25 Ekim 2011 Salı

Soluğun Doğru Kullanımı



Soluğun Doğru Kullanımı

Diksiyonun temelinde, soluğun doğru kullanımı, bir başka deyişle soluğun dizginlenmesi bulunmaktadır. Soluğun dizginlenmesi, tam zamanında yeterli ölçüde soluğun alınması ve alınan bu soluğun sesletimde (okuma ya da konuşma) azar azar verilmesidir. Soluk sakin, derin, düzenli, çabuk ve gürültüsüz alınmalıdır.
Soluk alırken dikkat edilmesi gereken 2 kural vardır. Bunlardan ilki, omuzlar ve göğsün üst kısmının hareket etmemesi; diğeriyse, karın kaslarıyla karnı dışa doğru biraz iterek alçalan ve genişleyen diyafram kasına yeterli boşluğun sağlanmasıdır.
Konuşmayı gerçekleştiren organların yapısı, nitelikleri ve işleyişi Fizyolojik Sesbilim adı altında incelenmektedir. Konuşma işlemi, çeşitli organlarımızın ortaklaşa işleyişiyle gerçekleşir. İnsan dilinin sesleri, akciğerlerden gelen soluğun gırtlakta tını oluşturması, bu tınının ağız ve burun boşluğunda şidetlenmesi ve ağız içinde bulunan konuşma organlarının farklı biçimleriyle birbirinden farklı seslerin oluşumuyla gerçekleşmektedir. Bu seslerin birleşimiyle de seslemler ve sözcükler oluşur. Görüldüğü gibi, konuşmamızın temelinden solunum aygıtımız bulunmaktadır.
Solunum aygıtının asıl görevi, vücuda oksijen sağlamak, içerdeki karbondioksit ve su buharını dışarıya atarak yaşamayı sürdürmektedir. Ana organı akciğerlerdir. Akciğerler karın ve göğüs boşluğunu ayıran diyaframın üstündedir. Her iki yandaki kollarıyla soluk borusuna bağlanırlar. Bronş denen anakollar akciğerler içinde birçok kola ayrılırlar. Gittikçe çoğalıp küçülen bu dallara bronşçuk denir. Uçlarında hava kesecikleri vardır. Alınan havayla hava kesecikleri dolar ve akciğerlerin oylumu büyür. Verilen havayla boşalıp küçülür. Soluk alırken göğüs kasları, verirken karın kasları ve diyafram hareketlenir.
Tekrar konunun başına dönecek olursak, fizyolojik olarak konuşmamızı akciğerlerden gelen soluğun gırtlakta ses oluşumu ve bu oluşan sesin de ağız içindeki organlarda anlamlı seslere dönüşümüyle gerçekleştiririz. Akciğerlerin alt kısmı, üst kısma oranla 3 kat daha geniş hacme sahip olduğundan ve konuşma sırasında soluğun azar azar verilmesine olanak sağlayan en önemli kasın diyafram kası olmasından dolayı soluğu akciğerlerin alt kısmından almalıyız. Bunun için de soluk alırken dikkat edilmesi gereken 2 kural bulunmaktadır. İlki omuzların yükselmemesidir ki, omuzların yükselmesi soluğu akciğerlerin üst kısmından aldığımız anlamına gelmektedir. İkincisiyse, soluk alma sırasında karın kaslarıyla karnın dışa doğru biraz itilmesidir.

Şan Egzersizleri


Şan Egzersizleri:
Şan egzersizleri kolaydan zora giden bir çalışma programı içersinde, sesi ısıtmak, ses tellerinin elastikiyetini artırmak, diyaframın doğru kullanımını öğretmek, ses telleri ile doğru miktarda havanın buluşmasını sağlamak, nefes-ses birlikteliğini en doğru şekilde sağlamak, rezonansı kullanmayı öğretmek, ses perdelerinin yerlerini belirlemek ve perdeler arasında yumuşak geçiş yapmayı öğretmek, daha hacimli, parlak, pürüzsüz sesler yaratmak amacı taşır.
Şan eğitiminde ilk aşama bedeni rahatlatmaktır. Bunun için işe esneme egzersizlerinin öğretimi ile başlanmalıdır. Esneme egzersizleri, kaslar ve eklemler üzerindeki gerilimi yok etme amacıyla yapılır. Vücudumuzdaki gerilimin minimum seviyeye indirilmesi hem doğru nefes almak hem de şarkı söylemek açısından oldukça önemlidir. Esneme egzersizlerini diyafram çalışmalarınızdan önce yapmanızı tavsiye ederim. Esnek ve rahatlamış bir bedenle nefes alış verişlerinizi çok daha kolay şekilde kontrol edebileceksiniz. Ayrıca bu egzersizleri şan dersinize gitmeden önce mutlaka yapmış olmanızı tavsiye ederim, çünkü gevşemiş bir bedenle şan egzersizi yapmak işinizi oldukça kolaylaştıracaktır.
İkinci aşama diyaframın ve doğru nefes kullanımının öğretilmesidir. Diyaframı kesinlikle nefes egzersizlerinden ayrı düşünmemek gerekir. Bu egzersizler için web sitemin “Nefes Egzersizleri” bölümünü tıklayarak ayrıntılı bilgi alabilirsiniz.
İlk dersten itibaren diyafram ve nefes çalışması ile birlikte ilerletilmesi gereken ses çalışması başlangıçta basit hecelerden ya da vokallerden (sesli harflerden) oluşmalıdır. Bu egzersizlerde öğrenciye rezonansın yeri hissettirilmeye çalışılmalı ve sesin rezonansa oturmasının öğretilmesi amaçlanmalıdır.
Egzersizler, öğrenci çok tize çıkarılmadan ve çok pese indirilmeden orta tonlarda yaptırılmalı ve öğrenci gereğinden çok zorlanmamalıdır. Öğrenci ilk olarak majör gam arpejinin ilk üç sesi kullanılarak çalıştırılabilir. Bu çalışma yaptırılırken, egzersizde kullanılan hece ya da vokalin nerede tınladığı (artikülasyon) öğrenciye mutlaka öğretilmeli ve hissettirilmelidir. Her akorda yarım ton tize çıkılmalı, öğrencinin zorlanmaya başladığı yerde yine her akorda yarım ton aşağı (pese) inilerek gittiği yere kadar ilerletilmelidir. Egzersizler öğrencinin ihtiyacına göre önce bağlı, sonra ayrı şekilde yaptırılabilir.
Egzersiz her zaman göğüs sesi perdesine yakın bir akordan başlamalıdır. Bu ton öğrenciyi zorlamayacak bir ton olmalıdır. Öğrencinin ses özelliğine göre, ihtiyacı olan vokal belirlenerek çalışmaya başlanmalıdır. Örneğin kimi öğrencide “U” kiminde ise “A” veya “O” başlangıç için kullanılabilir. Yine ihtiyaç doğrultusunda bu vokallerin önüne veya arkasına boğazı yumuşatacak sessiz harfler eklenerek vokallerin hecelere dönüşmesi sağlanmalıdır. Sonrasında “
Kapalı ağız ile orta seslerde “Mmm” sessizi ile yapılan rezonans çalışması sırasında öğrencinin sesini gırtlağa indirmesi önlenmelidir. Bu egzersiz çok fazla nefes kullanmadan, oldukça yumuşak bir şekilde yapılmalı, burun boşluklarında ön tarafta (maskede) çok yoğun bir titreşim hissedilmelidir.
Çalışmalar ilerledikçe majör gam arpejinin ilk üç sesi iki kez üst üste tekrarlanarak egzersizin süresi uzatılabilir. Böylelikle öğrenci daha uzun bir cümleyi nefesini daha ekonomik kullanarak söylemeyi öğrenir.
Bir sonraki aşamada çalışmalarda kullanılan ton dizisi, tonikten beşliye kadar genişletilebilir. Tizlere doğru çıkarken öğrenciye diyaframa dayanarak (‘diyaframı içeri çekmek’) akciğerlerin alt bölümündeki havanın yukarı nasıl itileceği öğretilmeli ve çene serbestçe aşağı düşürülerek yumuşak (arka) damağın yukarı çekilmesi sağlanmalıdır. (‘damağın kubbelenmesi hareketi’) Bu egzersiz dizisi, her sesin en kalın tonundan başlayarak, zorluk çekmeden çıkabileceği en ince tona kadar yaptırılabilir. Ancak, bu egzersizlerde de öğrenci gereğinden fazla zorlanamamalıdır. Daha sonraki çalışmalarda bu dizi oktavın da eklenmesi ile daha da genişletilebilir.
Staccato Egzersizleri:
Bu egzersiz yaptırılırken ses tellerinin gereğinden fazla miktarda hava ile buluşması engellenmeli ve diğer egzersizlerle bir arada yaptırılmalıdır. Şan dersinde Staccato çalışması yaparken gırtlağın (larenks) sabit bir pozisyonda olması ve ense bölgesinin kasılmaması gerekir. Ense bölgesinin kasıldığı hissedildiği anda öğrenci vücudunu serbest bırakıp rahatlamaya çalışmalıdır. Staccato notaları olabildiğince küçük sesle söylemek gerekir. Bunu yaparken öğrenci elini ensesine koyarak egzersiz sırasında ense kaslarının nasıl çalıştığını gözlemlemeye çalışabilir.
Çıkarılan seslerin temiz, açık ve kısa olmasına ve doğru miktarda hava ile buluşmasına özen gösterilmelidir. Eğer sesi havalı çıkıyorsa çok fazla miktarda nefes harcanıyor demektir. Bunu düzeltmek için şan eğitmeni öğrencisine, söylerken kendisini rahat hissedeceği bir nota seçer. Öğrenci, notayı bir süre uzatarak (aynı seste kalarak) seslendirir. Sesin havanın önünde olmasına, yani akciğerlerden çıkan havanın sesi taşıyor olmasına dikkat edilmelidir. Bir sonraki aşamada sesin süresi yavaşça kısaltılarak staccato’ya dönülür. Bunu yaparken sesin parlaklığı korunmalıdır. İ” ,“Ü”, “E” harfleri kullanılarak sesi daha parlak ve önde tınlatmaya yönelik egzersizlere giriş yapılabilir.
Oktav Atlama Egzersizi (The Octave Jump):
Bu egzersizde oktav atlama yaparak en yüksek notayı bir süre seslendirdikten sonra inmeye başlamak gerekir. Burada sesler arasında hızlı bir geçiş yapıldığı için ses telleri sürekli olarak açılır ve kapanır. En tiz notayı sürdürmek ses tellerini bir süre aynı seste tutmayı gerektirecektir. Bu da gönderilen havanın, ses tellerinin şu ana kadar açılmamış noktalarına ulaşmasını sağlar. Bu egzersiz hayli efor ve dayanıklılık gerektirir. Bu dayanıklılık ise öğrenicinin, öğretmen kontrolünde pratik yapması ile sağlanabilir. Bu egzersiz yaptırılırken ses tellerinin gereğinden fazla miktarda hava ile buluşması engellenmeli ve diğer egzersizlerle bir arada yaptırılmalıdır.
Nüans çalışmaları (Messa Di Voce):
Ses perdenizin esnekliğini artırmak, sesinizin frekansını da kontrollü bir şekilde değiştirebilmenize bağlıdır. Bunun için yapılması gereken egzersiz, İtalyanca’da “messa di voce” olarak adlandırılmaktadır. Bu tanım “sesi yerleştirmek” olarak açıklanabilir. Bu egzersizde şan eğitmeni öğrencisi için orta tonlarda, onu çok fazla zorlamayacak bir nota seçer, bu notayı yumuşak ve küçük sesle söyletmeye başlar, sesin frekansını yavaş yavaş arttırır ve yükseltir, ardından tekrar yumuşak ve küçük sesle söylemeye geri döner.
Bu egzersiz, size -verilen herhangi bir nota üzerinde- yüksek ve düşük frekansta rahat geçişler yapabilmeyi öğretir. Orta ses perdesi üzerinde yapılan çalışmalar istenilen düzeye gelmeden, nüans çalışmalarına başlanmamalıdır. Zamansız başlatılan nüans çalışmaları, hafif seslerin nefesten koparak desteksiz söylenmesine, kuvvetli seslerin de bağırılarak çıkarılmasına yol açar. Nüans egzersizleri daima nefesten kopmayan bir sesle yapılmalıdır.
Bu bölümde amaç şan egzersizlerini tanıtmak ve yaygın olarak kullanılan egzersizler hakkında bilgi vermektir. Bu egzersizlerin her zaman konusuna hakim, profesyonel bir şan eğitmeni eşliğinde çalışılması gerekir. Bunu yapmadığınız takdirde ses tellerinize ciddi zararlar verebilirsiniz.

TINLATICILAR


Tınlatıcılar:

Tınlatıcılar üçe ayrılır:
. Gırtlak (Bağırmak gırtlaktan)
. Ağız Boşluğu (Renklendirme ve anlaşılırlık ağızdan) . Burun Boşluğu (Nezle olduğumuzda)

Sesin oluşumunda bu tınlatıcılar bir uyum içinde çalışır, eğer uyum bozulursa ses kısılır. Sesin istirahati doğru ses kullanma alışkanlığı kazanmakla düzelir. Konuşma yapmadan ewel sesi ısıtmak önemlidir.
Sesi ısıtma Egzersizi: 

Bu uygulama sesi ısıtıp ses açmak için uygundur.


Önce dudaklar kapalı "hmmm..." sesi çıkartılır, dudaklarda bir karıncalaşma hissedilir.
i, m, s, b harfleri ile a, e, i, o, u harfleri söylenir

la le li lo lu
ma me mi mo mu
sa se si so su
ba be bi bo bu

Tınlamayı Kolaylaştıran Ünsüzler:


Tınlamayı Kolaylaştıran Ünsüzler:

Üç tınlatıcının eşit ve uyumlu çalışmasını sağlamaktadır. Bu ünsüzlerin hızlıca söylenmesi dil tembelliğini önler.

fa fo fı fe fö fü fi

sa so sı se sö sü si

va vo vı ve vö vü vi

da do dı de dö dü di

ma mo mı me mö mü mi

ra ro rı re rö rü ri

ba bo bı be bö bü bi

na no nı ne nö nü ni

Türkçede 8 adet sesli harf (a,e,ı,i) vardır. Bu harflerin konuşulurken yutulmaması tam söylenmesi gereklidir.

Bununla ilgili aşağıdaki egzersiz hızlıca yapılabilir.

Aşağıdaki heceleri yavaştan başlayıp daha sonra hızlanarak arka arkaya söyleyiniz.

manamana

menemene

minimini

monomono

munumunu

Türkçede "s" "ş" ve "z" sesleri yan yana geldiğinde söylenmesi çok zorlaşır. Ekteki egzersiz de konuşurken ya da bir metin okurken telaffuzu zor kelimeleri bir anda zorlanmadan söylemeyi kolaylaştırır.

sa şa za
se şe ze
si şi zi
so şo zo
su şu zu

iyi bir solunum için duruş da önemlidir. Ayakta iken dik ve iki ayak üzerinde dengeli, rahat olarak, otururken ise gene dik, rahat ve yumuşak bir şekilde durmalıdır. Sürekli konuşma ve şarkı söylemeyi gerektiren mesleklerde sesin korunması ve sağlığı için sadece solunum ve duruş da yeterli değildir. Bunların yanında sesi yormadan kullanmak da gerekir. Özellikle yüksek tonlarda sesi zorlamamalıdır. Ses, gereğinden fazla süre çalıştırılmamalı, zaman zaman dinlendirilmelidir. Artikülasyona önem verilmelidir.

TÜRKÇE YAZILDIĞI GİBİ OKUNMAZ


Türkçe, yazıldığı gibi okunan bir dil değildir. Tüm dünya dillerinde olduğu gibi, Türkçe’de de standart konuşma dili kuralları bulunmaktadır. Aşağıda, bu kuralların bazılarına ilişkin açıklayıcı bilgiler ve örnek sözcükler bulacaksınız:
Kaynaşma ünsüzlerinden <y>, eylem köklü bir sözcükte bulunuyorsa konuşma dilinde kendisinden önceki ünlü daralır.
Örnek:
arayan – arıyan,
gelmeyen – gelmiyen,
olmayan – olmıyan,
görmeyen – görmiyen gibi.
Gelecek zaman eki [AcAk], konuşma dilinde c’den önceki ünlünün daraltımıyla sesletilir.
Örnek:
yapacak – yapıcak,
gelecek – gelicek,
olacak – olucak,
dönecek – dönücek,
duracak – durucak,
gülecek – gülücek gibi.
Kaynaşma ünsüzü <y> ile gelecek zaman eki [AcAk] birlikte kullanıldığında, konuşma dilinde <y>’den önceki ünlü daralır, y ile c arasındaki ünlü düşer.
Örnek:
arayacak –  arıycak,
gelmeyecek – gelmiycek,
olmayacak – olmıycak,
görmeyecek – görmiycek,
duymayacak – duymıycak,
bükülmeyecek – bükülmiycek gibi.
Ulama: Bir sözcük ünsüzle bitiyorsa, onu izleyen sözcük ünlüyle başlıyorsa, durak yoksa ya da ulamanın etkisiyle anlam farklılığı olmuyorsa, ünsüzle ünlüyle birleştirilerek sesletilir. Daha sonra, öğretmenin örnekler yazıp ulama yapılacak yerlerin altını çizmesi.
Örnek:
kalem almak,
top oynamak,
çay içmek,
ekmek almak,
dün akşam,
sonuç olarak.
Türkçede bazı sözcüklerde ses düşmesi görülebilir. Bunlardan bazıları şunlardır: Burada, şurada, orada, nerede, içeride, dışarıda. Bu sözcüklerin okunuşları burda, şurda, orda, nerde, içerde, dışarda biçimindedir.Haber metinlerinde, resmi ya da bilimsel nitelik taşıyan metinlerin aktarımında bu kural uygulanmaz.

SESE GENİŞLİK KAZANDIRMA


Toplumumuzun büyük kesimi diksiyon eğitimi almamıştır, dolayısıyla soluğunu ve sesini yanlış kullanmaktadır. Aynı zamanda, konuşma sırasındaki ses iniş-çıkışlarını çok dar müzik genişliğinde gerçekleştirmektedir. Bu da dinleyicilerin kısa bir süre sonra dinleme motivasyonlarını yitirmesine ve konuşmacıyı etkili dinlemekten uzaklaşmasına neden olmaktadır.
Aşağıda nasıl ifade edileceği açıklanmış tümceler göreceksiniz. Bunları hakkını vererek okumaya çalışabilirsiniz. Ancak, unutulmamalıdır ki, bu çalışmaların gerçek anlamda olumlu sonuca ulaşması, uzman bir eğitmen eşliğinde olmalıdır.
Şüpheli :
Eh! Belki hava güzelleşir.
Şakacı:
Evet, hava güzel ama ördekler için.
Münakaşa:
Hava güzel diyorsunuz demek? Pek iyimsersiniz doğrusu.
Kızgın:
Hava güzel ama, biz dört duvar arasında kapalıyız.
Şefkat :
Hava güzel. Sokağa çıkalım yavrum. Hava alırsan iyileşirsin.
Acılıkla :
Hava güzel ama, kederimi arttırmaktan başka işe yaramıyor.
Açığa vurma :
Ne yapalım ben bahsi kaybettim: Hava güzelleşti.
Öfkeli :
Yazıklar olsun. İşte sen busun!
Kesin inanç :
Artık bizi aramaz, bundan eminim!
İtirazla :
Kusura bakma ama o kadar da kötü değil.
Bilmeden sormak :
Araba devrildi mi?
İyice bilmeden sormak :
Araba mı devrildi?
Güvensizlik :
Bu adam sözünde duracak mı?
Alay :
Tabii canım, bu işleri hep siz başardınız.
Sabırsızlık :
Açıl artık kapı, açıl!
Muzafferce :
Bakın! Ben demedim mi bunlar uzaylı diye!
Hayranlıkla :
Aman, hava ne kadar güzel! Her taraf pırıl, pırıl parlıyor.
İnanç-şüphe :
Ona tüm varlığımla inanıyorum.
Belki de öyledir ama bunun varlığını kim ispat edebilir?
Gurur-tevazu:
Bu işin ustası, hem de biricik ustası benim.
Ben neyim, hiç ben onlarla bir tutulabilir miyim?
Sevgi- nefret :
Sizi çok seviyorum.
Onun varlığından da, hatıralarından da nefret ediyorum.
Endişe-kaygısızlık :
Of! Şimdi ne olacak, bu benim için büyük bir üzüntü.
Pöh! Bana ne, umurumda bile değil!…
Saygı-küçümseme :
Ona karşı o kadar büyük bir sevgim var ki!
Hıh! Ne olacak, aşağılık yaratık o.
Karşı durmak- boyun eğmek :
Hayır bana hiçbir şey yapamazsın.
Ne istersen yap hepsine boyun eğeceğim.
Cesaret, korku :
İster on, ister yirmi kişi olun, göğsüm açık işte bekliyorum.
Eyvah! Görmüyor musunuz hayatımız tehlikede!
Zevk ve acı duyma :
Oh! Ne hoş, mis gibi kokuyor.
Ay! Çok acıyor.
Hiddet-tedbirli davranma :
Nasıl beni böyle yapayalnız bırakıp gidiyorsunuz ha!
Hemen karar vermemek lâzım; iyice düşünelim.
Alay, ağırbaşlılık :
Söylediklerinizi nasıl anlayabilirim? Bunlar birer deha eseri!
Size yemin ederim ki söylediklerim ciddidir.
İrade-zayıflık :
Gece, gündüz bütün gücümle çalışacağım.
Benim savaşma gücüm yok
Hınç-acıma :
Şunu bilin ki bu ona çok pahalıya mal olacak.
Zavallı adamlar! Artık onlardan ne isteyebilirim?
Üzüntü-üzüntünün geçmesi :
Tahammül edemiyorum!
Artık korkacak bir şey kalmadı.
Açık kalplilik- iki yüzlülük :
Düşündüğümü size açıkça söylüyorum.
Sizin tarafınızdan beğenilmek için dünyanın bütün servetini feda ederdim.
Zafer- yenilgi :
İsteklerimin son haddini buldum.
Her şeyimi kaybettim, şerefimi de
Hayret-kayıtsızlık :
Siz mi? Sahiden, siz misiniz?
Pekalâ, zaten böyle olacağı belli idi.
Kışkırtma-yatıştırma :
Ha gayret! Atıl! Bir hamle daha!
Hişt, hişt! Kendinize geliniz, sakin olunuz.
Pişmanlık-taşkınlık :
Gece gündüz, kendi kendime soruyorum; bunu nasıl yaptım, diye.
Evet, bunu yapacağım işte o kadar.
Ümit-ümitsizlik :
Evet, herkes bu işte kazanacağımı söylüyor.
Artık her şey bitti, kurtuluş çaresi yok.

SES EĞİTİMİ



Ses Eğitimi

Ses eğitimi ve şan eğitimi kavramlarına dilimizde aynı anlam yüklenerek, ayırt edilmeden kullanıldığı ve bunun da zaman zaman karışıklıklara neden olduğu görülmektedir. Oysa ses eğitimi, şan eğitimi ve şarkı söyleme eğitimi temelde sesin doğru kullanılmasıyla ilgili olarak bazı ortak dav­ranışları kapsayan, ancak amaç ve düzeylerine göre farklılık gösteren eğitimlerdir. Daha açık bir ifadeyle, ses eğitimi; şarkı söyleme, şan, koro ve konuşma eğitimi gibi değişik ses eğitimi türlerini kapsayan genel bir alanın adıdır.

O halde ses eğitimi; bireylere konuşma ve/veya şarkı söylemede seslerini doğru, etkili ve gü­zel kullanabilmeleri için gereken davranışların kazandırıldığı ve içinde konuşma, şarkı söyleme ve şan eğitimi gibi alt ses eğitimi basamaklarını barındıran, disiplinler arası bir özel alan eğitimidir. (Töreyin, 1998: 10)

Ses eğitimi, her yaş ve düzeydeki bireylere verilmesi gereken bir eğitimdir. "Müzik eğitiminin içeriksel açıdan genel kapsamında bulunur."' (Uçan, 1994: 14) Bireylerin amaç ve düzeylerine göre değişiklik gösteren bu eğitim, genel, amatör ve mesleki müzik eğitimi içinde şarkı söyleme eğitimi, şan eğitimi, konuşma eğitimi ve koro eğitimi gibi değişik isimler alırlar. Amaçlarına göre de bireysel ve toplu olarak verilir.

Genel müzik eğitimi içinde, ilköğretim ve ilköğretim öncesi yaş grupları için, daha çok şarkı öğretmek amacıyla verilen ve "şarkı söyleme eğitimi" ile "koro" eğitimi adını alan ses eğitimi, mes­leki müzik eğitiminde, önceden kazandırılan şarkı söyleme ile ilgili temel davranışların üzerinde ileri tekniklerle geliştirilerek, sese dayanıklılık ve sağlamlık kazandırmaya ve artistik söylemeye yönelik olarak değişir ve "şan eğitimi" adını alır.

Şarkı Söyleme Eğitimi

Şarkı söyleme eğitimi; ses eğitiminin içinde, ilköğretim öncesi eğitimden, yüksek öğretim ve daha ileri eğitim düzeyindeki bireylere kadar, seçtikleri şarkıyı tür ve yapı özelliklerine uygun olarak doğru, güzel ve etkili biçimde söylemeye ilişkin davranışların kazandırıldığı, şarkı öğretimini de kapsayan ve müzik eğitiminin davranışsal açıdan genel kapsamında bulunan bir ses eğitimi türüdür. (Töreyin, 1998: 13)

Şarkı söyleme eğitimiyle, şan eğitimi arasındaki fark, ses eğitimi kapsamında bulunan bu İki tür ses eğitiminin amaç ve düzey değişikliğinden kaynaklanmaktadır. Şan eğitiminde, özellikle şan için bestelenmiş eserlerin (arie anticheler, opera aryaları ve liedler gibi) sanatsal boyutta ve teknik üstünlükle söylenmesine ilişkin davranışlar kazandırılması hedeflenirken, şarkı söyleme eğitiminde her tür ve düzeydeki şarkıları (okul şarkılar, marşları, halk müziği eserleri v.b.) doğru, güzel ve etkili söylemeye yönelik olarak, sesle, müzikle ve bağlı olduğu bilim alanlarıyla ilgili davranışlar kazandı­rılması amaçlanır.

Şan Eğitimi

Dilimize, Fransızca'daki "chant" sözcüğünden geçen bu kelimenin asıl anlamı; "dayanıklılık ve sağlamlık kazandırmak için sesi işlemek, yetiştirmek, sesle ilgili dayanaklılık sanatı, sesle şarkı söyleme sanatı" (Petit Larousse, 1972: 165) dır. Bir başka tanımda; "Ses müziği sanatı, tekniği ve insan sesiyle oluşturulan müziksel ve teknik sesler bütünü" olarak açıklanmıştır. (Micro Robert. 1978: 163)

Türkçe sözlükte ise; "İnsan gırtlağından çıkan ve perde ayrımlarıyla çeşitli duyumlar uyandı­ran ses dizisi" (TDK, 1988: 1370) dir.

Bütün bu açıklamalar ışığında şan eğitimi: "Ses eğitimi içinde, şarkı söyleme eğitimine daya­nan, özellikle mesleki müzik eğitimi kapsamında ve şarkı söyleme eğitimiyle kazandırılmış olan temel davranışların üzerinde oluşturulan, ileri teknikle ve artistik düzeyde şarkı söyleyebilmeyi ve sese dayanıklılık kazandırmayı amaçlayan mesleksel bir ses eğitimi" (Töreyin, 1998: 10) olarak ta­nımlanabilir. Özetle şan eğitimi de ses eğitimi alanı içinde bir boyuttur.

Kaynak: Dr. Ayşe Meral Töreyin/Gazi Ünv. Gazi Eğt. Fak. GSEB-MEABD

İYİ BİR KONUŞMACI


İyi Bir Konuşmacı, Konusuna Hakimdir. İster kalabalık bir gruba konferans veriyor, isterse arkadaş sohbetinde anısını anlatıyor olsun, ne söyleyeceğini bilir; kendine, bilgisine ve birikimine olan güvenini karşıya aktarır. Bunu sağlayabilmek için de çok yönlü bir ön hazırlık yapar. Kendisine yöneltilebilecek soruları yanıtlayabilecek, ya da en azından doğru yönlendirebilecek kapasitededir.
Bilgi dağarcığının zenginliği, düşünsel yetkinliğini de arttıracak, neyi ne kadar söylemesinin daha uygun olacağına, dinleyicisini gözeterek, kolayca ve doğru olarak karar verebilecektir. Çünkü, konusuyla ilgili tüm ayrıntılar dinleyenleri ilgilendirmeyebilir. Bu durumda kişinin bir seçme yapması gerekecektir. Konusunun bütününe olan hakimiyeti, gerekliyi gereksizden ayırt edebilmesini, seçenek sunabilmesini ve anında değişim yapabilme esnekliğine sahip olmasını getirecektir.
İyi Bir Konuşmacı, Titiz Bir Planlamacıdır
Anlattıklarının dinleyiciyi yormadan kolayca kavranmasını isteyen konuşmacı, aktaracaklarının ilgi ve önemine göre bir sıralama yapar. Ancak bu sıralamayı yaparken, kişinin dikkati, konu-dinleyici ilişkisinin doğru olarak saptanması üzerinde yoğunlaşır. Diğer bir deyişle konuşmacı, aynı konuyu farklı gruplara, farklı bir sıralamayla anlatır.Çünkü planlamayı belirleyen, dinleyenlerin nitelikleridir.Bu nedenle, bazen ana düşüncelerin, bazen de destekleyicilerin sıralamadaki yerleri değişebilir.
İyi Bir Konuşmacı, İyi Bir Gözlemcidir
Çevresinden algıladıklarını, duyguları ve birikimiyle harmanlayıp, eyleme dönüştürebilir. Kendini çevreleyen dünyaya, çevresindeki insanlara, olaylara ve durumlara karşı uyanıktır. Bunlarla ilgili gözlem ve bilgileri, konuşmalarını zenginleştirmek, somutlaştırmak ve etkileyiciliğini arttırmak için kullanır. Gözlem yeteneğini geliştirmek, konuşma eylemi sürerken dinleyicinin tepkilerini izlemesini ve bu tepkiler doğrultusunda gerekli değişimleri yapabilmesine olanak sağlar.
İyi Bir Konuşmacı, Dinleyicisini Tanımaya Çalışır
Karşılıklı konuşacağı ya da karşılarında konuşacağı kişilerin niteliklerini, alışkanlıklarını, tercihlerini ve eğilimlerini önceden bilmek, konuşmacının hazırlık aşamasında çok işine yarar. Bu bilgiler sayesinde konuşmasının öz-biçim dengesini kurarak, dinleyiciyle duygusal ve düşünsel birlikteliği sağlamaya çalışır. Çünkü, konuşulan kişilerin kültürel yapıları, eğitim durumları, sosyal konumları, siyasi eğilimleri, etik değerleri, milliyetleri, yaşları, hatta cinsiyetleri, hazırlık aşamasında olduğu kadar, konuşma sırasında da belirleyici olur; konuşmacı bu değerleri gözeterek eylemini sürdürür. Örneğin, aralarında bir kadın bulunan altı-yedi kişilik bir gruba, kadınları küçük düşüren bir fıkra anlatmak, o kadın dinleyiciyi rahatsız edebilir.Hele de bu konulara fazlasıyla duyarlı bir kişiyse, aşırı bir tepki verebilir.Dolayısıyla, güldürerek duruma egemen olmayı amaçlayan konuşmacı, tam tersine olumsuz, gergin bir ortamın oluşmasına yol açabilir.
İyi Bir Konuşmacı, Sesini İyi Kullanır
Ses kasının kapasitesini bilir ve konusunun gereklerine göre tonunu değiştirebildiği gibi, ses yüksekliğini de bulunulan yerin büyüklüğüne, grubun kalabalık olmasına ve niteliğine göre ayarlar. Sesinin tınısındaki özellikleri, akışın tekdüzeliğini kırmak için bilinçli bir biçimde kullanılabilir.Yeri geldikçe sesini inceltmesi, kalınlaştırması ya da ses tonunu yükseltip, düşürmesi dinleyenler üzerinde olumlu etkiler yapar. Konuşmacı bir anlamda zengin tınlayan bir ‘ konuşma ezgisi’ oluşturur.
İyi Bir Konuşmacı, Heyecanını Denetler
Konuşma sırasında soluk alıp verme dengesini iyi ayarlayarak, heyecanını denetim altında tutabilir. Denetimsiz heyecanın yol açtığı kesiklikleri, titremeleri, ses yetersizliklerini,düşünce boşluklarını, sözcük kayıplarını ve davranış bozukluklarını engelleyebilir. Hatta heyecanını, konuşmasının iç dinamiği biçimine dönüştürerek, etkileyici bir canlılık kazanır.
İyi Bir Konuşmacı, Diksiyon Kurallarını Doğru Uygular
Düşüncesini en iyi ifade edecek sözcükleri seçer, cümlelerin kuruluşuna özen gösterir, bunları diksiyon kurallarının gerektirdiği biçimde seslendirir. Harfleri boğumlandırırken, sözcüklerin doğru ve kolay anlaşılır olmasına çalışır. Dilin yapısal özelliklerini ve seslendiriliş biçimlerini etkileyici bir doğallıkla kullanır. Dile hakimiyetinin sağladığı inandırıcılık, güven ve saygınlığın, karşıya aktarmayı amaçladığı düşüncesini ifade etmekle zorlanmaz, konuşması sözcük aramakla bölünmez, düşünme payı sözcüklerini kullanma gereksinimi duymaz.
İyi Bir Konuşmacı, Beden Dilini İyi Kullanır
İçinde bulunduğu ortama göre sözlerini destekleyecek mimikleri,el-kol hareketlerini, beden açılarını, duruş ve oturuş biçimlerini karşısındakileri gözeterek ayarlar. Gerekli durumlarda bilinçli seçimler yapar. Göz temasını, dikkati besleyecek bir unsur olarak çekinmeden, ustaca kullanır. Vurgulamalarına jestlerle canlılık ve boyut katar, dinlemeyi ve anlamayı kolaylaştırır. İçeriğindeki önemli bölümleri beden diliyle destekleyerek, aklıda kalıcılığını arttırmaya çalışır. Yaptığı tüm mimik, jest ve davranışlar,kişiliğiyle uyumlu ve doğal olduğundan dinleyiciyi irkiltmez, özden koparmaz.
İyi Bir Konuşmacı, Özeleştiri Yapmaktan Çekinmez
Konuşmaları sırasında aldığı tepkileri değerlendirerek olumlu/olumsuz alışkanlıklarının ayırtına varmaya çalışır. Konuşma tekniğini geliştirmesine olanak sağlayacak fırsatları kaçırmamaya özen gösterir. Olumsuz alışkanlıklarını gidermek için sabırla mücadele eder. Uyanıklığının sürekli olmaması durumunda becerilerinin zamanla körelebileceğini, ya da olumsuz alışkanlıklara dönüşebileceğini çok iyi bilir. Dışarıdan gelecek uyarılara açıktır. Hem kendi yaptığı, hem de karşısındaki kişilerden aldığı saptamalar ve uyarılarla kendini bu konuda da eğitmeyi sürdürür.
Yazar: Müjgan Özçay
Kaynak: Sesler, Sözler, Etkiler, Günışığı Araştırma Kitaplığı

GÜZEL KONUŞMA VE DİKSİYON


Güzel ve etkili konuşmada diksiyon (söyleniş-telaffuz-pronounciation) yani seslerin doğru çıkarılması son derece önemlidir. Fonetik bilgisi seslerin çıkarılışını inceler. Diksiyon ise buna ek olarak daha geniş bir kapsamda, ses organlarının doğru sesleri çıkarabilecek şekilde eğitilmeleri üzerinde odaklanır. Bu yönüyle diksiyon önemli ölçüde fonetiğe dayanır. Ancak biz bu bölümde konunun fonetik yönü üzerinde ayrıntılı durmayacağız.
Türkiye?de seslerin çıkarılmasında yörelere göre farklılık vardır. Ancak güzel seslendirmede daha çok İstanbul ağzı esas alınır. Seslerin gerektiği gibi çıkarılabilmesi için ses aletlerinin- gırtlaktan başlayarak dil, dudaklar, çene ve buruna kadar tüm ses aletlerinin eğitilmesi gerekir. Bu çerçevede aşağıda çeşitli alıştırmalar yer alacak.
Alıştırmaları yaparken ses çıkışlarını netleştireceğiz. İyi boğumlanma yani heceleri netleştirerek seslendirebilmek için dudak tembelliğini ortadan kaldırmamız gerekir. Sesleri ses organlarını abartılı kullanarak çıkaralım. Aşağıdaki doküman dört bölümden oluşmuştur: Birinci bölüm ses organlarının eğitimine ilişkin alıştırmalar; ikinci bölüm, sesli harflerin çıkarılışı; üçüncü bölüm sessiz harflerin çıkarılışı ve kullanımını anlatmaktadır. Dördüncü bölüm ise sesli ve sessiz harflerin cümle içinde karışık şekilde kullanımına ilişkin alıştırmalardan oluşmaktadır.
Bu alıştırmalarda verilen örnek cümle veya hecelerin bıkmadan ısrarla tekrar tekrar seslendirilmesi gerekir. Bu çalışma sürdürüldükçe seslerin ağızdan akarcasına çıkmaya başladığını, başlangıçtaki zorlanma veya tutukluğun ortadan kalktığını göreceksiniz.
Diksiyon sesin güzel çıkmasını ve sözlerin doğru seslendirilmesini amaçlayan sanatın adıdır. Diksiyon bu yönüyle ses ve söz üzerinde odaklanmıştır. Sözün içeriğinin kodlanması yani etkili iletişim diksiyon sanatının dışında kalan bir konudur. Ancak konu üzerinde oluşturulan eserlerde bir karmaşanın mevcut olduğunu da itiraf edelim.
Kitabınızın diksiyon bölümünde diksiyonun temel öğeleri üzerinde durulmuştur. Bu öğeler söyleniş-fonetik, boğumlanma, vurgu, durak ve ulamadan oluşmaktadır. Fonetik seslerin doğru çıkarılmasıyla ilgilenen bir alandır. Boğumlanma, seslerin birbiri ardına tam ve tok şekilde kaybolmadan çıkarılması alanıyla ilgilenir. Vurgu, söylemedeki monotonluğun kırılmasını sağlayan, her dilde kendine özgü gelişen bir telaffuz konusudur. Yazı noktalaması ve duraklarıyla konuşma noktalaması veya durakları birbirinden farklı olabilmektedir. Durak bölümü, bu sorunun çözümünü amaçlamaktadır. Ulama çalışmalarına gelince, bu çalışmalar kelimeler arasında uyumlu geçişler sağlamayı amaçlamakta ve dilin doğal kurallarından yararlanmaktadır.
Söyleniş-Fonetik
Söyleniş bölümünde sesli ve sessiz harfleri ayrı ayrı inceleyeceğiz. Türkçe?de 8 adet sesli ve 21 adet sessiz harf vardır. Sesli harfleri ?ünlü?, sessiz harfleri de ?ünsüz? kelimesiyle tanımlayacağız. Türkçe?mizdeki ünlüler ?a, e, ,ı, i, o, ö, u, ü?den oluşur. Ünsüzler ise ?b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n, p, r, s, ş, t, v, y, z? den oluşur. Söyleniş bölümünde ünlü ve ünsüz harflerin fonetiğini öğreneceğiz. Aşağıda konular hem anlatılmış hem de gerekli alıştırmalar birlikte verilmiştir.
DİKSİYON (2)
ALIŞTIRMA: FONETİK
Ünlüler
A
Konuşma dilimizde birbirinden ayrı söylenen iki (a) vardır. Bunlardan biri (kalın a) diğeri de (ince a) dır. Her iki (a) bazen uzun, bazen kısa okunabilir. Bu iki (a) yı söylerken birbirinden ayırt etmek için (ince a) nın üzerine şu ( ^ ) işareti koyarak gösterelim.
Kalın A
Şu şekilde söylenir: Dil doğal duruşunu değiştirerek ortaya doğru biraz yükselir, dudaklar hareketsiz, yanaklar gevşek ve çeneler açık. aaa aaaa aaaa
Elâlem ala dana aldı ala danalandı da biz bir ala dana alıp aladanalanamadık. Akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini. Ağlarsa anam ağlar, kalanı yalan ağlar.
İnce A(Kalın a) ya oranla daha ileriden söylenen bir ünlüdür. Dilimize geçen yabancı kelimelerden gelmiştir. Bu kelimelerin başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: lâla, lâstik, hâl. hâlbuki, lâf, lâkırdı, lâle, lâl, kâse, lâle, lânet, lâzım, kâzım, kâtip gibi.
Lâla lâtif lâleli lâmbasını lâcivert lâke lâvabodan nâzik, nâdide şefkâte verdi.
Uzun A
Bunu da (â) şeklinde gösterelim :
Önek: Nâne, nâdir, nâme, câhil, câhit, seyahât, sâdık, sâbit, kâtil, nâzik târih, mâvi, hâttâ, hârf, dikkât, şefkât, kabahât, sıhhât, nâmus, nâne, nâsihat,
EKonuşma dilimizde birbirinden ayrı söylenen iki (e) vardır. Bunlardan biri (açık e) diğeri de (kapalı e) dir. Bu iki (e) yi söylerken birbirinden ayırt etmek için (kapalı e) nin üzerine şu (´) işareti koyarak (açık e) den ayıralım. eee eeee eeee
Açık E
(Açık e) şu şekilde söylenir: Çeneler (a) ünlüsünde olduğu gibi, dil ileri doğru yükselir. Kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Eş, sen, sene- Edebi edepsizden öğren: Ekmeği ekmekçiye ver, bir ekmek de üste ver: Evlinin bir evi, evsizin bin evi var. – Bir elin nesi var, iki elin sesi var. – Sen dede ben dede bu atı kim tımar ede.
Kapalı E
(Kapalı e) şu şekilde söylenir: dudak kenarları kulaklara doğru biraz yaklaşıp çeneler hafifçe sıkılır.
Gece penceredeki benekli tekir kedi tenceresindeki eti yedi.
IŞu şekilde söylenir: Çıkış noktası damağın arka kısmındadır. Dudakların köşesi kulaklara doğru açılır. Dil damağın arkasına doğru toplanarak dar bir geçitten havayı bırakır. Dilimizde (ı) ünlüsü kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Isı, ıslık, ılıcalı ıııı ııı ııııı
- Ihlamuru ısıt: Tıkır tıkır: Mırıl mırıl: Şıkır şıkır. Yığın yığın, kıpır kıpır, gıcır gıcır, ıslak ıslak, pırıl pırıl, fırıl fırıl, zırıl zırıl.
İŞu şekilde söylenir: Çıkış noktası damağın ön kısmındadır. Dudakların köşesi kulaklara doğru açılır, dil damağın iki yanına dayanarak dar bir geçitten havayı bırakır. Kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: İz, dil, izci iii iiiii iiiii
İki dinle bir söyle- iki el bir baş içindir.
Dilimizde süresi uzun olan (i) lere rastlanır:
İcat, biçare, bitap, bitaraf, veli, fenni, fiziki, cani, hayati, nihai, fuzuli, deruni
OKonuşma dilimizde kalın ve ince olmak üzere iki ayrı O vardır.
Kalın O
Çeneler açık, dudaklar birbirine yakındır ve ağız içi yuvarlaktır. Kelime başlarında sık rastlanır. Örnek: Ot, ova, ocak, olmak, ordu, oda, orman, ortak, bando, banyo, biblo, bono, fiyasko, tango, solo, fono, foto, radyo, stüdyo, şato, tempo, vazo, Olmaz olmaz deme, olmaz olmaz. oooo oooo ooo
İnce O
Biraz daha ileriden daha az yuvarlak yapılarak söylenir.
Lobutları loş locasında notalıyan normâl lort losyoncusunun lokantasında nohutları lokumlarla karıştırdı.
Ö
Çeneler ve dil (açık e) ünlüsünde olduğu gibidir. dudakların alt ve üst köşeleri birbirine yaklaşıp ağız küçük bir yuvarlak gibi olur. (ö) ünlüsü çoğunlukla kelime başında bulunur. ööö ööö öööö
Örnek: öbek, öc, ödenek, ödünç, ödeşmek, ödev, öfke, öğrenmek, öğrenim, öğretim, öğünmek, öğüt, ökçe, öksürük, örs
- Ölenle ölünmez. – Ölüm kalım bizim için. – Önce düşün. sonra söyle. – Öfkeyle kalkan zararla oturur.
UKonuşma dilimizde birbirinden ayrı söylenen iki (u) vardır. Bunlardan biri (kalın u) diğeri de (ince u) dur.
Kalın U
Çeneler açık, dudaklar birbirine iyice yaklaşık ve ağız tam bir küçük yuvarlak olur. Örnek: Uç, ucuz, uçak, uçurum, uykucu, ulu uuu uuu uuu
Unkapanı uğradığı uğursuzluktan upuzun uzandı.
İnce U
(Kalın u) ya oranla daha ileriden söylenir. Ünlüsü çoğunlukla yazıda (ü) ünlüsü ile gösterilir. Örnek: Rûya, rûzgâr, hûlya, gûya, lûzûm, lûtfen, lûgat, nûr, nûmara, Nûri,
Gûya Hûlya rûyasında Lûtfi´ye nûmaralı nûtuk söyliyerek lûtfetmiş.
Ü
Çeneler ve dil (açık e) ünlüsünde olduğu gibidir. Dudakların alt ve üst köşeleri birbirine iyice yaklaşır ve büzülür. (ü) ünlüsüne dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda sık rastlanır. Örnek: Üç, üçgen, üçlü, üçüz, üflemek, ülker, ülkü, ün, ünlem, ünlü, üreme, ürkek ,ürpermek, üzüm, üstün, üşenmek, ütü üüü üüü
- Üzüm üzüme baka baka kararır. -Ülker üzüntüden üzüm üzüm üzüldü. -Ürümesini bilmeyen köpek, sürüye kurt getirir.
Ünsüzler
BDudakların birleşip açılmasıyla meydana gelir. Kelimenin başında veya ortasında bulunur. Kelime başında örnek: Baş, boş, bıçak, biber Kelime sonunda (p)ye dönüşür. Örnek: Kitap, kap, hesap, çorap. Ancak kelime sonunda ünlü bulunursa eski konumuna döner: Örnek: Kitabı, dolabı, kabı, hesabı
Gerçekte (p) ile biten kelimeler ise değişmezler. Örnek: sap-sapı, çöp-çöpü, top-topu, tüp-tüpü, küp-küpü, kulp-kulpu, hap-hapı,
Bi Be Ba Bo Bu Bö Bü Bı Bip Bep Bap Bop Bup Böp Büp Bıp
Bil Bel Bal Bol Bul Böl Bül Bıl Bir Ber Bar Bor Bur Bör Bür Bır
Bit Bet Bat Bot But Böt Büt Bıt Bis Bes Bas Bos Bus Bös Büs Bıs
Babasının benekli bıldırcını bitişik bostanda böceklerden bunalarak büzüldü.
CDişler birbirine yaklaşık, dil ucu dizlerin ön kenarına yayılmış, alt çene aşağı düşerek çıkar. Örnek: Cam. caba, cacık, coşkun, cömert, cüce, cümle. Kelime sonunda (ç) olur.
Ci Ce Ca Co Cu Cö Cü Cı Cip Cep Cap Cop Cup Cöp Cüp Cıp
Cik Cek Cak Cok Cuk Cök Cük Cık Cit Cet Cat Cot Cut Cöt Cüt Cıt
Cambaz Cevat cılız cimri coşkunla cömertliğe cumbada cüret ettiler.
ÇC harfinden biraz daha sert olarak çıkar. Çıkış biçimi aynıdır.
Çi Çe Ça Ço Çu Çö Çü Çı İç Eç Aç Oç Uç Öç Üç Iç
Çip çep Çap Çop Çup Çöp Çüp Çıp  Tiç Teç Taç Toç Tuç Töç Tüç Tıç
Piç Peç Paç Poç Puç Pöç Puç Püç Pıç Şiç Şeç Şaç Şoç Şuç Şöç Şuç Şüç Şıç
Çardaklı çeşmedeki çırak, çiçekleri, çorbanın çöreğini ve çuvalları çürüttü.
D
Dilin damağın ön kısmına üst diş köklerine dokunmasıyla çıkarılır.
Örnek: Dam, dal, dar, dış, diş, dadı, dede, deney,-demir,
Kelime sonunda (t) olur. Yalnız anlamlan ayrı olup söylenişleri benzeyen bir kaç kelimeyi birbirinden ayırmak için (d) olarak yazılır. Örnek: Ad (isim), at (hayvan), od (ateş), ot (bitki), had (derece), hat (çizgi)
Di De Da Do Du Dö Dü Dı Dip Dep Dap Dop Dup Döp Düp Dıp
Dik Dek Dak Dok Duk Dök Dük Dık Dit Det Dat Dot Dut Döt Düt Dıt
Dir Der Dar Dor Dur Dör Dür Dır  Diz Dez Daz Doz Duz Döz Düz Dız
Davulcu dede dışarlıklı dikişçiyi dolandırırken dönemecin duvarından düştü.
FÜst kesici dişler alt dudağın üstüne dokunup açılmasıyla çıkarılır. Dilimizde çoğunlukla kelime başında, pek seyrek olarak da ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Fal, fil, fakat, falaka, falanca, faraş, felek, ferman, fasafiso, federasyon, felâket, felç, fevkalâde, frak, fitre, film?, fayans, fötr, fonojenik, futbol, füze
Fil Fel Fal Fol Ful Föl Fül Fıl Fit Fet Fat Fot Fut Föt Füt Fıt
Fip Fep Fap Fop Fup Föp Füp Fıp Fif Fef Faf Fof Fuf Föf Füf Fıf
GDil sırtının damağın gerisini, bir de damağın daha ön kısmını kapatmasıyla meydana gelir. Örnek: Gaga, gagalamak, gam, galiba, gar, garaj, gargara, gazete, gelincik, göçmen, gölge, gönye, görev, güzellik.
(G) ünsüzünün iki çıkış noktası vardır. İnce ünlülerle damağın ön kısmından çıkar. Örnek: Gâh, gel, gör, git, gûya, güç. Kalın ünlülerle damağın gerisinden çıkar. Örnek: Gar, gıcık, gocuk, guguk, gibi.
Gi Ge Ga Go Gu Gö Gü Gı Gik Gek Gak Gok Guk Gök Gük Gık
Gip Gep Gap Gop Gup Göp Güp Gıp Gif Gef Gaf Gof Guf Göf Güf Gıf
Gil Gel Gal Gol Gul Göl Gül Gıl Gir Ger Gar Gor Gur Gör Gür Gır
Galip Geyvede gır gır giden gocuklu göçmen gururluya güldü.
Ğ
Dilimizde varlığını ancak kendinden evvel gelen ünlünün süresini uzatmakla hissettirir. Kelime başında bulunmaz, iki ünlü arasında ise ikili ünlü meydana getirir. Örnek: Boğaz-boaz, doğal -doal, yoğurt – yourt
Konuşma dilimizde bazan y ve v seslerine döner. Örnek: Eğer-eyer, diğer-diyer, soğuk-sovuk
Ği Ğe Ğa Ğo Ğu Ğö Ğü Ğı Ğir Ğer Ğar Ğor Ğur Ğör Ğür Ğır
Ğip Ğep Ğap Ğop Ğup Ğöp Ğüp Ğıp Ğil Ğel Ğal Ğol Ğul Ğöl Ğül Ğıl
H
Bir soluk harfi olup ağzın (kalın a) ünlüsünü çıkardığı durumla meydana gelir. Örnek: Habbe, haberci, haber, hacamat, hacı, hacıyatmaz, hadde, hademe, hafız, hafif, hafta, hakiki, hakir, hâlbuki, hallac, hassâs, hece, hımhım, hipnotizma, hokkabaz, hulâsa, hulyalı, hüner, hücum, hücre, hüviyet,
Hi He Ha Ho Hu Hö Hü Hı Hih Heh Hah Hoh Huh Höh Hüh Hıh
Hip Hep Hap Hop Hup Höp Hüp Hıp Hit Het Hat Hot Hut Höt Hüt Hıt
Hil Hel Hal Hol Hul Höl Hül Hıl  Hir Her Har Hor Hur Hör Hür Hır
Habeş hemşire hırkalı hizmetçi hoppa hödüğe hurmaları hürmetle sundu.
JDişler birbirine, dil sırtı da katı damağa yaklaşır, havanın dil ortasından sızmasından meydana gelir. Örnek: Jale, Japon, jandarma, jambon, jelâtin, jeoloji, jeolog, j jest, jilet, jübile, jüri.Halk arasında (j) ünsüzünün (c) olduğu görülür. Örnek:Japon- Capon, jandarma – candarma, panjur = pancur, jurnalcı = curnalcı,
Ji Je Ja Jo Ju Jö Jü Ji  Jij Jej Jaj Joj Juj Jöj Jüj Jıj
Jir Jer Jar Jor Jur Jör Jür Jır Jil Jel Jal Jol Jul Jöl Jül Jıl
Jip Jep Jap Jop Jup Jöp Jüp Jıp Jis Jes Jas Jos Jus Jös Jüs Jıs
Japon jeolog jiletini jurnalıyle jüriye verdi.
K
Dil sırtının damağın gerisini, bir de damağın daha ön kısmını kapatmasıyla meydana gelir. İnce ünlülerle damağın ön kısmından kalın ünsüzlerle ise arka kısmından çıkar. Örnek1: Kel, kir, kör, kâtip kâhya, Örnek2: Kaba, kaya, kaçak, kadastro, kadın kadife, kalp, kal
Ki Ke Ka Ko Ku Kö Kü Kı Kik Kek Kak Kok Kuk Kök Kük kık
Kil Kel Kal Kol Kul Köl Kül Kıl  Kir Ker Kar Kor Kur Kör Kür Kır
Kip Kep Kap Kop Kup Köp Küp Kıp Kit Ket Kat Kot Kut Köt Küt Kıt
Kara ketenlik külahlı kuş kara kediyi yedi
L
Dil ucu damağın ön kısmına(lale), bir de daha gerisine(olay) dayanır, hava dilin yanlarını titreterek sızar. Örnek: lâbirent, lâboratuvar; lâcivert; lâçka, lâdes, lâf, lâkap, lâhana, leylâk, leziz, limon, lise, litografya, liyakat, löca, lödos, lökanta, lokma, lökomotif, lösyon, löş,
Li Le La Lo Lu Lö Lü Lı  Lil Lel Lal Lol Lul Löl Lül Lıl
Lir Ler Lar Lor Lur Lör Lür Lır Lip Lep Lap Lop Lup Löp Lüp Lıp
Lit Let Lat Lot Lut Löt Lüt Lıt  Lin Len Lan Lon Lun Lön Lün Lın
(L) ünsüzü bazı kelime ortalarında ve sonlarında kaybolur, Örnek: Nası şey = nasıl şey, kak ordan = kalk ordan, Adi konuşmada (r) ünsüzünün (l) olduğuna sık rastlanır. Buna (Leleşme) denir.Önek: Birader-bilâder, Berber-belber, servi – selvi, serbest = selbes, bâri = bâli, diye= diyelek, kerli ferli = kelli felli, zemberek -zembelek, merhem – melhem, terlik = tellik, amerikan = amelikan
M
Dudakların birleşip açılması ve damağın hafif alçalmasıyla meydana gelir. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Maalesef, macera, maç, madalya, maalmemnuniye, maarif, modern, mücevher, madenî, manzume, müzakere, mütemmim
Mi Me Ma Mo Mu Mö Mü Mı Mip Mep Map Mop Mup Möp Müp Mıp
Mir Mer Mar Mor Mur Mör Mür Mır Mil Mel Mal Mol Mul Möl Mül Mıl
Min Men Man Mon Mun Mön Mün Mın Mim Mem Mam Mom Mum Möm Müm Mım
Muhallebici melankolik Mısırlı Mirza modern mösyöyle Muradiyede müzik dinledi
NDilin damağın ön kısmına, diş köklerine dayanıp açılmasıyla meydana gelir: Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Nasır, nadan, nadide, nafaka, nafile, naftalin, nakil, nakit , nal nalbant, namaz, namus, nankör, narin, narkoz, nâsihat, nâzım, nazik, nesir, nezaket, nilüfer, nisan
Ni Ne Na No Nu Nö Nü Nı Nip Nep Nap Nop Nup Nöp Nüp Nıp
Nil Nel Nal Nol Nul Nöl Nül Nıl  Nir Ner Nar Nor Nur Nör Nür Nır
Nim Nem Nam Nom Num Nöm Nüm Nım Nin Nen Nan Non Nun Nön Nün Nın
Namlı nane nini nini naneleri numaraladı
PDudakların birleşip açılmasıyla ve açılma sırasında dışarıya hava fırlamasıyla meydana gelir. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Paça, paçavra, paket, pala, palamut, panorama, pansiyon, pantolon, papatya, paragraf, paramparça, paraşüt, paratoner, parazit, patinaj, pedagoji, plak, plaka, plan, planör, politika, porselen, porsiyon, program, projeksiyon, protesto, psikoloji,
Pi Pe Pa Po Pu Pö Pü Pı Pip Pep Pap Pop Pup Pöp Püp Pıp
Pil Pel Pal Pol Pul Pöl Pül Pıl Pir Per Par Por Pur Pör Pür Pır
Pit Pet Pat Pot Put Pöt Püt Pıt Pis Pas Pos Pus Pös Püs Pıs
Palavracı peltek pısırık pişkin poturlu porsuk pulcu püskürdü.
RDil ucunun yukarıdaki kesici dişlere yakın noktayla meydana getirdiği kapağın bir çok defa açılıp kapanmasıyla meydana gelir. Kelime başında bulunan (R) kolay söylenir. Fakat kelime sonlarındaki (R) ünsüzlerine önem verilmezse anlaşılması güç olur. Örnek: Rabıta, radyatör, radyografi, rahat, roket, raket, ramazan, randevu raptiye, rol, reçete, rehber, rehin, rejisör, rakip, reklâm, rekor, repertuvar, reverans, rezonans, riyakâr, romatizma, rota, rozet, röportaj, rûya, rûzgâr,
Ri Re Ra Ro Ru Rö Rü Rı İr Er Ar Or Ur Ör Ür Ir
Rir Rer Rar Ror Rur Rör Rür Rır Tir Ter Tar Tor Tur Tör Tür Tır
Fri Fre Fra Fro Fru Frö Frü Frı Gri Gre Gra Gro Gru Grö Grü Grı
Radyolu ressam Ramis Rasimin romanıyla röportaj yaptı
S
Dudaklar açıktır, dilin ucu alt diş köklerine yaklaşır ve hava dilin arasından tonsuz olarak sızar. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Sap, saat, sabah, sabotaj, saman, servis sıska, seksek senaryo, stüdyo, spiker, smokin, hassas, kasa gibi…
Si Se Sa So Su Sö Sü Sı Sil Sel Sal Sol Sul Söl Sül sıl
Sir Ser Sar Sor Sur Sör Sür Sır Sis Ses Sas Sos Sus Sös Süs Sıs
Siş Seş Saş Soş Suş Söş Suş Sış İsi Ese Asa Oso Usu Ösö Üsü Isı
Sandıklıda sepetleri sıralı simitçi sofrada sökülen sucukları süpürdü
Ş
Dişler birbirine, dil sırtı da katı damağa yaklaşır, hava dilin ortasından çıkar. Örnek: şantaj, şantiye, şafak, şahin, şakşakçı, şimendifer, şimşek, şarapnel, şarjör, Şifre, şövale, şüphe, şölen,
Şi Şe Şa Şo Şu Şö Şü Şı  Şil Şel Şal Şol Şul Şöl Şül Şıl
Şir Şer Şar Şor Şur Şör Şür Şır Şis Şes Şas Şos Şus Şös Şüs Şıs
Şiş Şeş Şaş Şoş Şuş Şöş Şüş Şış Şiz Şez Şaz Şoz Şuz Şöz Şüz Şız
Şamlı şemsek şimşir şafak şakşaklandı
TDilin damağın ön kısmına diş köklerine dayanıp açılmasıyla meydana gelir:. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Tabak, taban, tabela, tablet, tablo, talih, tarih, tapu, tatil, teklif, tekzip, telefon, teleskop, televizyon, telgraf, temenni, tempo, temsil, tentene, tepki, terlik, termos, testere, transatlantik, transformatör, trapez, titiz, tiyatro, tren, tribün, turp, turnike, tünel,
Ti Te Ta To Tu Tö Tü Tı Tik Tek Tak Tok Tuk Tök Tük Tık
Tir Ter Tar Tor Tur Tör Tür Tır Tit Tet Tat Tot Tut Töt Tüt Tıt
Tis Tes Tas Tos Tus Tös Tüs Tıs Tiş Teş Taş Toş Tuş Töş Tüş Tış
Tatar tepsici tıknaz titiz Tosun tömbekici tulumbacıyla tütün tüttürdü.
VÜst kesici dişler alt dudağın üstüne dokunur. Dilimizde kelime başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Vade, vadi, vagon, vahşi, vakit, vantilâtör, vapur, varil, varis, vasiyet, velvele, vergi, vestiyer, vesvese,
Vi Ve Va Vo Vu Vö Vü Vı Viv Vev Vav Vov Vuv Vöv Vüv Vıv
Vil Vel Val Vol Vul Völ Vül Vıl Vir Ver Var Vor Vur Vör Vür Vır
Vis Ves Vas Vos Vus Vös Vüs Vıs Viş Veş Vaş Voş Vuş Vöş Vüş Vış
Velveleli vasi vesvese vadide vagon verdi
YDil ortasıyla ön damak arasından çıkar. Dilimizde kelime başında ortasında ve sonunda bulunur. Örnek: Yaba, yaban, yağmur, yalan, yamyam, yankı, yan, yarış, yaz, yaş, yangın, yayan, toy, çay
Yi Ye Ya Yo Yu Yö Yü Yı  Yiy Yey Yay Yoy Yuy Yöy Yüy Yıy
Yil Yel Yal Yol Yul Yöl Yül Yıl Yir Yer Yar Yor Yur Yör Yür Yır
Yis Yes Yas Yos Yus Yös Yüs Yıs Yiz Yez Yaz Yoz Yuz Yöz Yüz Yız
Yalvaçlı yelpazeli yıldız yirmi yoksul yörükle yumurtalarını yükledi.
ZDilin ucu alt diş köklerine yaklaşır, hava dilin arasından tonlu olarak çıkar. Kelimelerin başında, ortasında ve sonunda bulunur. Örnek; Zafer, zahire, zahmet, zakkum, zalim, zaman, zambak, zamk, zar, zarar, zarf, zemzem, zenci, zerdali,
Zi Ze Za Zo Zu Zö Zü Zı Zip Zep Zap Zop Zup Zöp Züp Zıp
Zil Zel Zal Zol Zul Zöl Zül Zıl  Zir Zer Zar Zor Zur Zör Zür Zır
İzi Eze Aza Ozo Uzu Özö Üzü Izı Ziş Zeş zaş Zoş Zuş Zöş Züş Zış

BOĞUMLANMA

Ünlü ve ünsüz sesleri tam bir belirginlikte seslendirebilenler sağlam boğumlanma yaparlar. Boğumlanma yeteneğimizin gelişmesi için ses organlarımızın zorlandığı tekerlemeleri bol bol seslendirmemiz sorumuzu çözmemize yeterli olacaktır. Aşağıda önce ünlaler ve ardından ünsüzlerin esas alındığı tekerleme örnekleri verilmiştir. Bu tekerlemeleri hatasız ve çok rahat okuyabilecek şekilde tekrar etmelisiniz. Boğumlanma yeteneğinin gelişimi için her türlü metnin bol bol okunmasını tavsiye ediyoruz.
ALIŞTIRMA: BOĞUMLANMA
ÜNLÜLER:
(A) Abana´dan Adana´ya abarta abarta apar topar ahlatla ağdalı avuntucu ahmak Ahmet´in avandanlıklarını aparanlardan Acar Abdullah ile akıllı Abdi akşam akşam bize geldi. Al bu takatukaları, takatukacıya takatukalatmaya götür. Takatukacı takatukaları takatukalamam derse takatukacıdan takatukaları takatukalatmadan al getir.
(ı) Iğdır´ın ığıl ığıl akan ılıman ırmağının kıyıları ıklım tıklım ılgın kaplıdır.
(o) Okmeydanı´ndan Oğuzeli´ne otostop yap; Oltu´da volta at, olta al; Orhangazi´de Orhanelili Orhan´a otostopluk öğret; sonra da Osmancıklı Osman´a otoydu, totoydu, fotoydu, dök!
(u) Uluborlulu utangaç Ulviye ile Urlalı uğursuz Ulvi uğraşa uğraşa Urfa´daki urgancılara uzun uzun, ulam ulam urgan sattılar.
(i) Ibibiklerin ibiklerini iyice iyileştirmek için Istinyeli istifçi Ibiş´in istif istiridyeleri mi, yoksa, Iskilipli Ispinoz işportacı Ishak´ın işliğindeki ibrişimleri mi daha iyi, bilemiyorum. İbişle Memiş, mahkemeye gitmiş, mahkemeleşmiş mi, mahkemeleşmemiş mi?
(e) Eğer Eleşkirtli eleştirmen Eşref ile Edremitli Bedri´yi Eğe´nin en iyi eğercisi biliyorlarsa, ben de Ermenekli Erdem Ergene´nin en iyi elektrikcisidir derim.
(ö) Özbezön´ün özbeöz Ödemişli öngörülü öğretmeni Özgüraslan ile Özgüluslan özellikle özerk ön öğretimde öylesine özverili, övünç verici ve övgüye değer kişiler ki, hani tüm öğretim örgütleri içinde en özgün örnek onlardır diyebilirim.
(ü) Ürdünlü ûnlü üfürûkçü Üryani, Ünye, Üsküdar, Ürgüp üzerinden ûlküdeşlerine üstüpü, üstübeç, üvez, üzûm, üzengitaşı ve üzünç götürürken, Üveyik´ten ürûyerek, ûvendirelerini sürüyerek yürüyen ûçkağıtçı ütücülerin ürkûntü ûreten ünü batasıca ünlemleriyle ürküverdi.
ÜNSÜZLER:
(f) Farfaracı Fikriye ile favorili fasa fiso Fahri Fatsalı Fatma´yı görünce, fesleğenci feylesoy Feyyaz´ı, fındıkçı Ferhunde´yi anımsayarak feveran ettiler. Felemenkte Felemenklerin Felemenkçe mi konuştuklarını düşûne düşüne fertliği çektiler.
(p) Pohpohçu pinti Profesör pofur pofur pofurdayarak hınçla tunç çanak içinde punç içip pûlverizatör prospektüsünû papazbalığı biblosunun berisindeki papatpa buketinin bu yanına bıraktıktan sonra pâlas pandıras Pülümürle Pötürgeden getirdiği pörsük pötikare pöstekiyi Paluluların Pıtırcık pazarında partenogenes pasaparolası ile pertavsız pervasız pervaz peysajını ve peronospora pestenkerani pestilini posbıyıklı pisboğaz pedegoga Pınarbaşında beş etti.
(m) Marmara´daki Karmarisli mermerciler mermerciliği meslek edinmişler, ama Mamak´taki mamacılar manyetizmacılıkla marmelâtçılığı meslek edinememişler.
(v) Vırvırcı Vedia ile vıdı vıdıcı Veli velinimeti vatman Vahit e vilâyette veda edip Vefâ ya doğru vaveylâsız, velevasız velespitle volta vururlarken voleybolcu Vatran virtüöz Vicdanî ve Viranşehirli vatansever viyolonselist Vecibe ile karşılaştılar.
(b) Babaeskili babacan Bahri Beberuhi Bedri ile bıyıksız bıçkıcı bıngıldak Bahir´in Bigadiç´teki bonbon bonmarşesine varmışlar, o adadakilerin yüzlerine bön bön bakarak, büyülü büyük buhurdanlığı buğulu buğulu boşaltıp bomboş bırakmışlar, sonra da Bodrumda gözden kaybolmuşlar.
(s) Sazende Şazi ile zifoz Zihni zaman zaman sizin sokağın sağ köşesinde sinsi sinsi fiskoslaşarak sizî zibidi Suzi´ye sonsuz ve sorumsuz sorgun ederler. Sason´un susuz sazlıklarında badece soğanla sarmısak yetişebileceğini söyleyen Samsunlu sebzecilerin sözüne sizler de sessizce ve sezgilerinize sığınarak inanabilirsiniz.
(ş) Şavşatlı Şaban, Şarkışlalı şipşakçı Şekip, Şişhaneş´den şeytankuşunu, şiş şiyeyi şişlemiş, şiye keşişe şiş demiş.
(ç) Çatalağzı´nda çatalsız Çatalcalı çatalcının çarpık çurpuk çalçene Çoruhluya çarptırmasına ne dersin? Çatalca´da topal çoban çatal yapıp çatal satar, nesi için Çatalca´da topal çoban çatal yapıp çatal satar? Karı için Çatalca´da topal çoban çatal yapıp çatal satar. Çarık çorap dolak, ben sana çarık çorap dolak mı dedim.
(l) Leyla ile Lalelili Lale´ye leblebi ile likör ikram etmiş. Lüpçüler,1ütfen lüzumlu lüzumsuz lakırdıları bırakın da lüzferle rızk, rot, rop, rint, ring, ray, radyoaktivite nedir diye konuşun.
(z) Zonguldaklı Zaloğlu Zöhre´nin kızı Zühal zibidi Zeki´ye ziyafet zerketti.
(s, t, z) Sedat Tınaz´ın tasası suratsız teyzesine rastlama sezen sıska sülük tazısını tuz tortusu tütsüsüııe tutmasıydı.
(ş, s) Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi, 0rtadaki soğuk su su şişesi.
(c) Cemil, Cemile, Cemal cumaları cilacı cüce Canip´in cicili bicili cumbalı ciltevinde cümbür cemaat cacıklı civcivle cücüklü cacık yerler sonra da Cebecili cingöz coğrafyacının cinci ciciannesinin cırcırböceğini dinlerler. Ocak kıvılcımlandırıcılarından mısın, kapı gıcırdatıcılarından mısın? Ne ocak kıvılcımlandırıcılarındanım, ne kapı gıcırdatıcılarındanım.
(d) Dadaylı dadımın Dodurgalı düdük delisi dedesi diline doladığı dedbebeli dedim dedisiyle dırdırını dilinden düşürüp de bir kez olsun doya doya düden diyemeden, düdenin dallara doldurduğu doyumlu yemişlerden doyasıya yiyemeden darıdünyadan göçüp gitti.
(k -i-u) Kilisli kikirik kilimci Kilizmanda´ki kilitli kilisede kimliğini kimseye sezdirmeden kucak kucak kuskuslu kuşkonmazı kukumav kuşuna, kişiliksiz kulağakaçan kirliğ kirloz kirpiye de Kuşadası´nın kuşhanesindeki kuşbaşlı kuşbazla birlikte önce kişnişli kuşüzümünû, sonra da Kumla´nın kumlu kumlu kuşkirazını yutturmuş.
(k-ı-i) Kınıklı kılıbık kırpıntı Kıyasettin, Kırımlı kılkuyruk kıtmiri kıkır kıkır kıkırdatarak küskütük küçümen küfeci külhaniyle külüstür Kürşat´ı külünklü küngür üstüne küttedek devirdi.
Kırıkhandaki kırıkçı kırçıl kargın kırgın kırıkçısı kırmızı kırda kıkır kıkır kıkırdayarak Kırımlı kıkırdakçının kızıl kırlangıçlarını kışın kırlarda Kırgızlı kırpıntıcı kırışık Kırımtov´un kırıkkıraklarıyla besliyormuş.
(k-o-ö) Koca kokoz kokainman kokorozlana kokorozlana Kazablankalı kozmonota kök, kok, köken, kokot, kök sökmek, kokoreç, kökmantar, köknar, köçekçe, körkandil, krematoryum, kösnüklük ne demek diye sormuş.
(y) Yalancıoğlu yalıncık yayladığının yahnisini yağsız yiyebilirse de yayladığının yağlı yoğurdundan, Yüksekova´nın yusyumru yumurta yumurtlayan tavuklarından, bir de yörük ayranıyla yufkasından asla vazgeçemez.
(g) Güneyli girgin gammaz Galip Gavurdağı´nda güpegündüz galeyana gelmiş de Gülgiloğlu Gaziantepli gazup gazinocuyu Gölköylü gitaristle birlikte Gümüşhane´ye göndermiş. Geçen gece Gemerek´ten Gediz´e gelen Gebzeli gezginci gizemcilerden gitarist general Genzel, gençlere, gerçekdışılıkla gerçeklik dışı ilişkiler arasında ne gibi bir geçerlilik gerçekliği olduğunu sordu.
(k, g) Galata kulesi kapısı karşısındaki kuru kahvecinin gıgısı çıkık, dişi kırık, kurbağa kafalı, karakoncolos kalfası Hakkı karışıklığa getirip kahveye kavruk kakule kırığı kattı.
(h) Hahamhanede hahambaşı hahamı homur homur homurdanır görûnce, hemencecik heyecanlandı, hızlandı, hoşnutsuz hırçın halhallarla halkaları, halatları hallaçlara verdi.
(b- p- d-y) Batı tepede tahta depo dibinde beytutet eden pullu dede tekkesinden matrut bitli Vedat, dar derede tatlı duttan dürülü pide yutup pösteki dide dide dört ayda dört türlü derde tutuldu.
(b-p)Bir pirinci birinci buluşta bir inci gibi birbirlerine bağlayıp Perlepe berberi bastıbacak Bedri ile beraber Bursa bağrına parasız giden bu paytak budala, basası topal Badi´den biberli bir papara yedi.
(b-d) Baldıran dalları ballandırmalı mı, ballandırılmamalı mı? Sonra o bala daldırılan baldıran dalları dallandırılmalı mı, ballı dalla dallandırılmamalımı?
(t-d) Titiz, temiz, tendürüst dadım; tadını tattığı tere demetini dide dide dağıttı da hiddetinden hem dut dalında takılı duran dırıltı düdüğünü öttürdü, hem de didine didine dedim dedi, dedim dedi dedi durdu.
(t-ç-s) : Ûstü üç taşlı taç saplı üç tunç tası çaldıran mı çabuk çıldırır, yoksa iç içe yüz ton saç kaplı çanı kaldıran mı çabuk çıldırır? Üç tunç tas has kayısı hoşafı.
(t-k) AI bu takatukaları takatukacıya takatukalatmaya götür. Takatukacı takatukaları takatukalamam derse, takatukacıdan takatukaları takatukalatmadan al gel.
(l-d-n) Elalem bir aladana aldı aladanalandı da biz bir aladana alıp aladanalanamadık.
(k-r) : Kırk kırık küp, kırkının da kulpu kırık kara küp.
(k-r-d) A be kuru dayı, ne kuru sarı darı bu darı a be kuru dayı?
(b-m-ş) : Ibiş´le memiş mahkemeye gitmiş, mahkemeleşmiş mi, mahkemeleşmemiş mi?
(d-l-t-r-k) Şu karşıda bir dal, dalda bir kartal; dal sarkar, kartal kalkar; kartal kalkar, dal sarkar. Dal kalkar, kartal sarkar, kantar tartar. Şu karşıdaki kara kuru kavak, karardın mı ey kara kuru kavak, sarardın mı ey kara kuru kavak!
(s-k) Bu yoğurdu sarmısaklasak da mı saklasak, sarmısaklamasak da mı saklasak.
(m-y-l) Bu yoğurdu mayalamalı da mı saklamalı, mayalamamalı da mı saklamalı?
(b-ş-z) Sizin damda var beş boz başlı beş boz ördek, bizim damda var beş boz başlı beş boz ördek. Sizin damdaki beş boz başlı beş boz ördek, bizim damdaki beş boz başlı beş boz ördeğe : siz de bizcileyin beş boz başlı beş boz ördek misiniz demiş.
(d-p-k) Değirmene girdi köpek, değirmenci çaldı kötek; hem kepek yedi köpek, hem kötek yedi köpek.
VURGU
Konuşma sırasında kelimelerin tüm heceleri aynı tonda ve aynı vurgu ile okunmaz. Tüm dillerde kelimelerin farklı hecelerine vurgu yapılır ve bu vurgular konuşmanın doğallığını oluştururlar. Tek düze ve tek tonda çıkan bir konuşma akışını düşünün. Bilgisayar makinelerine okutulan konuşma metinlerini dinlemişseniz bu vurgu monotonluğunu açık bir şekilde gözlemlemişsinizdir. Her dilde kelimelere yapılan vurgu yerleri değişebilir. Burada Türkçe?de vurguların yerleri konusunda bize yardımcı olacak bazı kuralları aktarıyoruz:
1. Her kelimenin bir hecesi üzerinde mutlaka ses baskısı (vurgu) vardır. Örneğin ?heyecan? kelimesinde vurgu son hecededir.
2. Türkçe?de kural olarak vurgular son hece üzerindedir. İstisnalar hariç kelimeye ekleme yapıldıkça vurgu son heceye doğru kayar.
hece– heceler– hecelerde — hecelerdeki
3.  Bazen vurgu sondan önceki hecelerden birine yapılır. Bu tür istisna durumları aşağıda gösterelim:
–İlk heceye: İl, bölge, semt adları
İl: Ankara, Samsun, Erzurum, İzmir, Konya, Rize, Urfa, Paris, Sofya, Moskova
Bölge: Akdeniz, Marmara, Ege, Karadeniz
Semt: Dikmen, Çankaya, Etlik, Bahçecik, Topkapı
–Ortadaki hecelerden birine: İl, bölge, semt adları
Erzincan, Edirne, Trabzon, Sakarya, Denizli, Anadolu, Keçiören, Duşambe,
–Zarf ve bağlaçlarda ilk heceye:
Niçin, ancak, önce, sonra, ayrıca, yalnız, belki, henüz, ansızın, nasıl, hangi
–Türkçe kelimelerin aldığı bazı ekler vurguyu bir önceki heceye kaydırır. Bu ekler: ? ce, le, me/ma, se/sa, im/sin?
?Sence, benimle, okuma, yazdırma, giderse, bilirsin?
4. Dilimizde bulunan Arapça- Farsça kökenli bazı kelimelerde uzun heceler vardır. Uzun seslerde istisna bir durum, vurgu uzatılan hece üzerinde görünür. Bu kelimeleri öğrenmek gerekiyor. Bu uzatmalar kelimelerin başında, ortasında veya sonunda olabilir. Bu kelimeler için genel bir kural yoktur. her birinin kendine özel bir vurgusu bulunur. Bu kelimelerin uzatılan hecelerinin yerine göre vurgu başta, ortada veya sonda bulunur.
Vurgu başta: kâtil, câhil, sâmi
Vurgu ortada: teâmül, mukâbil, hazîne, mücâdele,
Vurgu sonda: Ziyâ, kat?î, denî, zekî, hafî,
5. Türkçe?de ?ğ? her zaman, ?y? ise bazı durumlarda vurguya benzer bir değişim oluşturur. ?Ğ? ünsüzü bulunduğu hecede kendinden önce gelen ünlünün uzatılmasına yol açar. Aynı uzatma durumu ?y? için de geçerlidir. Söz konusu uzatma seslendirmede vurgu gibi yansımaktadır.(yan yana iki ünlü uzatmayı belirtmek için kullanılmıştır.)
?Ğ? ünsüzü ile: yağmur= yaamur, öğretmen=ööretmen, öğle=ööle, ağabey=aabey, koğmak=koomak
?Y? ünsüzü ile: böyle=bööle, söylemek=Söölemek, öyle=ööle
6. Sert ve gürültülü çıkan bazı ünsüzler vurguyu bulundukları heceye taşırlar. Bunun için söz konusu ünsüzün hecenin son harfi olması gerekir. Bu ünsüzler ?ç, k, p, r, ş, z?
kaçtım, yokmuş, saptı, ordu, şaştı, ezdi
7. Abartı amacıyla kullanılan bazı heceler vurguyu kendi üzerlerine alırlar.
sımsıkı, koskoca, büsbüyük, büsbütün, bambaşka, binbir
ALIŞTIRMA: VURGU
1. Aşağıdaki şiirde kelimeler üzerindeki vurgulu heceler altı çizili -veya koyu olarak- olarak gösterilmiştir. Bu vurguların özellikleri üzerinde çalışın ve ardından doğru vurguları yaparak metni okuyun.
HAYALİYLE CENNET OLDU BU BATAK
1)Bir ızdırap verdin bana
İç dedin
Gözlerimden yudum yudum içmişim
Daracık dünyaya saçılmış kalbim
Saçlarımdan püfür püfür dumanlar
Tutam tutam, avuç avuç saçlarım
2)Bir dağ yaptın yollarımda
Geç dedin
Tepe taklak, baş üstünde geçmişim
Zulüm kustu zalim mahluklar bana
Yüreğim kan, ciğerim alev alev
Parça parça, bölük pörçük yüreğim
3)
Duyguları tek tek dizdin yoluma
Seç dedin
İçlerinde sevgi vardı, kin vardı
Kan doldu gözlerim, kin doldu
Sevsem ateş, sevmesem bin bir ateş
Ezdi beni, yıktı beni aşklarım
4)Ümitleri kapattın sımsıkıya
Suç dedin
Dağlar ördün aramıza, diken diktin
Delinmez dağ parçaları, aşılmaz bu yol
Ayaklarım delik deşik, kucağımda dağlarım
Yapayalnız, hüngür hüngür ağlarım
5)
Lanet ettim bu karanlık döngüye
Çık dedim
İç döngüler batak gibi, çıkılmaz
Al ellerim…Al kan olmuş yüreğim
Bana beni bilen tek Rabbim yeter
Hayaliyle cennet oldu bu batak
Rahmetinde sımsıcacık ellerim
 
DURAK
Söz söylemenin doğallığı çerçevesinde soluk alma ve duraklama yapılır. Soluksuz ve duraklamasız bir konuşma monoton olduğu kadar anlaşılabilme eksikliği de doğurur. Metinlerin her bölümü, her ibare kendi içinde bir anlam bütünlüğü taşır. bu anlam bütünlüklerinin açıkça birbirinden ayrılmaları ve birbirleriyle ilişkilendirilmeleri gerekir.
Okuduğumuz metinlerde durak yerleri çeşitli noktalama işaretleriyle gösterilir. Anlam blokları ?.?, ?,?, ?;?, ?:?, ?-?, ?( )?, gibi işaretlerle gösterilirler. Bazı metinlerde noktalama işaretleri soluk alma ve duraklama için yeterli olabilir. ancak genellikle konuşma dili ile yazı dili arasında belirgin farklar vardır. Yazı dilindeki durakların konuşma dilinde aynen kullanılması anlaşılabilirliği zedeleyebileceği gibi pratik olarak da bu mümkün olamayabilir. Şu halde konuşma sırasında metin akışına göre duraklar oluşturmak zorundayız. Bu duraklar
a)  Çok kısa olabilir. Yapılan sadece duraklamadır. Soluk almıyorsunuz, çok kısa duraklıyorsunuz. ?Sorun var, ama çözüm de var.? cümlesinde virgül işaretinden sonra duraklama yapılması gerekir. Ama bu duraklama o kadar kısadır ki nefes almaya imkan tanımaz.
b) Biraz uzunca olabilir. Bu duraklamalarda soluma yapılmaktadır. Örneğin: ?Biz kendimizi başarılı olmaya, engellerimizi aşmaya adadık. Tüm gücümüzle büyük geleceğimiz için çalışmaya devam edeceğiz.? Burada iki cümle arasındaki durak biraz uzunca olan ve soluk alınan duraktır.
c) Soluma mümkün olduğu kadar gürültüsüz olmalıdır. Eğer nefesinizi tüketirseniz ani ve gürültülü solumak zorunda kalırsınız. Özellikle mikrofon karşısında konuştuğunuzda solumanızın tüm gürültüsü dinleyiciler tarafından algılanır. Soluma gürültüsü dinleyicilerinizi rahatsız eder, konuşmanızı sevimsizleştirir. Solumanın gürültüsüz olmasını sağlamak için gerekli her imkanı kullanarak mümkün olduğu kadar sık ve küçük hacimli solumalar yapmamız gerekir.
İki önemli terimi iyi anlamalıyız:
Durak: Sadece durduğumuz, soluma yapmadığımız kısa aralardır.
Durak ve Soluk: Hem durduğumuz hem de soluduğumuz biraz daha uzunca olan bir aradır.
Aşağıda konuşma esnasında yapacağımız soluk noktalamalarına ilişkin kuralları veriyoruz:
1.  Durak ve soluğun mutlaka gerekli olduğu durumlar:a)Her paragraf arasında, bölüm başlarında sonlarında, bölümler arasında.
b)Tırnak içinde yazılan başkasına ait olan sözlerden önce ve sonra
Örnek: ?Bana geldi, —- ?kendimi çalışmaya adadım.?—- dedi.
c)Herhangi bir sorudan sonra veya cevaptan sonra
Örnek: Niçin daha çok çalışmayalım?—- İstersek bunu başarabileceğimizi biliyoruz.
Örnek: Çocuk zeki miydi dersiniz?—- Evet çocuk zekiydi.—-Bunu biliyoruz.
2. Durak ve soluğun şart olmadığı ancak mümkün olduğu durumlar:a) Çok kısa olmayan cümlelerin noktalarında:
İnsanlar heyecanla koşuşturuyorlardı.– Bir yardımcı arıyorlardı.
b) : ve ; işaretlerinden sonra
Örnek: İki tür tembellik vardır:– Bedensel tembellik ve zihinsel tembellik.
Örnek: Orada hayvanları görüyordum;– kuşlar uçuyordu, tavşanlar zıplıyordu, çekirgeler ötüyordu.
c)İki kısa cümle ?ve? ile bağlanırsa, ?ve? den önce.
Örnek: Bütün gücüyle direnerek ayağa kalkmaya çalıştı –ve sonunda ayağa kalkıp yürümeyi başardı.
d)Cümle başında geçen bütün yön kelimelerinden sonra
?esasen, evvela, bana göre, o halde, çünkü, dolaysıyla, birinci olarak…?
Aslında, –ben de böyle güzel tablolar çizebilirdim.
O halde,– neden üzerinize düşeni yapmıyorsunuz?
3. Aşağıdaki durumlarda sadece durak noktalaması yapılmalıdır. Soluk alınmaz.a) Cümle uzunsa özneden sonra
Örnek:Okulumuz–güneşli günlerde üzerinde yürümekten zevk duyacağınız geniş bir yolun öteki ucunda bulunuyor.
b)Tekrarlanan şeylerin ilkinden önce
Örnek:Yıldızların– Ay´ın, Güneş´in hep aynı mesajı verdiğini görüyorum.
c)Zıtlıkları ayırmak için
Örnek:Okuduğu roman değil– hikaye kitabı.
d)Parantez veya iki virgül arasından önce ve sonra
Örnek: Bana gelip, –güya üzüldüğünü hissettirerek,– özür diledi.
Elleriyle tanımaya çalışırken– (gözleri görmüyor)– bunun bir vazo olduğunu anladı.
4. Aşağıdaki durumlarda sadece durak noktalaması yapılması mümkündür.
a)aynı anlamı taşıyan art arda kelimeleri birbirinden ayırmak için
b)Bir kelimeyi diğerinden ayırmakta yarar varsa
ALIŞTIRMA: DURAK
1. Aşağıdaki metinde durak noktaları  işaretiyle, durak ve soluma noktaları da    işaretiyle gösterilmiştir. Bu işaretleri dikkate almak suretiyle metni okuyun.
DÜNYA-İNSAN KOVALAMACASI
Dünya,  bazen insanları hayattan bıktırır,  derin ıstıraplara boğar.    Yaşamaya küsmüş bir yığın insan vardır çevremizde.   
Yüzleri soluktur onların.  Gülemezler.    Kötü görünmemek için  çevrelerine yansıttıkları ?gülümseyişlerinin? altında (nefesiniz yetmezse   ) gözlerinden acı ıstıraplar dökülür.    Ve dertleri kendi içlerindedir.    Dış yüzlerinin durağanlığının aksine iç dünyaları kar ve çamur yığıntıları arasında eziktir;   bitmek bilmez fırtınalarla savrulurlar,  anaforlarla döner dururlar.   
Dünyaya uzattıkları elleri koparılmıştır.    Ruhlarının dağlar altında ezilmişliğini görmeye dayanamazsınız .   
Suphanallah…  İnsan kendi elleriyle yüklendiği bu kadar ağırlıkları çekebilecek kadar dayanıklı mı yaratılmış?..   
Geçenlerde İnebolu?nun fedakar insanlarından muhterem Rasim Sürav?ın huzur verici öğütlerini dinledim.    Büyük bir insandan  güzel bir söz nakletti:    ?Dünyanın peşinden gitmedim.  Dünya benim peşimden geldi.?   
Dünya,  peşinden koşmayanların peşinden koşarmış;  (nefesiniz yetmezse   ) peşinden koşanları da süründürürmüş ardından.    Şu dünyaya ve hayata küsen insanlar farkında olmadan ?dünya? ve ?dünyalıklar? peşinde koşan insanlar olmasın…   
Dünyayı elde edemeyenler ellerinden gelse dünyayı bir kaşık suda boğmak isterler.    Halbuki  ancak başkalarına değil  Yaratıcına kul olana esir olur dünya.  Dünyaya kul olanı da esir gibi kullanır,  ezer. 
Ne güzel söylemiş peygamber(asm):    ?Sen dünyada sanki garip imişsin veya yolcu imişsin gibi bir halde bulun.?    Şu dünyanın çirkin yüzü kalplerden sökülüp atılabilseydi.    Mecnun,  kapalı gözlerle  Leyla?nın peşinden koşmayı bırakabilseydi.    Gerçekte sevilmeye layık olanlar kalplerinin bir yarısını önce  yaratıcılarına feda edenlerdir.    Sevilmeye layık olabilenin sevgisini kazanmak için çırpınır dünya.    Dünyayı terk eden böyle bir sevgilinin ardından da  gözyaşı döker,  suskunlaşır,  garipleşir.
Garip olduğunu bilen yolcunun kalbi  ebedi mekanına doğru ilerler.    O zaman  Jordan?ın dediği gibi   ?Nereye gittiğini bilen kişiye yol vermek için dünya bir yana çekilir.?   
Ya yaşamaya küsmüş,  gülemeyen soluk yüzlü insanlar…    İnleyişleri acı verici.    Gönülleriyle garip bir yolcu olmayı kabullenmeyişlerine karşılık zorla,  işkenceyle garipleştiriliyorlar.   
Bu zamanda dünyanın peşinden gitmemek zor.    ?İnsan ruhundan dünyaya açılan menfezler?  çok büyük.    Akıntısına kapınılan sel,  topyekün ?dünyeviliğe? taşıyor insanları.   
Çare yine insanlarda gizli.    ?Dünyanın peşinde gitmedim.    Dünya benim peşimden geldi.?  Sözünde gizli.    Dünyanın peşinden gitmek kalbin önce dünyaya ve içindekilere çevrilmesidir.    Dünyanın peşinden gitmemek ya da dünyadan kaçmak sözüyle (nefesiniz yetmezse   ) ?dağdaki bir mağaraya sığınıp yaşamayı?  kastetmiyoruz.    Mağara da dünyadandır.   
Dünyanın çirkinliklerinden kaçan,  tüm ruhuyla Yaratıcısına açılan ve O?na sığınan kimsedir.    Allah?ı seven elbette dünya ve içindekileri de sever.    Çünkü  Allah?ın sevgisine kavuşan  dünyanın da sevgilisi olur.   
Böylesi zor mu geliyor?    Gülemeyen,  hayata küsmüş,  soluk yüzlü bir insan olmak,  (nefesiniz yetmezse    ) ruhları dağlar altında ezmek,  kalpleri ihanetlere açmak daha mı kolay?    Biz nedense yas tutmasını seven bir milletiz.    Çoğu zaman ikincisini seçiyoruz.    Muhammed Bozdağ (eski bir denemeden alıntı)
2. Benzeri okumaları bulabildiğiniz herhangi bir metinde sık sık uygulayınız. Önce durak ve soluk noktalarını tespit çalışması yapınız. Bu noktaları fark ettikçe uygulama yaparak yeteneğinizi geliştiriniz.
ULAMADiksiyonun özelliklerinden biri de ?ulama?dır. Genel olarak tanımlarsak bir kelimenin sonundaki sessiz harfin ardından gelen kelimenin sesli harfle birleştirilerek seslendirilmesine ulama diyoruz. Ulama söz akışına pürüzsüzlük ve tatlılık verir. Uygun ulama ile yapılan konuşmalarda veya seslendirmelerde ses bir nehrin akışı gibi sakin ve düzenli olarak ilerler. Türkçe?de yer alan ulama özelliklerini aşağıda anlatalım:
1. Sessiz harfle biten bir kelimenin son harfi sesli harfle başlayan yanındaki kelimenin ilk harfiyle birleşir.
Yazıda Konuşmada
Ak–şam– ol–du. Ak–şa–mol–du.
E–lim–den– al–dı. E–lim-de–nal–dı.
 
2. Orijinal yapılarında ?b,c,d,g? harfleriyle biten kelimeler vardır. Bunlar yalın kaldıklarında ?p, ç, t, k?ya dönüşürler. Yazı dilinde sonlarına ek aldıklarında yumuşak konumlarına dönerler. Örneğin Arapça orijiniyle ?kitab? Türkçe?de ?kitap? şeklinde yazılır. Ancak yayına ek aldığında ?kitabım? örneğinde olduğu gibi ?p?, ?b?ye dönüşür. Konuşma dilinde ise ulama bu kurala paralel olarak aynı kelimeyi bir sonraki kelime ile ilişkilendirir. Yazı dilinde sert olan harf ulama ile yumuşar.
(Orijinali) Yazı Dilinde İfadesi  Konuşma Dilinde İfadesi
(Mahmud) Mah–mut ev–len–di. Mah-mu–dev–len–di.
(Mes?ud) Mes–ut ol–du. Me–su-dol-du.
(Kitab) Ki–tap al–dı. Ki–ta–bal–dı.
3. Türkçe?de kelime sonundaki ?k? ünsüzünü, ?h? ünsüzü ile başlayan bir kelimenin izlemesi durumunda ?h? ünsüzü düşer. İki kelime birbirine bağlanır.
Yazı Dilinde Konuşma dilinde
Ye–mek ha–ne Ye–me–ka–ne
E–rik ho–şa–fı E–ri–ko–şa–fı
4. Eğer kelimeler arasında durak olursa, kurala uygun olsa da ulama yapılmaz.
Yazı Dilinde Konuşma dilinde
İstiyorum, onu göreceğim İstiyorum, onu göreceğim
Koşuştururken, okulu unuttu Koşuştururken, okulu unuttu.
5. Bazı durumlarda İki ayrı kelimenin tek heceli olan ilkinde bir ünlü düşer ve iki kelime birleşir.
Yazı Dilinde Konuşma dilinde
Ne i–çin Ni-çin
Ne a–sıl Na-sıl
Ne ol–du Nol-du
ALIŞTIRMA: ULAMA
1. Aşağıdaki şiirde ulama noktaları altları çizilmek suretiyle gösterilmiştir. Önce bu işaretlerin hangi ulama kuralından kaynaklandığı üzerinde çalışınız. Ardından bu işaretlere dikkat ederek metni gerekli ulamaları yaparak okuyunuz.
DARACIK MENZİLİMDE BİR AĞACIM VARDI
1)
Daracık bir menzil burası,
Bir avuç kadar dar
Ağaç ol, konuşurum, duy beni yeter
Ayrı dünyamızda olsun, duyarım seni
Yürek olsun sende, sevgi olsun
Olsun, yeşillik yeşersin yerinde
Sen şen ol ağacım, tüm dünya kadar
2)
El pençeyim, mahzunum bugün
Bekleşen ruhlarımızda dolaşan asırların Rüzgarında
Dans ederken engin eğlencelerinde sen
Mahsunum, dostsuzum, yalnızım
Evladım bile unuttu beni, dağlarım unuttu
Kokularını paylaştığım çiçekler şimdi
Ve varlığımı paylaştığım fani ?sevdiğim?
Şimdi senin göğsünde şenliği hayatın
Bağrındaki kuşlardan biri de ben değilim
3)
Benim selvimi özlüyorum şimdi
Başımı okşayan bir şefkat eli vardı
Dünyayı görürken gözlerim
Göğsünün sıcaklığında kaybettiğim
Şimdi başım senin kollarında selvim
Senin dallarında ellerim 
4)
Saçlar yemyeşil de olurmuş
Çiçeğe dönermiş dudaklar
Emanet bedenimi özlüyorum şimdi
Bahçendeki çiçeklerde kendimi arıyorum
Yaprak yaprak inleyişlerini duyuyorum
Bir zikir günü ki bugün gecemi kaplar
Fani ağacım başucumda, sevdiğim ağacım
Bugünkü günüm bir gün senin de gecene dolar
Sendeki emaneti de teslim alır toprağın
5)Bir gün seninle de kavuşacağız
Kana yaprak kemiğe odun
Bedenimiz eriyip gitmiş olacak
İkimizin ağacı doğacak yeniden
Çürümezse benim bir mezar başlığım
Senden bir kaç odun parçası
Ve benden bir kaç kemik kalacak
Ve eğer senin de bir ruhun olursa
Bahçemiz ikimizin olacak 6)
Şimdi Baki?yi özlüyoruz birlikte
Fenadan bekaya seyahatin hayalleri
Bu bir avuç, bu daracık menzilde
Tek tesellimiz bizim şimdi
Muhammed Bozdağ
2. Aşağıdaki metinde ulama noktalarını tespit ederek çiziniz. Ardından ulamalara dikkat ederek okuyunuz:
KALIPLARİnsanlar kendilerine kişilikleri için çizdikleri zihinsel kalıpların dışına çıkamazlar. Bizler çözümü defalarca duyduğumuz halde kendimizi oturttuğumuz dar çerçeveden çıkış için gayret göstermeyen garip insanlarız.
Hayatın bazı insanlara ?tesadüfen başarma, yükselme, zengin olma vs.? Şansı tanıdığını zannedenimiz çoktur. Bir çoğumuz müzisyenlerin, yazarların, şairlerin, para babalarının bu işi anne karnında kendilerine verilen kabiliyetlerle gerçekleştirdiklerini sanırız. Bu inanca göre bazılarının ne maharetli anneleri varmış. Bu yanlış zanları kabul etmeyen bir çok insan bile farkında olmadan aynı kalıplarla kendisini kilitlemiştir.
En meşhur zenginlerin bir zamanlar simit sattıklarını, ayakkabı boyacılığı bile yaptıklarını öğrenince şaşırırız. Bir çok yazarın vaktiyle kalemi bile tutamamalarına inanamayız. Neden bazı insanlar bazıları arasında sıyrılıverir veya ?sivriliverirler.?
Adaletli ve şefkatli Yaratıcı, Normal şartlar altında doğan her insanı her türlü başarıya ulaşabilmelerine imkan tanıyan bir potansiyelle dünyaya göndermiştir. Ancak dünyaya geldikten sonra sınırlılıklar başlatılır. Anne-babası veya çevresi tarafından aşağılanan bir çocuk etrafında kalıplar başlamıştır. Daha sonra insan ?var olduğunu? hissettirmek amacıyla çırpınmaya başlar. Bakkaldan getirilen bir ekmek, ilk karne notları, takdim edilen bir çiçek, içinde bu amacı gizli tutar.
Oysa bazı insanlar ?bu olmamış?, ?sen bunu başaramazsın? demekten çekinmezler. Bizler de çoğu zaman sözleriyle cinayet işleyen, kabiliyetleri körelten; başarısızlık, çekingenlik, korkaklık imajı oluşturan insanlardanız ne yazık ki… Yas tutmayı sevdiğimiz kadar, eleştirmeyi, olumsuzlukları ileri sürerek karanlık bir zihinsel tablo oluşturmayı seviyoruz.
Merhum Z. Gündüzalp?in ?İnsan ne düşünüyorsa odur.? Dediğini çok duyduk. Anthony Robbins Sınırsız Güç kitabında insanların hayal kurarken ve düşünürken kullandıkları ?olumsuzluk? imajlarını en kötü engel olarak görür.
Her büyük başarı bazen yüzlerce başarısızlığın arkasında parıldar. Oysa eski bir Rus imparatoru ?Yenile yenile yenmeyi öğrendiğini ? söyler. İnsan her teşebbüsünde hedefine ulaşamadığında bunu başarısızlık olarak görürse bulunduğu noktada çakılır. Oysa durumu yeniden inceleyen insan için her başarısızlık başarıya bir adım daha yaklaşmanın işaretidir. Ani yükselişlerin ise gerçek başarıyla ilişkisi yoktur. Bir balon gibi patlar ve söner.
Hayalimizde yaşadığımız iç konuşmaların fiillerimizde oluşturduğu sınırlara bakınız: ?Zengin olmak mı? Bu iş için büyük sermaye lazım. Yazar olmak mı? Konuşmasını bile bilmiyorum; annemin karnında böyle bir şey öğrenmedim. Meydanlara çıkıp ?benim işçim,benim köylüm? diye konuşmak mı? Ben Süleyman değilim.?
Sevgili kardeşim… Ya siz ne siniz? Erkek ve kadın arasındaki küçük bir farktan başka kimin beyni kimin beyninden küçük veya büyük. Kaderin sahibi kimseyi başarısızlığa zorla mahkum etmemiştir. Ortamın sürükleyişine kendimizi kaptırdığımızda ?Ortam sürükleniyorsa sürünmekten başka yapacağımız hiç bir şey yoktur.? Ne yazık ki en çok ihmal ettiğimiz görevlerimizden biri dinimizin ilk emridir. Az okuyoruz veya hiç okumuyoruz.
Başarılı bir insanlar topluluğuna takılıp başarıya uçmuyorsak başarının dinamiklerini incelemeliyiz. Başaranların hayatı ve yaptıkları bu konuda bize yol gösterecek en açık ışıktır. Başka türlü bizi pasifize eden kendi kalıplarımızdan kurtulamayacağız. Fıtrat kanunlarının işleyişini bilmek zorundayız. Muhammed Bozdağ
3.Durak, ulama ve vurgu bölümlerinde geçen tüm yazı ve şiirleri her üç diksiyon kuralına dikkat ederek okuyunuz. Önce vurguya, ardından, duraklamaya, ardından ulamaya ve son olarak da her üç temel kurala dikkat ederek okuyun. Okumada devam ettikçe nasıl da en güzel seslendirmeyi yapabildiğinizi heyecanla göreceksiniz. Sizin seveceğiniz sesinizi, başkalarının da seveceğinden emin olunuz.
Yazar: Muhammet Bozdağ (yetenek.com)