanlari, kefenlerin en seveceni altinda kaybolup gitti. Yagdim üzerlerine Troya’da.
2.Asker: Mancınıklar kelleleri uçuruyordu. Ölüm sarmıştı her yanı. Çevik adımlarla birinden ötekine gidiyor, bir yara açıyor, bir gözü söndürüyor, bir kolu koparıyor, bir damarı yırtıyor, bir çığlığı bastırıyordu. Ölümün dayanacak hali kalmamıştı. Sonra tükendi ve kendiside öldü; yorgunluktan usulca omuzlara dayandı ve uykuya daldı, orada uyudu kaldı.
1.Asker: (Zevkten kendinden geçmiş.) Dur, dur, daha zamanı değil ama muhteşem olacak. ( Aynada kendisine bakar.) Savaşlarin adami, resmi geçitlerin adami. Işte görüyorsun beni gizlisiz saklisiz. Eger sag çiktimsa savaşlardan, elde ettimse rütbeleri ölüme bu denli yakin oldugum içindi hepsi. Ve o gün gökler bana Troya’yi almayi nasip ettiginde, halkim mor halilar sererek tanri katina çikardi beni.
2.Asker: Ve o hançeri sırtınızda duydunuz. Klytemnestra yüzünüze bakıyordu.
Öğretmen: Kalleşçe vurdu Aigisthos. Törenimi yapmadilar benim.
1Asker: Evet, koymadılar bedenimi bir tabutun içine. Ruhum rüzgarda savrulup duruyor o günden beri.
2Asker: Ya, Agamemnon’un ruhu buradaysa?
1Asker: Güvercinim korkma, buralarda kimse buna inanmaz. Sadece inandım görünür. Hadi oyuna devam edelim.
2Asker: Ve öldünüz soğuk mermerleri üzerinde sarayın.
1Asker: Ve aynadaki görüntüm. Her şey ölüme bu kadar yakin oldugun içindi. Bir hiçlige dönüşüp bu aynalarda sonsuza degin yaşayacagim bu an içindi.
2Asker: Ölü ama ağzı laf yapan bir generalsiniz.
1Asker: Geveze at, öldüm ben. Böylesine güzel bir sesle konuşan ben degilim, benim takildim. Eski varligimin yalnizca bir yansimasiyim ben. Sana gelince; başin egip gözlerin saklayacaksin, çünkü yalnizlik içinde bir general olmak isterim. Hazir misin güvercinim? ( 2.Asker kafasini sallar.) Hadi gel. Al entariyi giy üzerine güzel kisragim, yaban gülüm. ( 1.Asker 2.Askerin kafasina oyuncak ati geçirir. Sonra kirbacini şaklatir.) Selam! ( Aynadaki görüntüsünü selamlar.) Elveda generalim. (Tahta oturur, halki selamlar, 2.Asker tahtin önünde durur yerinde sayar atin hareketlerini taklit eder.)
2Asker: (Gösterişli ve hüzünlü) Geçit başladi. Ölü kahraman şehrin dişina götürülüyor.
1Asker: (Sıçrar) Güvercinim!
2Asker: Generalim!
1Asker: Kalleşçe öldürüldügümü de söyle (Sonra yeniden duruşunu alir. 1.Asker 2.Askeri üzeride dimdik sahneden çikarlar. Yukaridaki konuşmalar olurken gladyatörün savaş sahnelerinden alintilar sinevizyonda yansitilabilir. Ya bunlar slaytla yansitilan savaş sahneleri olabilir. 5.Sahnenei başinda kostümler tamamen degiştirilip Nazilerin kahverengi gömlekleri olabilir. Bu dogrultuda slaytlar yansitilan 2. Dünya savaşi görüntüleri olacak, sineklerin jestleri nazilere öykünecektir. Civardaki sinek amblemleri de dişaridan gelen askerler tarafindan gamali haç şeklinde boyayla degiştirilecektir. Askerler çikarken biri borazanla Chopin’in cenaze marşini çalar.)
(8.SAHNE) 4.SAHNE
(Aigisthos sağdan girer. Aynanın karşısında durur. Etrafına bakınır ve aynaya konuşmaya başlar. )
Aigisthos: Argos için istediğin kral bu muydu Jüpiter? Gidiyorum, geliyorum, kocaman görüntümü her yerde dolaştırıyorum. Ama boş bir kabuğum ben. Şimdi kendime baktıkça Agamemnon’dan da ölü buluyorum kendimi. Çöldeki kum taneleri kadar sıradanım. Ah! Bir damla gözyaşı dökebilmek için bütün unvanlarımı başkasına verebilirim. ( sinek müziği duyulur. Gittikçe şiddetlenir ve aniden kesilir.)
(9. SAHNE ) 5.SAHNE
( Jüpiter baştaki kör ve sakalli dilenci kostümüyle içeri girer. Aynanin yaninda bir Jüpiter heykeli; dişaridakinin aynisi. Kirmizi işik yanar.)
Jüpiter: Yakın bakalım. Bütün krallar gibi bir kralsın.
Aigisthos: (Ürkerek, çığlık çığlığa elini hançerine atar boştur. Kılıcını çeker.) Burada ne işin var? (Saldırır kılıcını saplar Jüpiter “ah” diye bağırır. Bir daha saplar, adam gülmeye başlar, ayağa kalkar, Aigisthos geriler.) Kimsin sen!
Jüpiter: (Gülerek) Tanıyamadın mı? (Heykelin yanına gidip aynı pozu alır.)
Aigisthos: Çık buradan. Yoksa muhafızları çağırırım bir güzel ıslatırlar seni.
Jüpiter: Beni tanımıyor musun? Oysa görmüştün. Düşünde görmüştün. Ama daha korkunç bir görünümüm vardı. (Sinek müziği birden çok yüksek, gök gürültüsü, şimşekler. Jüpiter elinde kocaman bir sinek papazı yüzüne doğru tutar. Erinnye’ler girerler hepsi güzel kızlara dönüşmüştür. Aigisthos’un etrafında dönerler Jüpiter’in yanına gidip ağlarını üzerine örterler. Jüpiter ağın altından çıktığında boyu yükselmiştir. Sakalı yoktur başı da keldir, üzerinde mor bir pelerin vardır. Aigisthos bayılır. Keman çekme sesi duyulur.) Bayıldı. Uyandırın şunu kızlarım!
(Aigisthos’un tahtına çıkar. Burada bir kadını oynamalıdır. Tanrısal yalnızlıktan bunalıma düşmüş olduğunu görmeliyiz bunun yanında Aigisthos’ta tek taraflı bir pişmanlık oyunu oynamaktan sıkılsa da bunu yapar. Aigisthos kendini yer yer korkuya teslim edip köpekleşse de, yer yer mantığının izlerini görebiliriz. Bu sahne yalnızca Jüpiter’in üzerine düşen kırmızı bir ışık altında oynanır. Erinnye’lerin elinde meşaleler vardır. Aigisthos’u aydınlatırlar. Onu öperler, Aigisthos uyandığında başında beyaz bir peruk, olabilirse bir yaşlı makyajı vardır ve sesi değişmiştir. Elinde bir kibrit parçası buna su dökerek konuşur.)
Jüpiter: Su ateşe kuvvet verecek. Ateşim güçlenecek. Iyilik ve kötülük bu ateşi söndüremeyecek. Suya ihtiyaci var ateşin. Bak bakalim kendine! (Erinnye’ler Aigisthos’u aynaya götürür. Sesi falsoludur. Kendini görünce hayrete düşer.)
Aigisthos: Jüpiter! Sendin ha!
Jüpiter: Şimdi tamam. (Heykeli gösterir yada yanına gider.) Ben miyim bu?Argos’lular dua ettikleri zaman beni böyle mi görüyorlar? Ne kadar çirkinim! Çok sevmiyorlardır her halde beni.
Aigisthos: Pısıyorlar ama seviyorlar seni.
Jüpiter: Ya sen, sen seviyor musun beni? (Aigisthos kaçmaya yeltenir. Jüpiter Aigisthos’un üzerinde olduğu kumaşı kaçtığı yönde kaldırarak ona engel oluşturur.) Şu haline bak yaşli bunak! Hala kaçmaya çalişiyorsun! Böyle kaçarsan ne olur? Kralligin devam eder mi saniyorsun?
Aigisthos: Ne istiyorsun benden yeterince ödemedim mi?
1Erinnye: Savun kendini!
Aigisthos: (Erinnye’ye) Savunmayacağım. Artık kendimi de savunamam. (kılıcını çeker ama kaldıramaz, yorgun düşer) Öldür beni!
Jüpiter: Öldüremem seni.
Aigisthos: Neden?
Jüpiter: Söyleyemem.
2Erinnye: Seviyor seni anlamıyor musun?
Jüpiter: İşime karışmamayı öğretmedim mi ben size?
Aigisthos:Seviyorsan bırak gideyim.( Jüpiter sevecenlikle Aigisthos’a bakar. Tam çıkacağı anda peleriniyle yere düşmesine neden olur.) Kaldır!(3 Erinnye’ye)
3Erinnye: Pekala tutulacak yolun önemi yok. Katil olacağım demek.
Aigisthos: Ne diyor bunlar?
Jüpiter: Onları dinleme. Şimdi vicdanın ölmek istediğini mi söylüyor sana?
Aigisthos: Bilmiyorum.
4Erinnye: Ölüme sessiz gidersen, dillere destan olacak şekilde cezalandirilirsin. Hep böyle olur bu!
Aigisthos: Bak ne diyor. Beni seviyorsan niye ölmek istememe karşi çikmiyorsun?
Jüpiter: (Tahtan iner.) İnanmıyor musun bu sevgiye? Karşı çıkmam düzenin gereği.
Aigisthos: Bu gölgeyi peşimden sürüklemekten yoruldum artık. (normal)
Jüpiter: Eski gücüne kavuşmayi istemez misin?
Aigisthos: İsterim istemesine ama....
Jüpiter: kral olmak istemiyorsun... Şu haline bak! Üzerindekileri çikarsan bir hiç olursun. ( Erinnye’ler peruğunu çıkarırlar. Bu ipli bir yapılabilir. Aigisthos eski haline döner.)
Aigisthos: (Kendine bakar) Teşekkür ederim.
Jüpiter: Şimdi ne diyorsun. Genç olmak istemez miydin? Hiç yüzleşmeden yaşamak.
Aigisthos: İsterim.
Jüpiter: Bak! Sonsuza kadar yaşama hakki veriyorum sana. Bu üzerindekilerle.... Bu koşullarla ölümüne karşi çikmani isterim. Tek istedigim bu senden.
1Erinnye: Bir tanrı sana yalvarıyor. Seviyorsan vicdanının sesine kulak verme Aigisthos.
2Erinnye: Her şeye sahipsin Aigisthos.
Aigisthos: (Birden yorulmuş) Her şeye degil. Vicdanima sahip degilim. Bu zirhin bu tacin altinda kalbim bomboş.
Jüpiter: Tanrının sevgisi doldurmuyor mu kalbini? (Tahtından iner Aigisthos’un yanına gelir. Cilvelenir.) Üzerindekileri istiyorsun. Yaşlanmaktan korkmazdin yoksa. Gözlerinde şimşekler çakiyor, yumruklarini sikiyorsun; yadsimani Jüpiter’in suratina firlatiyorsun ama gene de yüregin evet dedi bana. Hadi hadi sözümü dinleyeceksin.
Aigisthos: Uzak dur benden!
3Erinnye: Orestes’in burada olduğunu biliyor musun!
Aigisthos: Orestes burada demek.
Jüpiter: (Tahta çıkar.) Seni öldürmek için.
Aigisthos: (Gülerek) Orestes’in cinayetini haber veriyorsun. Agamemnon’a haber vermedin, oysa o bunu istiyordu.
4Erinnye: Agamemnon’dan daha değerlisin. Jüpiter bunu kanıtlıyor sana.
Aigisthos: Sizin sözünüze hiç inanmam. Onun söylediğinden başka ne çıkar ağzınızdan?
Jüpiter: Tamam. İşime yarıyordu.
Aigisthos: Ben 15 yıldır cezasını çekiyorum senin işine yarıyor öyle mi!
Jüpiter: Sen cezasın çekiyorsun da onun için yarıyor işime. Sen öfkeyle vurdun. Benimseme istedin.
Aigisthos: Bütün bu sözlerin altında gizlenen şeyi anlıyorum. Orestes hiç pişmanlık duymayacak. O bizim oyunlarımızdan hoşlanmıyor demek. Bende bundan sıkıldığımı söylüyorum sana.
Jüpiter: Aigisthos sen Kralsın, kral vicdanına sesleniyorum senin, çünkü sen hüküm sürmeyi seversin. Benim gönlüme göre yaratıldın. İkimizde düzeni sürdürüyoruz. Sen Argos’ta ben bütün dünyada.
Aigisthos: Şimdi anliyorum ne yapmak istedigini. Orestes’in cinayeti benim vicdanimin karari olacak.
Jüpiter: Nereden çıkarıyorsun bunu?
Aigisthos: Ona engel olursam amacına ulaşamaz. Bende amacıma ulaşamam. Ama ben bu kostümlerin altında başkalarının gördüğü gibi görmeye başladım kendimi. Şimdi bunlarız varolmak istiyorum.
Jüpiter: (Cilveli) Beni hiç düşünmüyorsun Aigisthos (Erinnye’lere) Yakalayın onu. (Erinnye’ler ellerindeki kalın kırmızı kurdeleleri Aigisthos’a dolarlar. Başının üzerinde fiyonk yaparlar bu sırada Jüpiter konuşmasını sürdürür) Ya ben nasıl varolayım? (Heykeli gösterir) Benimde kendi görüntüm var. O da benim başimi döndürmüyor mu saniyorsun? Yüz bin yildir insanlar önünde dans ediyorum. Bana bakmalari gerek; Gözlerini bana diktikleri sürece kendi yanilgilarini göremezler. Bir an olsun boş bulunsam, gözlerini başka yöne çevirmelerine olanak versem....
Aigisthos: Herkes kendi yanılgısını anlar değil mi? Belki kutsal pişmanlık oyunundan da vazgeçilir.
Jüpiter: Yorgunsun Aigisthos bu gün yada yarın bir gün öleceksin. Bense insanlar var oldukça önlerinde dansetmeye yazgılıyım.
Aigisthos: Yazık ben düzeni sürdürmeye yazgılı değilim. Ölümüme kendim karar verdiğimde boşa çırpındığını göreceksin.
Jüpiter: Demek öyle Aigisthos (Güler) Orestes’in seni kurtaracağını düşünüyorsun. Bu halk bayat eğlencelerinden vazgeçecek olsa bunu kendi yapardı. O zaman Orestes’e ihtiyaç kalmazdı ama yaptı mı?
Aigisthos: Yapmadı.
Jüpiter: Öyleyse.... Vicdanının sesi daha büyük felaketlere yol açacak. Sense düzenimizi bir hiç uğruna feda edeceksin. Bu yüzden seni kötü düzen kralı ilan ediyorum. (Sinek müziği eşliğinde elindeki defne tacı Aigisthos’un başına geçirir. Aigisthos ağlamaklı olur.)
Aigisthos: Çok güçlü Jüpiter ne bekliyorsun onu ezmek için?
(Jüpiter tahtın arkasından tabutu getirir. Bu sırada repliklerini söyler. Tabutu aynanın hizasına paralel olarak koyar.)
Jüpiter: Ezmek mi dedin? Aigisthos tanrıların bir gizi var. İnsanın vicdanında özgürlük akmaya başladı mı ben de bir şey yapamam artık ona. Sınavı kazandın. ( Tahta çıkar) Sen de onun kadar özgürsün. Görüyorsun ya senin gibi bir çılgın yetiyor taşla oynatmaya. Çilgin ölür elbet.
Aigisthos: Çılgın ölür mü? Nöbetçiler! Nöbetçiler! Yardım edin! ( Jüpiter’in işaretiyle Erinnye’ler Aigisthos’u tabuta tikip kapagini kapamaya çalişirlar.)
Jüpiter: ( Güler) Hani ölümden korkmuyordun. Üzülme, seni vicdanında başka hiçbir şey yok edemez Aigisthos. ( Orestes elinde bir tas su ile girer. Erinnye’leri kovar, tabutun kapağını açar, Aigisthos’u sarsar. ) Ama düzen değişmeyecek. Ben gidersem yerime başka birisi gelir. Su ateşe kuvvet verecek, su ateşe kuvvet verecek...
Orestes: ( Aigisthos’un hayalinde olduğu için başka bir görünümdedir. diğerleri için de böyle bir şey düşünülebilir.) Aigisthos! Aigisthos! Uyan! ( suyu Aigisthos’un suratına döker. Aigisthos tabuttan boğulurmuşçasına fırlar.)
Aigisthos: Orestes! Nöbetçiler! Nöbetçiler!
( sahne kararır. Müzik duyulur, sarı ışık yanar. Aigisthos tahtında uyumaktadır. Bu bölümün başındaki kostümü. Sayıklar.)
Aigisthos: çılgın ölür mü? Nöbetçiler! Nöbetçiler! Yardım edin! Orestes! Nöbetçiler! Nöbetçiler!
( Jüpiter’in son replikleri sahne arkasından ya da banttan tekrarlanır. Bu kısım ‘ ezmek mi dedin’ repliğinden başlar. Sonra ‘ nöbetçiler’ de biter. Aigisthos’un başına yukarıdan bir tas su dökülür ve Aigisthos şaşkınca uyanır. Hemen zırhının içine saklanır. Başını korkakça çıkarıp etrafına bakınır. )
Aigisthos: Bir kabustu herhalde. ( Üzerindeki ıslaklığı fark eder sonra tabutu görür. Yanına koşar, sağına soluna bakar. Dehşetle geriler. Dışarıdan ayak sesleri duyulur.) Nöbetçiler! ( Nöbetçiler gelir. Uygun adım koşmaya devam ederler.) Sizi aptal herifler, neredesiniz? Yine dalga geçiyorsunuz değil mi?
1. Asker: uyuya kalmışsınız efendimiz.
2. Asker: Sizi duyar duymaz geldik.
Aigisthos: ( Tabutu göstererek) Bu ne bu? Kimin bu?
Asker: Bilmiyoruz efendim.
( 2. asker tabuta bakar, içinden bir kağıt alır.)
Aigisthos: Ne yazıyor?
2. Asker: Yemeğe gittim, geleceğim.
Aigisthos: Aptal herifler! Sarayı götürseler ruhunuz duymayacak. Siktirin gidin hadi. ( Birer tekme savurur. Askerler diğer kapıdan koşar adım çıkarlar. ) Buraya da kimseyi sokmayın!
(10. SAHNE) 6.SAHNE
( Aigisthos aynanın karşısına geçer. Tabut tam arkasında paralelindedir. Dışarıdan “ Kralım” )
Aigisthos: Rahat bırakın beni! Defolun buradan! Kendimi sorguluyorum. ( Aynanın iki basamaklı merdivenine çıkar. Üzerinde tek bir spot ışık vardır.) Yanıtla beni ayna, yanıtla hadi. Sana kötülüğü ve masumluğu keşfetmek için mi geliyorum? Ya halkın gözünde yaldızlı zırhımla neydim ben? Ant içerim ki hiç arzulamadım krallık tahtını. Kral olabilmem için beni bu makama götüren şeyi yapmam gerekti. Klytemnestra’nın baştan çıkarması Kralımı öldürmemi gerekti. Sonunda bu görüntüyle tamamen özdeşleşmem gerekti. Düzeni ancak böyle sağlayabilirdim. (Üstlüğünün eteklerini tutar ve öper.) Ah kumaşlar! Koca koca gögüsleri gizlemek için işlenmiş kumaşlar. Gerçekten vicdanimin sesini mi dinliyorum. Yalnizca vicdanim mi öldürebilir beni. ( Aptalca) Neyse. Ama işin püf noktası burada. Görev görevdir. Görev bir varoluş biçimi değildir. Oysa krallık bir varoluş biçimidir. Bir yüktür. Bir yükümlülüktür. Tacım , yaldızlı kumaşlar, incik boncuklar, diz çöküşler.... Görevin içine edeyim.
( Işik yanar. Merdivenin karşisinda aynanin yansisi olarak Orestes belirir. Aigisthos’un hareketlerini taklit ederek onun ekosu gibi replikleri tekrarlar.)
Bakıyorum da vicdanımın sesini mi dinliyorum? Kişiliğime ışık tutan ululuk ve saygınlık benden kaynaklanmıyor. Krallık benden önce geliyor. Sana bunu söyledim mi yaldızlı görüntü? ( Tacını çıkarıp atar) Ben sadece görünüşte mi kral olmak istiyorum? Yaldizli zirhim dünyada kasiyorsun beni. Nerede bacaklarim? Parlak ve alacali eteklerin altinda ne yapiyor ellerim?
( Zırhını çıkarıp atar)
Kazık gibi miyim? Dimdik kazık gibi miyim? Tanrısal bir bükülmezlik bu. Mutlak kımıltısızlık. Güçsüzleştim. Ben artık hiçbir şeyim. ( Tacını alır, başina takar. Taciyla komik gözükür) Acımasızlık. Kendime çok acımasız davrandım. Ölüme yaklaştım. Ölmek istiyor muyum? Kötülüğün içinde iyilik yapılır mı?
Orestes: Yapılır. Seni cezalandırmak değil istediğim yargılamak. (Kılıcını çeker. Aigisthos şaşırıp geriler, elini hançerine atar. Boştur kılıcını çeker.)
Aigisthos: Çırılçıplağım şimdi. Görebiliyorum kendimi.
Orestes: Senin gördüğün ancak tacın olur.
Aigisthos: Orestes sen misin?
Orestes: Savun kendini!
Aigisthos: Vicdanım benim. (Kılıcını atar) Kendimi savunmayacağım öldür beni. (Orestes kılıcını saplar bir boru sesi. Aigisthos sendeler.) Hiçbir şeyi degiştirmeyecek bu beni kurtardigin için teşekkür ediyorum ama aciyorum sana.
Orestes: Ölmeyecek misin sen! (Kılıcını bir daha saplar. Aigisthos’tan kırmızı bir kumaş fışkırır. Sendeler tabutun içine düşer. Chopin’in ölüm marşı çalınır)
Aigisthos: Sende sinek olacaksın... istemesen de.
Orestes: Aha! (Kılıcını defalarca saplar. Sinek müziği duyulur.) Elektra buraya gel her şey bitti! (Elektra gelir.)
Elektra: Sevgilim benim! Ne kadar çirkinmiş zirhi olmadan. Kapayalim kapagini da daha fazla görmeyelim bu yüzü. (tacı alır) Bu taç senin artık. (Orestes’in başina takar.)
Orestes: Sahi mi? Yakıştı mı?
Elektra: Hem de çok.
Orestes: Neler söylüyorsun sen bu tacı takmam ben! (Tacı atar.)
Elektra: Ama niye öyle diyorsun. Yazık şu güzelliğine bak! Ben takarım. (Birden sırtını dönüp oturur.)
Orestes: Onun göreceği bir şey kalmadı artık. Kraliçenin odasına götür beni.
Elektra: Orestes...
Orestes: Ne var?
Elektra: Kraliçenin bize zararı dokunamaz artık
Orestes: Peki ne olacak? Nasıl değiştin hemen?
Elektra: Orestes! Sen de ansızın değiştin!
Orestes: Pekala! Tek basıma giderim öyleyse. (Orestes çıkar)
Elektra: Bağıracak mı acaba? (Bir an durur. Kulak verir.) Koridorda yürüyor. Dördüncü kapıyı açtığı zaman... Ah! Ben istedim bunu! İstiyorum, hala da istemem gerek. (Aigisthos’a bakar.) Bu öldü. Bunu istiyormuşum demek. Farkında değildim. (Ona yaklaşir.) Yüz kez düşümde gördüm bunu; işte tam şuraya uzanmiş, yüreginde bir kiliç. Gözleri kapaliydi, uyur gibiydi. Ne kadar nefret ediyordum ondan, ondan nefret etmek sevince boguyordu içimi. Uyur gibi degil, gözleri de açik bana bakiyor. Öldü kinimde onunla birlikte öldü. Ben de buradayim; bekliyorum; öteki hala yaşiyor, odasinda az sonra bagiracak. Bir hayvan gibi bagiracak.... Of! Dayanamiyorum artik bu bakişa. Ne istiyordum ben? ( Sessizlik. Sonra Klytemnestra’nın çığlıkları) Vurdu onu. Annemiz o bizim, ama vurdu onu. İşte: düşmanlarım öldü. Yıllar boyu önceden tadını çıkardım bu ölümün, şimdide yüreğimi bir mengene sıkıp duruyor sanki. On beş yıl boyunca yalan mı söyledim kendi kendime? Doğru değil! Doğru değil! Doğru olamaz: korkak değilim ben! Bu dakikada bunu istedim; hala da istiyorum. Bu iğrenç domuzu ayaklarımın dibinde yatmış görmek isterim. O ölü balık bakışın vız gelir bana. İstedim bunu, bu bakışı istedim, şimdide sevincini tadıyorum. (Klytemnestra’nın daha zayıf çığlıkları) Haykırsın!Haykırsın! Dehşet çığlıklarını duymak istiyorum. Ne güzel! Ne güzel! Sevinçten ağlıyorum: düşmanların öldü, babamın öcü alındı. (Sessizlik Orestes girer. )
Elektra: Orestes. Öldürdün mü onu?
Orestes: Evet.
Elektra: Kollarına al beni sevgilim. Bütün gücünle sık. Beni seviyor musun?
Orestes: Seviyorum, benimsin. Daha dün yalnızdım. Bu gün benimsin. İki yandan birleştiriyor kan bizi. Öyle ya aynı kandanız hem de kan döktük.
Elektra: Ver elini bana. (Elini tutup öper) Ne kadar karanlık oldu her yer. Görmem gerek seni sevdiğimi düşünmeliyim. Ne kadar yabancı görünüyorsun?
Orestes: Özgürüz Elektra.
Elektra: Özgür mü? Ben kendimi özgür bulmuyorum. Bir şey oldu işte bu cinayetler. Önlemekte özgür olmadigimiz bir şey.
Orestes: Önlemek ister miyim sanıyorsun? Ben kendi eylemimi yaptım bu eylem iyiydi. Neyin var?
Elektra: Seni göremiyorum. Sesini duyuyorum ama canımı acıtıyor. Bıçak gibi kesiyor etimi. Orestes geldiler. (Sinek müziği duyulur.) Duyuyor musun?
Orestes: Duyuyorum! Sarhoşun söyledigi olsa gerek! Sinekler!
Elektra: Gidelim buradan Orestes! Gel Apollon’a sığınalım. O bizi korur. ( ışık söner)
(3.PERDE 1.SAHNE) 7.SAHNE
(Apollon tapınağı. Seyirci yönünde iki yüzü olmayan köşegen şeklinde yerleştirilmiş iki büyük bezden oluşur. İki slayt gösterme cihazı ile bu kumaşlara gerçek bir Apollon Tapınağının görüntüleri iki cepheden yansıtılır. Bu görüntülerin olduğu alan bir platformdur ve basamaklarla çıkılır. Basamakların yanlarında iki sütun vardır. Bu sahnede Orestes, Aigisthos’un zırhını ve madalyasını takmıştır. Tapınağın üzerine düşen ışık sarı renklidir. Ortada bir kaidenin üzerinde ayna şeklinde kült aynanın çerçevesinde Apollonun yüzü olabilir. Müzik duyulur. Erinnye’ler delikten çıkarlar. Ya da tapınağın yanlarında onların çıkacağı kapaklar olur. Bu kapaklardan çıkabilirler. Yüzlerindeki maskeleriyle ve saçlarıyla Elektra’ya benzerler. )
1 Erinnye: ( gerinir. Etrafına bakınır) Ihhh! Ayakta uyumuşum. Böyle dimdik kalmişim öfkeden. Hem de korkunç düşler gördüm. Hey güzel öfke çiçegi. Güzelim kirmizi çiçegi yüregimin. ( Elektra ve Orestes’in etrafında döner)
2 Erinnye: ( Belirir.) Uyuyorlar. Ne kadar da aklar, ne kadar da tatlılar! Çakıllar üstünden geçen bir sel gibi geçeceğim üstlerinden. Sabırla parlatacağım bu teni, ovacağım, kazıyacağım, kemiğine kadar aşındıracağım.
3 Erinnye: hey gidi arı kin sabahı! Ne parlak bir uyanış bu böyle! Uyuyorlar, terlemişler, humma kokuyorlar; bense uyanığım, dincim, sertim, ruhum bakırdan, kendimi kutsal buluyorum.
Elektra: ( Uykuda) Yazık!
4 Erinnye: ( Çıkar) İnliyor. Sabret biraz, uyandığında göreceksin kendini. Okşayışlarımız altında bağırtacağız seni. Erkeğin dişiye girdiği gibi gireceğim sana. Öyle ya eşimsin sen benim , bir benzerim. Aşkımın ağırlığını duyacaksın.
1 Erinnye: Öyle güzelleştin ki Elektra, benden daha güzelsin.
2 Erinnye: ( Üzerlerine eğilir) Geçici ama yenilmesi hoş avlar bunlar, güzel avlar; bakiyorum onlara, soluklarini içlerime çekiyorum da kizginliktan bunaliyorum.
3 Erinnye: Hey gidi sabah kininin hazları, kendimizi pençe ve çene olarak görmenin hazları. Kin çöküyor her yanıma, soluğumu kesiyor, süt gibi kin yükseliyor göğüslerime. Uyanın kardeşlerim uyanın sabah oldu.
4 Erinnye: Düşümde isiriyordum.
1 Erinnye: Sabret biraz. Bir tanrı koruyor onları ama uzun sürmeyecek. Jüpiter anlaşacak Apollon ile. Dişlerinin var gücüyle ısırırsın o zaman.
2 Erinnye: Ihh! Tırmalamak istiyorum.
1 Erinnye: Bekle biraz.; uzun sürmeyecek, suçluların üzerinde binlerce kırmızı yol açacak demir tırnakların. Yaklaşın kardeşim, Elektra ne kadar da benziyor Klytemnestra’ya. ( gülerler)
4 Erinnye: Ne kadar da gençmişler.
2 Erinnye: Ne kadar da güzelmişler.
3 Erinnye: Sevinin işte caniler. Yaşli ve çirkin ölür çogu zaman, güzeli yikmanin tatli sevinci çok ender tadilir.
1 Erinnye: Göğüs geçiriyorlar kıpırdıyorlar, uyanmaları yakın. Hadi kardeşlerim hadi sinek kardeşlerim, suçluları türkümüzle çekip alalım uykudan. (Müzik duyulur)
1 Erinnye: Konacağız kokmuş yüreklerinin üstüne sinekler gibi.
2 Erinnye: Kokmuş yürek, kanli yürek, hoş yürek.
3 Erinnye: Hangi aşk bu kadar doyurur bizi?
4 Erinnye: Kıpırtısız gözünü alacağız evlerin.
1 Erinnye: Sen geçerken dişlerini gösterecek köpegin homurtusu. ( Köpek havlamaları)
2 Erinnye: Sonra gökte; başinin üzerinde uçup duracak ugultu.( Rüzgarın sesi)
3 Erinnye: Islık olacağız! Çatırtı, gıcırtı, uluma olacağız. ( Baykuş sesi, çatirtilar, gicirtilar, .. vb.)
3 Erinnye: Gece olacağız. Ruhunun karanlık gecesi.
4 Erinnye: Mezara dek yanından ayrılmayacağız.
1 Erinnye: Sen de tüm bunları izleyeceksin.
2 Erinnye: Ölsen bile izlemeye devam edeceksin.
(2.Sahne) 8.SAHNE
Orestes: ( Birden uyanarak) Elektra!
Elektra: Kimsin sen? Ha! Orestes’sin. Git buradan.
Orestes: Ne oldu sana böyle?
Elektra: Korkuyorum senden. Annemizi düşümde gördüm, sirtüstü devrilmişti, kanlari akiyordu.( Heyecanla) Çok aktı mı kan?
Orestes: sus!
Elektra: Onları öldürdün! Sen öldürdün. Buradasın yani uyandın, yüzünde bir iz bile yok; gene de öldürdün onları.
Orestes: Peki ne olmuş? Evet öldürdüm. ( Bir an durur) Sen de Elektra; sen de beni korkutuyorsun! Öyle güzeldin ki dün. Şimdi firtina vurmuş tarlaya benziyor yüzün.
Elektra: Senin cinayetin. Yanaklarımı, göz kapaklarımı koparıp alıyor; gözlerim, dişlerim açıkta kalmış gibi bir duygu var içimde.
Orestes: Dün sabah tapınağın basamaklarında dans eden sen değil miydin? Olur şey değil.
Elektra: Yaşlandim bir gecede.
Orestes: Hala güzelsin, ama ... ; nerede gördüm ben bu yüzü? Elektra ona benziyorsun; Klytemnestra’ya benziyorsun. Öldürmeye değer miydi? Bu gözlerde cinayetimi gördükçe dehşetle doluyor içim. Apollon! Bilginin ve gerçeğin tanrısı; söyle bana, halkım için, Elektra için işlediğim cinayette haksız mıyım? Haklıysam Elektra’nın gözlerinde niçin Klytemnestra’nın bakışlarını görüyorum. ( Kült heykele. Yıldırım sesleri duyulur. Büyülü bir müzik, Apollon’un sesi, bir erkek sesi olmalıdır. Sert bir ses. Apollon’un pelerini tüm tabanı kaplar. Bu boya tutmayan bir plastik örtü olabilir.)
Apollon’un sesi: bir süredir cinayetin göğne yükselen görüntüsüyle karşılaştı insanlar.
Orestes: ( Korkmuş) Cinayetin bir gögü demi var.
Apollon’un sesi: Tabi delikanlı. Sizin yeryüzü savaşınız gökyüzünde de sürmekte.
Elektra: Peki cinayetin görüntüsü kim?
Apollon’un sesi: Orestes’in imgesi. Yeryüzünde ne varsa maskelere borçludur bunu. Şu üzerindekilere bak! Ya Elektra her şey imgelerden oluşur. Imgeler yerini yeni imgelere birakir.
Orestes: Dışarıda neler oluyor?
Apollon’un sesi: Halkın sesi yükseliyor. Yakında bir uğultu kaplayacak her yeri. Agamemnon’dan önceki gibi! Halk kurbanını isteyecek.
Elektra: Peki seni sarayın koruyacak mı bizi?
Apollon’un sesi: Korkuyor musunuz isyandan? Sen Orestes hiç gözünü kırpmadan işlemiştin cinayetleri. Niçin sarayıma sığınmıyorsun? Jüpiter heykeli alaşağı edildi. Halk döktüğün kanlara karşılık kan istiyor, adet yerini bulsun diye!
Orestes: ( Korkuyla) Buraya gelebilirler mi?
Apollon’un sesi: Korkmayın! İnsanlar kan dökmek için bu tapınağa girmezler. Ama Jüpiter için aynı şey geçerli değildir. bu onunla anlaşmamıza bağlı. ( Güler. Işiklar loşlaşir. Dişaridan Jüpiter’in sesi duyulur)
Jüpiter’in sesi: Ne istersin onlar için?
Apollon’un sesi: Onlar için mi? Argos’ta ki saltanatın söz konusu olan.( Gökten bozuk paralar dökülür)
Jüpiter’in sesi: Argos’ta ki saltanatım bitti.
Apollon’un sesi: Saltanat değil biten! Bilirsin Jüpiter ben doğruyu söylerim. Sadece imgeler yer değiştirecek. Su ateşe güç verecek. Düzen yaşamaya devam edecek!
Jüpiter’in sesi: ( Gökten daha fazla para yağar) Yeter mi?
Apollon’un sesi: Yeter!
Elektra: Bunlar da kim?
Orestes: Jüpiter’in öfkesi. Düzenin temsilcileri.
Elektra: Jüpiter buraya gelebilir mi?
Orestes: bunlar geldiklerine göre.
Elektra: Korkuyorum! Jüpiter tanrıların tanrısı acı bana.
Orestes: Neler diyorsun Elektra, gel buraya!
Elektra: Çekil, bırak beni! Korkuyorum!
1 Erinnye: ( İçeride) Senden korkuyor.
Orestes: Doğru mu bu? Benden mi korkuyorsun?
2 Erinnye: geri çekil! Geri! Kov onu, Elektra! Üstüne sürdürme eline, kasabın biri o. Alçakça öldürdü. Biliyor musun kaç kere üst üste vurdu?
Elektra: Doğru mu söylüyorsun?
3 Erinnye: Bana inanabilirsin, oradaydım.
Elektra: çok mu acı çekti? Hemen ölmedi mi?
Orestes: Dinleme artık onları, kulaklarını tıka. Hiçbir şey sorma onlara.
4 Erinnye: Korkunç acı çekti!
Elektra: ( Yüzünü elleriyle gizleyerek) Ha!
Orestes: Bizi ayırmak istiyor. Dikkat et yalnız kaldığın zaman üzerine çullanacaklar. Elektra bu cinayeti birlikte kararlaştırdık, sonuçlarına birlikte katlanmalıyız.
Elektra: Bunu benim istediğimi mi ileri sürüyorsun?
Orestes: Yalan mı?
Elektra: Evet yalan...Dur biraz... Yok , evet, of bilmiyorum artık! Seni ben yönlendirdim ama cinayeti sen işledin.
Erinnye’ler: Cellat! Cellat! Kasap!
Orestes: Elektra korkma! Güçlerini senin zayıflıklarından alıyorlar. Ver elini bana. Seni bırakmayacağım.
Elektra: Bırak elimi! Çevremdeki bu şeytanlar tüylerimi ürpertiyor. Ama sen daha çok ürpertiyorsun.
1 Erinnye: Görüyorsun! Görüyorsun ya! Değil mi minik bebek? Onun kadar korkutmuyoruz biz seni. Bize gereksinimin var ,Elektra ; sen bizim çocuğumuzsun bizsiz edemezsin sen.
2 Erinnye: Gel! Gel! Birazcık korkuyorsun bizden ama korkunun iyi olduğu zamanlar vardır. Evet , ruhun içinde taht kurup durmaksızın gözetlemelidir korku. ( Elektra ikilemde kalır)
3 Erinnye: Korkma o kadar. Alçak gönüllüğü öğrenmek kolay değildir. elbet yüreklerinde sağlıklı bir korkuya yer vermemişlerden insan olsun, kent olsun, kim saygı gösterecek doğruya?
4 Erinnye: Zorbasız bir yaşam seç. Bırak Orestes’i! Yasayla dizginlenen bir yaşam. Böyle böyle tanrı yönetir ama ortayı da o gösterir. Her şeyin ustası o.
Orestes: Gitme! Yalvarırım gitme! ( Kolundan yakalar,) Gitme mahvolursun.
Elektra: Öfff! Nefret ediyorum senden! ( Basamaklardan iner, Erinnye’lere elini uzatır. Erinnye’ler üzerine atılırlar. ) İmdat!
(3.SAHNE) 9. SAHNE
( Müzik duyulur. Jüpiter girer. elinde sürüklediği tabutu kapının önüne koyar. Erinnye’lere)
Jüpiter: Kovuğunuza dönün!
1 Erinnye: Efendimiz! ( Erinnye’ler açılırken altlarından Klytemnestra çıkar.)
Jüpiter: Kalk Elektra! Ben burada bulundukça kızlarım sana kötülük edemez. ( Doğrulmasına yardım eder.) Ne korkunç bir yüz böyle! Bir gecede! Bir tek gecede! Nerede senin saf güzelliğin, çökmüşsün iyice.
Klytemnestra: Orestes! Koru beni.( Bayılır)
Orestes: Tüm bunları tezgahlayan sensin demek Jüpiter! Ama rüya mı tüm bunlar.
Jüpiter: Hayır değil! Karşındayım işte! Rüya sensin Orestes. Halkın gönlünde taht kurmuş bir rüya. Bu da senin tabutun.
Orestes: ne yani, öldüm mü ben?
Jüpiter: Henüz değil! Hatırla Aigisthos’un tabutunu yaptığında o da ölmemişti.
Orestes: Tüm bunların anlamı ne? Ölecek miyim ben?
Jüpiter: Apollon’un sözlerini düşün.
Orestes: Agamemnon’dan önceki gibi halk kurbanını isteyecek.
Jüpiter: Evet ama bu tapınakta sana zarar veremeyecekler. Benim heykelimi alaşağı ettiler. Ama yerine birisi bulunur, düzen devam eder Orestes!
Orestes: Hayır! Halkım özgürdür. Benim gibi!
Jüpiter: (Alkışlar) Ne büyük yanılgı. Özgür olsalardı, bu düzen hoşlarına gitmeseydi krallarını deviremezler miydi? O zaman sana gerek kalır mıydı? Gel orestes, ikinizi de Argos tahtına oturtacağım.
Orestes: öldürdüklerimizin yerine mi? ,
Jüpiter: öyle gerekiyor.
Orestes: ölmüş kralin, hala ilik olan giysilerini mi geçirecegim sirtima.
Jüpiter: onları yada başkalarını; ne çıkar?
Orestes: bunu yapmayacağım. Beni kandıramazsın.
Jüpiter: Ne kadarda değiştin Orestes; buraya geldiğinde, bu cinayeti işlemeden önce ne kadarda korkuyordun. Babanın ruhu getirdi seni buraya ve kız kardeşinin aşkı işletti bu cinayeti. Ama şimdi, senin olmayan bir cinayetin kahramanı kesildin.
Orestes: belki kurtarmışım dır doğduğum şehri.
Jüpiter: Bence sen dışarıdakilerden korkuyorsun. Bu kahramanlığın ondan senin. Argos’ta neler oluyor biliyor musun? Bir kral arıyor Argoslular. Eski düzenlerini geri getirmek için intikamını alacaklar kral ve kraliçenin.
Orestes: korkmuyorum dışarıdakilerden. Özgürüm ben ; ne onların kralı olacağım nede senin kölen! Dünyanın ortasında yapayalnızım, gölgesini yitirmiş bir insan gibi, hiçbir şey yok artık gökte, ne iyilik ne kötülük nede bana buyuracak kimse!
Jüpiter: Uyuz olup sürüden ayrılan koyuna hayran mı olayım? Unutma orestes, benim sürümdendin dışarıdakilerin arasında özgürlüğün bir sürgünden başka bir şey değil.
Orestes: doğru söylüyorsun. Bir sürgün.
Jüpiter: (cilveli) Hadi! O kadar derin değil yara daha yeni açıldı. Halkının arasından, geri dön bak ne kadar yalnızsın. Kardeşin bile bırakıyor seni. Geri dön unutuşum, huzurum ben.
Orestes: senin yanına dönmeyeceğim. Kendi yasamdan başka yasa tanımayacağım.
Jüpiter: Ne yapacaksın öyleyse?
Orestes: Argoslular’a kendilerinin güçlerini anlatacağım.
Jüpiter: Zavallı insanlar! Üzerlerine örttüğüm kumaşları parçalayıp atacaksın. Birden bire yabancılardan sakladıkları mallarını ortaya dökeceksin onların. Çırılçıplak hissedecekler kendilerini. Bunlar olacaktı Orestes; bir adam gelecek sonumun yakalaştığını bildirecekti. O adam senmişsin demek. Dün senin korkak yüzünü görünce kim inanırdı buna?
Orestes: ben inanır mıydım sanki? Söylediğim sözcükler ağzıma göre çok büyük, parçalıyorlar ağzımı. Alın yazım korkaklığıma fazla ağır geldi, ezip geçti ruhumu.
Jüpiter: Çok seviyorum seni, amaçlarının boşa çıkacağını görünce acıyorum.
Orestes: Amaçlarım boşa çıkmayacak.
Jüpiter: Elveda Orestes! ( Klytemnestra kendine gelir.) Elektra! Sana gelince bu kadarla sona ermez saltanatım. Savaşı bırakmak düşüncesinde değilim. Bak bakalım benden misin yoksa karşıdan mı? (Klytemnestra ağır ağır kalkar.)
Orestes: nereye gidiyorsun?
Klytemnestra: Bırak beni, sana söyleyecek hiçbir sözüm yok!
Orestes: Daha dün tanımıştım seni, bu gün bulmamacasına yitirecek miyim?
Klytemnestra: keşke hiç tanimasaydim.
Orestes: Elektra! Kardeşim, sevgili Elektra! Biricik aşkim. Ömrümün biricik sevinci, yapayalniz birakma beni, benimle kal.
Klytemnestra: Hırsız! Pişmanlıklar hırsızı adın hak ettin işte! Huzurlu bir tahtan başka hiçbir şey hayal etmemiştim. Şimdi her şeyimi elimden aldın. Onun dediği gibi hiçbir şey değişmeyecek.
Jüpiter: Evet Elektra güçlü olan benim. Gel benimle al istediğin huzurlu tahtı vereyim sana.
Orestes: Onu dinleme! Haklısın her şeyini aldım, üstelik sana istediklerini de veremeyeceğim cinayetlerimden başka. Belki bu savaşı kazanırız Elektra. Argos’tan gitmemize neden olsa da başka bir yerde mutlu olabiliriz. Ver bana elini , gideceğiz.
Klytemnestra: Uzak dur benden! ( Elini iter) Benim aradığım mutluluk değil!
Jüpiter: Görüyorsun ya Orestes! O benimle ( Erinnyeler sahneye yavaş yavaş yaklaşirlar. Klytemnestra tedirgindir.) İstediği tahtı ancak ben verebilirim ona. O hep benimleydi. Şimdide benimle.
Orestes: dinleme onu Elektra (sert) Gel buraya!
Klytemnestra: Güçlü olan o. Üzgünüm Orestes! İmdat! Jüpiter, Tanrıların ne insanların kralı, Benim kralım kocam benim. ( Jüpiter’in omzuna tırmanır. Bir maymun terbiyecisi gibi Jüpiter onu severken, boynuna sarılmış olarak konuşmaya devam eder.) Götür beni koru beni ondan. (Orestes’i gösterir.) Senin yasana uyacağım kölen olacağım, beni yalnız bırakma kardeşimle, seni seviyorum Jüpiter tüm kalbimle! ( Jüpiter omzunda Klytemnestra ile çıkar.)
(4.SAHNE) 10.SAHNE
(Orestes ve Apollon. Sineviyonda Gladyatör filminin kanlı sahneleri)
Orestes: (aynaya) Söyle bana Apollon! Senin sözüne güvenirim. Ben de bir aynanın yüz bininci görüntüsü mü oldum? Dışarıdakilerden farkın yok mu?
Apollon’un sesi: ( Gırtlağını temizler) Jüpiter’e karşiydin. Şu büyük cesaretinin bedeli olarak tanri mertebesine yükseldin bile.
Orestes: Kazandım mı bu savaşı?
Apollon’un sesi: Daha şimdiden paralara ikonlara geçti görüntün.
Orestes: Demek ki bir daha hiç kendim olamayacağım.
Apollon’un sesi: Evet. Her şey senin için büyük harflerle yazilacak.
Orestes: Ölüm mü bu söz ettiğin?
Apollon’un sesi: Ta kendisi!
Orestes: (kızgın) Ben eylemimi eylemin kendisi için yaptım. Halkıma özgürlük getirmek için. Görüyorsun Elektra bile terk etti beni. Öyleyse cinayetlerimin tek sorumlusu benim.
Apollon’un sesi: Ama eylemin halka karşi oldugu içim özünde yenilgi tohumu taşiyordu.
Orestes: Sen doğru söylerin benim eylemim halka karşı değildi.
Apollon’un sesi: Görünürde öyle! Kral ve kraliçe karşiydi ama. Jüpiter onlarin agzindan konuşuyordu. Tanrinin üzeride de halk vardir. Halk bu düzeni sevmezse bir hiçe dönüşürdü tanri.
Orestes: neler olup bitiyor? Dışarıdakilerin beni öldürmek istediğini düşünmüyordum.
Apollon’un sesi: Seni öldürmek istedikleri doğru; görüntünün yaşaması için şart bu. Dışarıda buradaki gibi varolamazsın. Dışarıdaki uğultuları duyuyor musun? Jüpiter’in ateşi üzerine su gibi döküldün. Kan istiyorlar. Gerçek bir felaketten başka tutunacak dalları kalmadı.
Orestes: Gelip kendilerini seyredecekleri bir su birikintisi gibiyim ha?
Apollon’un sesi: evet .
Orestes: Fazla eğilmesinler; içine düşer boğulurlar yoksa.(güler)
Apollon’un sesi: Hiç komik değil. Eninde sonunda dışarıya çıkacaksın burada çok fazla kalamayacaksın. (ses kaybolur)
Orestes: Apollon! Apollon! Sen de beni yalnız bıraktın ha! ( aynayı devirir Erinnye’ler girerler.)
1 erinnye: Kardeşlerim bu bize kaldi.
Orestes: Yapayalnızım. (Erinnye’leri görür. Korkarak geri çekilir. Zırhının içine saklanır.)
2 Erinnye: Hayır korkma katillerin en miniciği, ben varım ya!
Orestes: Gelmeyim üzerime dışarı çıkacağım, hiç kuşkum yok halkımdan.
3 Erinnye: Ölünceye kadar yok. Ya öldükten sonra?
4 Erinnye: Tüm rezilliklerini seyrediyor olacaksın halkının.
1 Erinnye: Kurtulamazsın Orestes ölümden sonra bile.
2 Erinnye: Düzen değişmez bunu seyrediyor olacaksın Orestes!
(Uğultular yükselir. Halk elinde silahlarla tapınağın etrafın gelir. Erinnye’ler tapınağın altında kaybolurlar. )
Orestes: Evet çıkacağım.
Sesler: Öldürün! Öldürün! Gebertin onu! Parçalayın! Öldürün.
Orestes: İnanmıyorum tapınağın gücüne! (Dışarıdan evlerin arkasında turuncu bir güneş doğar. Etrafında alevden bir çember olabilir. Aynı anda tapınağın içi sarı ışıkla aydınlanır. Böcek imgesi olan sarı ışıklar söner.) Güneş doguyor.
Sesler: Din düşmani! Katil! Kasap! Parçalayacagiz seni!
Bir kadın: Gözlerini oyacağız senin.
Bir adam: Ciğerini yiyeceğim!
Sesler: Askerler geliyor! Askerler yakalayın onu, öldürün!
(Muhafızlar tapınağın basamaklarına doğru koşarlar. Ellerinde kılıçları)
Askerler: Yol açın! Çekilin! ( Tapınağın basamaklarına çıkmalarıyla yere serilmeleri bir olur. İlk önce emeklemeye, sonra sürünerek çıkmaya çalışırlar ancak başaramazlar. Zırhlarını çıkarıp atarlar. Fakat çıkamaz yere serilip kalırlar. Orestes zırhına sarılıp bekler yada başını kollarının arasına alıp öldürülmeyi bekler. Ancak sesleri duyunca zırhından çıkar.)
Sesler: Apollon koruyor onu!
Sesler: Kimse tapınakta cinayet işleyemez.
Sesler: Haydi çık dışarı!
Orestes: Demek karşi karşiyayiz! Bagirmiyorsunuz artik.
Sesler:Çık dışarıya Orestes adalet yerini bulsun!
Sesler: Sen ölmeyi hak ettin!
Sesler: Tüm çıplaklığımızla ortaya serdin bizi!
Orestes: Çok şey biliyorum artik. Günün birinde insanlarin bir hiç, Tanrinin da yeryüzünün de korkunç oldugunu ögrendikten sonra yaşanmayacagini ögrenirsiniz elbet.
Sesler: Düzenimizi alt üst ettin!
Orestes: Dinleyin! Argoslular cinayetler gerçekten benimdir. Bunu biliyorsunuz. Güneşin önünde yükleniyorum bu cinayetleri. Sizler için öldürdüm kendin için degil!
Sesler: Krallık için öldürdün!
Orestes: Susun. Aigisthos’tan farklı olarak, böyle kanlar içinde kurbanımın tahtına oturacak değilim! Bir tanrı sundu bana bu tahtı ama hayır dedim.
Sesler: Çık dışarıya!
Sesler: Çık ta halkını bul!
Sesler: Tapınaktan konuşuyorsun orada bir şey yapamayız sana
Sesler: Korkuyorsun bizden!
Orestes: Hayır korkmuyorum! (Zırhını çıkarıp yerine koyar) Bu tapınağın gücüne de inanmıyorum. Her şey gibi buda bir aynanın yansıması. Bakın! ( hançerini çeker, tapınağın duvarın saplar. Baştan başa yırtar. Uğultular yükselir. Halk geriler. Orestes dışarıya çıkar. Erinnye’ler belirir) Bir de şunu dinleyin; Bir yaz Sayros farelerle dolmuştu. Korkunç bir cüzzam yayilmişti. Ama günün birinde bir kavalca geldi. Kentin ortasinda dikildi ve kaval çalmaya başladi. Bütün fareler çevresine toplandi. (Erinnye’lere) Gelmiyor musunuz?
3 Erinnye: Hayır. Bize gerek kalmayacak.
Orestes: Sonra geniş adimlarla yürümeye başladi. ( Halk açılır.) Bir yandan da Sayroslular’a “Açılın!” diye bağırıyordu
Sesler: Bizi kandırıyor!
Sesler: Kaçmaya çalışıyor!
Orestes: Hayır dinleyin! (Hançerini çeker)
Sesler: Öldürün onu! ( Halk Orestes’in üzerine çullanır. Uğultular. Orestes’in çığlığı, Ataride yenilme sesi gibi bir ses.)
Sesler: Öldü.
(5. Sahne) 11.SAHNE
(loş işikta Orestes tabuta konup baglanir. Ve Jüpiter’in heykeli olmayan kaidesinin üzerine yerleştirilir. Orestes’in gözleri açiktir. Ev dekorunun üzerine çerçeve deseni yapiştirilir. Işik yanar.)
Sesler: Hey!
Sesler: Yaşasin yeni kralimiz!
Sesler: Yaşasin Orestes!
( Halk donar Jüpiter sol kulisten gelir.)
Jüpiter sesi: Evlerin kıçı sokağa dönük değil artık. Zenginlikler ortalığa yayıldı! Oyun bitti mi dersiniz? (sessizlik) Hayır devam edecek. Her seferinde bir yanılsamasını daha göreceksiniz. Bir sonraki hep daha sahte olacak. Benim gücüm bile yetmez bunu durdurmaya. Yoruldum artık.
Sesler: Yinede bir belirtidir bu. Belirtilerse boşuna degil. Hey ulu ve korkunç tanrim, onlarin gelmesi düzeni bozacak. Yakinda savaş patlayacak!
(Orestes ile öğretmen girer. Bunları Öğretmeni oynayan oyuncu ve bir başkası oynamalıdır. Yüzlerinde maskeler Sesleri banttan gelebilir. Mizansenleri ilk sahnedekilerle aynı olmalıdır. Sonra Jüpiter girer.)
Orestes 2: Hey insanlar! (Hepsi Bir çığlık kopararak geri dönerler.)
Orestes 1: Ne çok değişmiş her şey! (insanlara bakarak)
Orestes 2: Bakın ben yolcuyum küçük bir bilgi istiyorum sizden! (İnsanlar gerileyerek yere tükürür.)
Orestes 1: Benim krallığımda insanlara böyle davranılmazdı.
Orestes 2: Beygir insanlar! Görenlerde çekiciliklerine tutuldum sanacak.
Bir ses: İnsanlarız. Bu gün orestes’in ölüm yıl dönümü eğlenmeye bakalım.
(Jüpiter girer. Orestes 1 ve 2 donarlar. )
(ışıklar söner. Ağların altından çıkıp oyuncular selama gelirler. Karakteristik bir fotoğraf verirler. Ellerinde ve üzerlerinde dekoru kuşatan ipler vardır. Klytemnestra muhafızın omzunda, Bir muhafız borazanı ağzına tutmuş yada tahta atla, baş rahip kırbacıyla, Aigisthos tüm bunların ortasında, Jüpiter elinde sakalıyla, Yaşlı kadın onun karnına başını dayamış olarak; Erinnye’ler yanında halk Orestes kaidenin üzerinde.
Bir kişi oyuncularin arasinda dekordan siyrilarak Hediye paketi yapilmiş Orestes’in resimleriyle - Sinek papazlari- verirler)
Oyuncu: Almak ister misiniz efendim? Orestes ikonalarından almak istemez miydiniz efendim? Yeni kahramanımızın ikonalarından almaz mıydınız?
(Salonun ışıkları yanar. Müzik duyulur.)
VE PERDE ....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)